Davutoğlu aslında ne dedi?
Başbakan Davutoğlu’nun paketleri bitmiyor. Adeta bir muhalefet partisi lideri gibi, ‘cek caklar’ ile dolu, 12 yılın yanlışı hakkında özür dileme erdemini bile göstermeden, neredeyse önceki iktidarları suçlayacak sözler sarf ediyor.
Son olarak da ekonomide dönüşüm paketini açıkladı. Hayır; hafızanız sizi yanıltmıyor. Daha önce de ‘mucize’ diyerek bu başlık altında vitrine mal koymuştu. Vitrindekiler ile mağazanın içindekiler tutmamış ve ekonomik açmazlar onları da hayata geçirmeye olanak tanımamış olmalı ki, şimdi pakete ilave geldi.
Bakın şunu çok net belirtmeliyim ki, bu paketler silsilesinin sonu gelmeyecek. Nasıl olsa dilin kemiği yok. ‘Yağmasan da gürle’ demiş atalarımız... Peki, son mucize (!) paket ile ne geliyor? Neyin geleceği meçhul ama, ilk pakete iktisaden iflasımızın itirafı nasıl ortaya çıkmışsa, bunda da söylenen her cümlenin bir tercümesi var.
Ana başlıklar halinde birkaçını paylaşalım. Reklamlardaki sözler şunlar: “İşsizliğin azaltılması, kadın istihdamının arttırılması, iş gücü piyasasının etkin hale getirilmesini hedefliyoruz.” Tercümesi ise şu ifadede gizli: Esnek çalışma biçimleri geliştirilecek.
Yani çalışanlar iş akdi yapan sıfatından çıkarılarak, istendiği zaman oradan oraya gönderilebilen köleler haline dönüşecek. Kritik nokta şu: Neden üreticinin gelişmesine imkân vermiyorsun da; çalışanı ortaya sürüyorsun?
Bir diğer madde kıdem tazminatı... Yaşanan sorunların çözümü için istişare ile gerekli çözüm için çalışılacak. Bunun tercümesi her seçim öncesi gündeme gelen ve sonra rafa kalkan, kıdem tazminatı fonunun, sarı sendikaları da suç ortağı yaparak gündeme taşınması. Sonra mı? Burada toplanan parayı Hazine’ye koyar; ardından da hak kazanana nasihat verirsin.
Gelelim diğerine... Uzaktan eğitim sistemini kurup; işlerlik kazandırılacak. İşte yeni pazar... Türkiye’de Milli Eğitim’in bakanlık düzeyinde yetkilerini adeta devrettiği Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun izleri burada ortaya çıkıyor.
Bu sertifika temelli, eğitim-öğretimden geçmemiş, parası kadar bilgiye ulaşabilen insanlar yaratacak eğitimin, piyasa devredilmesinin önemli bir adımıdır. En açık tercümesi devlet, eğitimden çekilmek için büyük adımı atıyor demektir.
Sosyal yardımla istihdam arasında bağlantı kurulacağı söyleniyor. Çalışmak yerine sosyal yardım almayı tercih edenlerin önünü tıkayacaklar. Tersten okuyalım.
Bu da bugüne kadar nasıl bir sistem uygulandığının, insanların oylarının nasıl kurgulandığının, işsizliğin nasıl gizlendiğinin, sorunlar karşısında insanların nasıl susturulduğunun itirafıdır. Ama önemli bir itiraf da paranın bittiğidir. Demek ki artık bu sistemi devam ettirecek, borç da olsa kaynak bulunamıyor.
İlk kez ev alanlara yüzde 15’lik yardım yapılacak. Fakat şart beş yıl boyunca 100 bin TL’lik birikime dokunulmaması... Yüzde 15 havucuyla bankalara toplanacak parayla, dışarıdan bulunamayan nakit kaynak peşinde koşulduğunun açık kanıtı.
Yüzde 15’i zaten unutun. Ama ekonomik olarak karşılığı olmadan düşürülen faizlerle, 5 yıl bloke edilen paralar güzel güzel kullanılacak. Beş yıl sonraya kim öle, kim kala... Yine konut meselesi anlatılırken, bir de sukuk başlığı açıldı.
Helal, ki nasıl bu işe bunu karıştırıyorlar anlamıyorum, bono ve katılım bankacılığı kentsel dönüşüm programına dahil edilecek. Tercümesi ne? İçeride bu yapıları alacak kimse kalmadı. Helal adı altında Arap sermayesini Türkiye’ye çekip, faizini Millet’in ödeyerek yapılan binaları tapusuyla, arsasıyla yabancılara satabilir miyiz? Demek ki gerçekten paraya çok sıkıştılar.
Başbakan’ın ilk açıkladığı ‘yapısal reform’ iflasın itirafı ve ‘üretim ekonomisine geçiyoruz’ masalının yansımasıydı. Sonu ise tamamen üç kuruş para peşine düşen bir görüntü veriyor. Kadın istihdamıyla, aile paketi arasındaki çelişkilere girmiyorum bile...
12 sene önce ‘üretim’ denilseydi ve halen akıllarda tilkiler dolaşmıyor olsaydı; bunlar tartışılabilirdi. Fakat bugüne kadar açıklananların tamamı için iki cümleyle, tek bir tercüme yapılabilir. Oyun bitti. Faturayı ödemeye hazır olun.