Devlet Bahçeli'nin açıklamasına ön yargısız bakabilmek!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, gündemdeki son gelişmelerle ilgili olarak son kerte çarpıcı ve dikkat çeken bir açıklama yaptı. Merkez medya ve Cumhuriyetçi basın, genellikle yorum yapmadan, “Bahçeli’den çok sert açıklama!” şeklinde okuyucularına duyurdu.
Önce beyanatın özetini verelim; sonra üzerinde düşünelim:
Süreç ihaneti milli birlik ve kardeşliğimizin temellerine mayın döşemiş, geleceğimize tuzak kurmuştur. Başbakan’ın çözüm sürecini terk etmesi, bunu da milletimize ilanı bugünkü hassasiyet düzeyi yüksek dönemde milli ve tarihi bir görev olarak önündedir.
AKP bir karar arifesinde olduğunu iyi bilmelidir. Ya çözüm demeyi sürdürerek çözülme kapanına Türkiye’yi iyice sıkıştıracak ya da geçmiş siyaset ve uygulamalarının bedelini ödeyip süreç rezilliğini bütünüyle rafa kaldıracaktır. Bunun başka yol, yordam ve yöntemi kalmamıştır. Zaaf ve kriz geçiren devlet otoritesinin yeniden belini doğrultması ancak PKK’yla kurulan ihanet temalı pazarlık köprülerinin yıkılmasıyla mümkün olacaktır.
Açıktır ki, PKK çözülme süreciyle mevzi kazanmış, kuvvet toplamış, daha fazlasını alacağı ümidiyle devletin fiilen boşalttığı alanlarda hâkimiyet kurmuştur. Bölücü örgütün; yol kesme, haraç alma, insan kaçırma, pusu kurma, katletme eylemleri sıradanlaşmıştır.
AKP ise bu acıklı ve iç yaralayıcı gelişmeleri yalnızca izlemiş, yalnızca günü kurtarmanın telaşına kapılmıştır. Askeri kışlaya, polisi karakola çeken hükümet, süreç zarar görmesin mantığıyla Türkiye’nin milli ve dokunulmaz haklarından teker teker vazgeçmenin bahanelerini üretmiştir.
İmralı canisinin alay edercesine yaptığı silah bırakma çağrıları, süreç ihanetinin ısrarla savunulması hiçbir işe yaramamış, bu yılın ilk yedi ayında 2100 terör eyleminin önünü kesememiştir.
İç Güvenlik Yasası başta olmak üzere, terör ve bölücülükle mücadelede lazım gelen tüm yasal dayanak ve imkânlar yürürlüktedir. Şehirlerde güpegündüz uzun namlulu silahlarla gezen, etek giyip maske takacak kadar insanlıktan çıkan alçaklar; sınırlarımızdan içeri sızıp cinayet işleyen şerefsizler, bunların arkasında duran, himaye eden odaklar derhal ve acilen temizlenmelidir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise teröristlere övgüler düzen, şehitlerimizin kanına giren çürümüşleri kınamaktan dahi imtina eden ve terörle arasına mesafe koyamayan Kandil siyasetçileri hakkında hemen devreye girmeli, hukuku çalıştırmalıdır.
Türk devletinin gücünü zalim ve karanlık mihrakların hakkından gelmek için seferber etmek mutlaka sağlanmalıdır. Gün Kandil’e şanlı Türk bayrağını dikmenin, teröristlerin kökünü kazımanın günüdür.
IŞİD ve PKK’nın yuvalandığı mücavir bölge ve alanlar tamamen imha edilmeden etrafımızdaki fitne kampanyası sona ermeyecek, huzursuzluk ve kayıplar bitmeyecektir.
Türk milleti, hükümetten terörle mücadelede milli ve azimkâr bir tutum talep etmektedir. Vatan evlatlarımızı şehit eden, topraklarımızda gözü olan, insanımızın arasına nifak saçmaya çalışan terörist unsurlar, hukuk kuralları çerçevesinde kalıcı şekilde cezalandırılmalı, bu bahis tamamıyla kapatılmalıdır.
Başbakan Davutoğlu deklarasyonla vakit kaybetmek yerine operasyonları derinleştirmeli, nerede bir terörist ve işbirlikçisi varsa arayıp bularak Türkiye’nin büyüklüğünü kahrıyla beraber göstermelidir. Bugüne kadar terörü kınamak şiddeti durdurmamıştır. Ortak imza metinleri bölücülüğü caydırmamış, ıslah ve terbiye etmemiştir.
Hiçbir hain el ovuşturmamalı, hiçbir bölücü heveslenmemeli, hiçbir terör sevdalısı heyecana kapılmamalıdır; bizim vazgeçecek ne ülkemiz, bölünecek ne milletimiz, paylaşılacak ne de toprağımız vardır.
İçinde bulunduğumuz ağır şartlar, hükümetin kararlı bir duruş sergilemesinin yanında, pazarlıkla terörün önlenemeyeceğini de netleştirmiştir. Etnik bölünmeyi amaçlayan kanlı terörün, bölgesel karışıklıktan doğan selefi (IŞİD S.P.) terörün hedefi ülkemizin milli birliği, toprak bütünlüğü ve milli varlığıdır.
Türkiye’nin hem silahlı terörle hem de etnik bölücülükle mücadelede tarihi bir yol ayrımında olduğu şüphesizdir. Konu, milli güvenliğimizin KÜRESEL güçlerin iznine ve müsamahasına bırakılmayacak kadar ciddi, vahim ve son derece önemli hale gelmiştir. Kısır çekişmelerle, sanal tartışmalarla vakit kaybedilmemeli, Türk milletinin izzet-i nefsi, milli onuru ve tarihi hakları sonuna kadar müdafaa edilmelidir.
Geniş açıklamanın kısa özeti böyle. Şimdi, basın da ele alınmadığı için bu metin üzerindeki görüşümü kısaca nakletmek istiyorum. Önce bazı sorular ortaya atalım:
Bu açıklamanın hangi bölümlerine katılmıyorsunuz?
Yeni CHP böyle bir açıklamaya imza atar mıydı?
MHP’nin milli güvenlik meselelerinde KÜRESEL güçleri işaret etmesi önemli bir gelişme değil midir?
HDP’nin PKK ile olan bağını hiçbir koşulda inkâr etmemesi ve hatta zaman zaman resmen savunması (Hakkâri milletvekili Abdullah Zeydan: PKK’nın öyle bir gücü var ki sizi tükürüğü ile boğar!) Anayasa’nın 68 ve 69’uncu maddeleri ile bağdaşıyor mu?
A Partisi iyidir; B Partisi kötüdür; C Partisi çok kötüdür gibi genel ve basmakalıp değerlendirmelerin dışına çıkma zamanı gelmedi mi? Millet olarak sırat köprüsünden geçiyoruz. En önemli ve öncelikli sorunumuz, ülkemizin birlik ve beraberliğidir. Ülke bölünürse, diğer konuların hiçbir anlamı kalmaz!
Ölüm döşeğindeki hastaya büyük ikramiyenin çıkması bir şey ifade eder mi?
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr