Ana ve babalara hayır, çocuklarına evet mi?
Yıllar önce rahmetli babam ile iş aramaya çıkardık. İş ararken ilk sorun “Kağıdın var mı?” sorusuna verilecek cevaptı. Zira her gurbetçi işçi gibi babama da Viyana’da bir işletmede çalışabilmesi için işveren tarafından onu çalıştırmak için “Çalıştırma Belgesi” düzenlenmesi gerekmekteydi. “Çalışma İzni” olan işçiler firmalar tarafından öncelikliydiler. Viyana’nın metro, sosyal konut ve diğer inşaatlarında çalışan babam Veli, emekli olana kadar “Çalışma İzni” ne sahip olamadı, hep “Çalıştırma Belgesi” ile işverene bağımlı kaldı.
Firmalar işçilerini çalıştırabilmek için İş Dairesi’ne müracat edip, işçilerini çalıştırma belgesi alıyorlardı. Bu belgeyi çıkarttırmak uzun sürüyor ve zahmetli oluyordu. Onun için Çalışma İzni bulunan yabancı işçiyi hemen işbaşı yapabileceğinden dolayı işletmeler onları tercih ediyorlardı. Babam “Kağıdın var mı?” sorusuna kendisi için klasikleşmiş cevabı yapıştırıyordu: “Kağıt mı çalışır yoksa işçi mi?”. Bu cevabı sempatik bulan firma yetkilileri babama “Dur bakalım sen” diyorlardı. Soruyla empati kuramayanlar ise babama dış kapıyı gösteriyorlardı.
İkinci sorun ise kır saçlarıydı. Bir inşaat firmasında iş bulabilmek için saçlarını siyaha boyar, traş olur, giyimine dikkat eder ve öyle giderdi. “Saçını niye boyuyorsun” soruma “Kır saçla yaşlı buluyorlar beni, iş için boyuyorum” diye cevap vermişti. Bu durumu yine bir iş aramada onunla yaşamıştım. İnşaat işçisi arayan bir firmanın kapısını babamla beraber çaldığımızda, karşılaştığımız soru “kim çalışacak” olmuştu. Babamın çalışacağını söyleyince cevapları işçiye ihtiyaçları olmadıkları biçimindeydi demişti. Buna rağmen yetkili bana dönerek “Siz çalışmak isterseniz, buyrun” demişlerdi. Bu cevap ile emekleriyle Avusturya ekonomisine katkıda bulunan, yaşlanmış anne ve baba gurbetçilere hayır, çocuklarına ise evet denildiğini ta o zamanlar öğrenmiştim.
Bu baba ve çocuklara evet hayır durumu hala devam ederken, bu durum çifte vatandaşlık konusunda da kendisini hissettirmeye başladı. Geçtiğimiz yıllarda Avusturya’da Avusturya vatandaşlığına geçmiş Türklerin karşılaştığı bir sorun vardı. Avusturya vatandaşlığına geçmiş T.C. vatandaşlarının hem Avusturya hem de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bulundurdukları iddia edilerek, binlerce kişinin vatandaşlıktan atılacağı konu edilmişti. Bu sorun yüksek mahkemenin vermiş olduğu bir kararla sonraki bir tarihe atılmış olacak ki, tekrar 450 ile 500 Türk kökenli Avusturya vatandaşlarının çifte vatandaşlık nedeniyle pasaportları sallantıda olduğu basında yer almaktadır. Bu sayıyı bir kaç binle de ifade edenler oldu. Zamanla sayı ne olacağını göreceğiz. Ancak vatandaşlıktan çıkartmaların basına yansıdığı günlerde, Avusturya’da doğmuş olan çocuklara çifte vatandaşlık hakkının verilmesi Viyana eyalet hükümetinin büyük ortağı sosyal demokratlar tarafından dillendirildiği görülürken, babamın iş aramasında onun yaşlılığından dolayı ret edilmesini hatırladım. Ebeveynler dışarı çocukları içeri denilirken, Avusturya vatandaşlığına geçişin kolaylaştırılması ve ülkede doğan çocukların çifte vatandaşlığa kabul edilmesinin talebi, ülkede göçmenlere gereksinim duyulmasından mı, yoksa sosyal demokratların seçim taktiği midir zamanla göreceğiz.
Sahi Türkler neden Avusturya vatandaşlığına geçmek istemekteler? Avusturya vatandaşlığına geçmek istemenin temelinde iş, konut ve kendilerinin ücretlerinden kesilen vergi ve sigorta primleriyle finanse edilen sosyal ödentilerdir. Babam gibi emekli olana kadar Avustyurya’da çalışabilmek için hep işverenlere bağımlı olan Türk işçisi sayısı binlerle ifade edilirdi. Gurbetçi işçi işverene çalıştırma belgesi bağımlılığından dolayı herhangi bir plan yapamaz durumdaydı. Zira işveren iş sözleşmesini her an iptal edebilir, iş sözleşmesi iptal edilen işçi yeni bir işveren bulup, çalıştırma belgesi çıkartması gerekmekteydi. Bu durum belirsizlik, firmalara bağımlılık ve plansızlık yaratmaktaydı. Bundan kurtulmanın çaresine bakılmalıydı.
İşsiz kalan işçi geçimini sağlayabilmek için İş Dairesine başvurup, sınırlı olan işsizlik ödentisinden faydalanmak istemekteydi. Halbuki Avusturya vatandaşı işsiz, işsizlik ödentisinin bitmesiyle mağduriyet yardımını mağduriyetin devam ettiği sürece almaktaydı. Bütün bu işsizlik sigortası kasasına yabancı kökenli işçinin maaşından da prim kesilmektedir. Çalışınca maaş, işsiz olunca da işsizlik ödentisi aracılığıyla oturma izni alınıyordu. Ya bunların hiç biri olmayınca ne yapılabilinirdi? Bir çare bulmak gerekirdi.
Başka bir konu daha vardır ki o da başını sokacak bir evdir. Avusturya’nın başkenti Viyana’da en çok ev sahibi olan Viyana belediyesidir. Viyana belediyesinin yaptıracağı ve yaptırdığı evler için vatandaşlık farkı gözetmeksizin çalışanların ücretinden her ay bir miktar para kesilir. Damlaya damlaya biriken bu paralarla Viyana belediyesi konut yaptırmaktadır. Avusturya’da ev sahipleri belediye, kooperatif ve serbest piyasada ev sahipleridir. Belediye ve kooperatif evlerinden yararlanabilmek için Avusturya vatandaşlığı zorunludur, karşılanabilirse kira ve diğer ödemeler geriye serbest piyasa evleri kalmaktadır. Konut sorununa da bir çare bulunmalıdır.
Bu üç önemli konunun dışında kalan diğer sorunların çözümüne kısa yoldan ulaşmanın tek çaresi Avusturya vatandaşlığına geçiştir. Viyana Avusturya vatandaşlığına geçişte liberal davranmış olup, vatandaşlığa geçmek isteyenlerden geldikleri ülkeden çıkış belgesi getiremeyenlerden çıkışa izin belgesiyle de yetindi. Bundan dolayı da diğer eyaletlerde değil de Viyana’da Avusturya vatandaşlığından çıkartma sorunları yeniden alevlendi.
Varlıklarını babam gibi çocuklarının gelecekleri için harcayan anne ve babalara sen görevini yerine getirdin, gidebilirsin denilirken, çocuklar buyur edilmektedir.