Kaderi belirleyen coğrafya değil, tercihindir
Döviz kurlarındaki anormal yükseliş ülkenin gündemini meşgul etmiş vaziyette. Aslında o kadar doğal bir sonuç ki insanların buna şaşırması da ilginç. Örneğin dolar ya da avro karşısında TL’nin bu kadar değer kaybetmesi sadece bir sonuç.
Sizin yıllar içinde yaptığınız ya da yapmadığınız faaliyetlerin, daha kötüsü yapılan yanlışlarda, çarpık bakış açısında ısrar etmenin bir neticesi olarak hayatımıza maliyeti ortaya çıkıyor.
Fakat genellikle biz araç kaza yaptıktan sonra kazayı konuştuğumuz, kazanın olmaması için önlem almayı göz ardı ettiğimiz için, bunun da bir kader olduğunu düşünür hale geliyoruz.
Hatta bazıları daha da ileri giderek coğrafyanın bir kader olduğunu dile getirip, meseleyi ‘ne yapalım’ noktasına taşıyorlar. Oysa mesele coğrafya ile ilgili değil. Kaderinizi belirleyen coğrafyanız değil, tercihlerinizdir.
Şimdi yumurta kapıya gelince, yıllar önce benim 10 günlük yazı dizisinde kaleme aldığımız Ekonomik Kurtuluş Savaşı Projesi’ni, proje olmadan sadece söylem bazında kullanmaya başlayan bir iktidar ile karşı karşıyayız.
Oysa boş laf karın doyurmuyor. Eskide yapılan hataları bir kenara koyalım. Sadece şu an TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşülen 2022 yılı bütçesi üzerinden meseleye bakalım.
Elbette son halini henüz almadı. Ama genel yaklaşımı 2021 Ekim ortasında açıklayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın resmi açıklamasından biliyoruz. Gelecek sene bütçenin yuvarlak hesap 1 trilyon 751 milyar TL gideri olacağı, 278 milyarın biraz üzerinde de açık vereceği ilk ağızdan dile getirildi.
Peki 1,7 trilyonluk gider içinde tarım ve reel kesime ayrılan pay ne biliyor musunuz? Yine açıklamalara göre tarım için 57,6 milyar TL, reel kesim için de 68,9 milyar TL. Yani sadece gerçekten üretim yapan kitleye 126,5 milyar TL. Özetle öngörülen giderin içinde kaynak dağılımında üreticiye düşen oran toplam giderin yüzde 7,3’ü...
Siz kaynak kullanımında reel kesim ve tarıma yüzde 7 pay ayıracaksınız ve ekonomik kurtuluş savaşı verdiğinizi iddia ederek üretim ekonomisinden bahsedeceksiniz öyle mi? İnanın güler misin, ağlar mısın bir durum.
Oysa bakın dış ticaretimizde iki üründen birine denk gelen AB’nin meseleye bakış açısı nedir? Dün Avrupa Parlamentosu’nun tarım politikası reformu onaylandı. Buna göre 2021 – 2027 döneminde 300 milyar avro kaynak kullandırılacak. Ayrıca bu rakam AP ile ilgili. Ülkelerin kendi adlarına kullandıracakları kaynaklar ve sunacakları destekler buna dahil değil.
Detayları da aktaralım: “Pakete göre, 2023’te yürürlüğe girecek yeni tarım politikası, biyoçeşitliliği güçlendirecek. Çiftçiler iklime zarar vermeyen ve çevre dostu uygulamalara yönelecek. Üye ülkeler, kırsal kalkınma bütçesinin en az yüzde 35'ini ve doğrudan ödemelerin en az yüzde 25’ini çevre ve iklim dostu tedbirlere ayıracak.
Doğrudan ödemelerin en az yüzde 10’u küçük ve orta ölçekli üreticileri desteklemek için kullanılacak. Ortak tarım bütçesinin en az yüzde 3’ü genç çiftçilere ayrılacak.
Fiyat veya piyasa dengesizlikleri gibi acil durumlarda kullanılmak üzere 450 milyon avroluk kriz fonu oluşturulacak.”
AB bütçesinin üçte birini tarıma ayırıyor. Sanayi ile ilgili dönüşüm yolculuğu, ülkelerin üretim gücü, marka bilinirliliği, insan kaynağını bilişim gibi sektörlere yoğunlaştırmaları gibi eylemler de işin cabası.”
Peki bir tarım ve AB’nin tedarik ülkesi olma iddiasındaki Türkiye’nin yaklaşımı ne? Yüzde 7’lik kaynak kullanımı. Bu kullandırılan kaynağı da zaten vergi ve primlerle zaten kat be kat geri alıyor.
Şimdi bu fotoğraf içerisinde ekonomik bir dönüşüm yakalayabilir misiniz? Peki bu şartlarda düşürdüğünüz faizle kredi kullanacak, sonra da bunu katma değer yaratarak geri ödeyecek üretici bulabilir misiniz? Hadi hepsini geçtim, dolar ve avro karşısında TL’nizin değer kaybetmesini önleyebilir misiniz?
Demek ki neymiş? Yaşadıklarımız da coğrafyamız da kaderimizi belirlemiyor. Bizim yaşadıklarımızın hepsi tercihlerimizin sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bir şeyler değişir mi? Bunu anladığımız gün, doğru işleri yaparsak elbette değişir. Yoksa bir arabesk şarkının eşliğinde ‘kadere bak’ diye hayıflanırız.