İhracat kritik başlık
Türkiye ekonomisinin en önemli başlıklarından birisini oluşturuyor ihracat. Gerek istihdamdaki rolü, gerek cari açık finansmanı, gerekse de firmalarımızın ayakta kalabilmeleri açısından.
Bu nedenle Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş’ın ihracatçılarla bir araya gelmesi ve önümüzdeki döneme ilişkin destekleyici çalışmalar amaçlıyor olduklarını beyan etmesi güzel. Ama yeterli mi, tartışılır.
Çünkü tıpkı Merkez Bankası gibi daralan Avrupa pazarına medet umup, ihracatın artacağını beklemesi, dolar kayıplarını hayal etmesi Elitaş’ın elinin Türkiye adına zayıf olduğunu gösteriyor.
Nitekim Türkiye İhracatçılar Meclisi’ndeki toplantıda konuşan TİM Başkanı da konuşmasında zorluğa dikkat çekip, daralan dünya pazarını ve kaybedilen komşu ülkeler coğrafyasını kibar bir dille hatırlatıyor.
Faiz tartışması son bulmuş olmalı ki, TİM Başkanı Büyükekşi, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nu faiz arttırmadığı için tebrik etti. Dikkatinizi çekmek için üzerinde duruyorum; yakın zamana kadar ‘faiz düşürme’ ısrarı hayat bulurken, reel sektör ekonomi kurmaylarından daha gerçekçi arttırılmamasını bile nefes alacak pay olarak görüyor.
Büyükekşi paritenin ne kadar önemli olduğunu vurgularken, geliri avro, gideri TL ve dolar olan üreticinin canının nasıl yandığını bir kez daha ortaya koydu. Eğer ihracatı toparlamak için modelleme yapma kaygısındaysanız, bu uyarıları dikkate almanız gerekiyor.
Zira nasıl bir önlem alırsanız alın, dünya pazarlarında rahatlama olmadan, doların şimdilik engellenen ama daha fazla yükseleceği gerçeğini göz ardı ederek, komşularınızla ilişkilerinizi düzeltmeden, üretim üzerindeki maliyetleri azaltmadan ve gerçekten üretim ekonomisi odaklı bir yaklaşım sergilemeden başarı elde edilmesi mümkün değil.
O zaman gerçekçi olacağız. Bütün bu olumsuzlar içinde elimizde olan ve düzeltebileceğimiz tek bir başlık var. Komşularımızla ilişkilerimizi tekrar masaya yatırmak ve düzeltmek. Ne dünya pazarının büyümesini temin edebiliriz; ne de bu kadar açık pozisyonla daralan likidite karşısında doların yükselmesini engelleyebiliriz.
Avrupa pazarının bu haliyle bizi uzun süreli götürmesi, götürse de ihracatçıyı ayakta tutacak getiriyi yaratması mümkün değil. O zaman obsesif dış siyasetimizi yeniden gözden geçirmeli, başkalarının trenine binmekten vazgeçmeli ve en kısa sürede komşularımızla olan ikili ilişkilerimizi düzeltmeliyiz.
Olan ile ölene fayda yok. Bu saatten sonra Suriye’den Irak’a, Rusya’dan İran’a, Bulgaristan’dan Yunanistan’a kadar yeni, bağımsız, ikili çıkarları gözeten ve kalıcı, samimi bir yapıyı tesis etmek amacıyla yola çıkan bir dış politika geliştiremezsek, üzgünüm ama bu oyun bitti.
Korkum, ayakta kalacak ihracatçıları da kaybetmek ya da yok pahasına iç pazarıyla beraber yabancılara teslim etmek. İhracat kritik başlık. Sonuç almaktan başka çaremiz yok. Ama bunun için önce Ekonomi Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nın, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı ile Merkez Bankası gibi bürokratik noktaların aynı hedefi konuşuyor olması lazım.
Zira bugünkü görüntüde birileri üretim yapalım diyor; diğerleri göstergeleri düzeltelim de kumar ekonomisi belki devam eder zihniyetini taşıyor. Sorunlarınız olabilir; ama çözmek için önce bu arabayı çeken atların aynı hedefe gidiyor olması lazım.
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr