Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Yukarı doğru düşüyoruz

Türkiye ekonomisinde gözler not düşüşüne çevrildi. S&P’nin not azaltımına gitmesi de iktidar ile kurum arasında polemik konusu oldu. Ekonomiden hiç anlamayanların ne dediğine bakmayalım. Onun yerine kısa bir süre önce aynı uyarıları yapan Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in söylemlerine mercek tutalım.

Beştepe ayarı iyi gelmiş olmalı ki, Şimşek de kuruluşun not indiriminin iyi analize dayanmadığını ve seçim öncesi manidar olduğunu açıkladı. Belirsizliklerin azaldığı bir süreçten bahsetti. Seçimden daha büyük belirsizlik olur mu; bunu da Şimşek’e soru olarak hediye edelim.

Fakat anlamadığım bir iki nokta var. Bunlardan birincisi bu uluslararası kredi derece kuruluşlarını hem dikkate almayıp, hem neden cevap verdikleri... Üstelik S&P, bildiğim kadarıyla anlaşmamızın devam ettiği bir kredi derecelendirme kuruluşu değil. ‘Sana ne’ deyip arkamızı dönüp neden gitmiyoruz?

Çünkü IMF’ye borç verilmesi kadar, kredi derecelendirme kuruluşlarını umursamadıkları savını da gerçeği yansıtmıyor. Boş efelenmeler içerisinde, debelenen bir yaklaşımla bu işlerin içinden çıkamazsınız.

Ben S&P’nin ne dediğini umursamıyorum diyelim. Zira ekonomik çıkış noktasında dünyadan gelecek para olmadığının farkındayım. Fakat ortaya koydukları tespitlerinin doğru olduğunun ad farkındayım. Bunu kayıkçı kavgası yaparak ya da umursamadığını söyleyerek yok edemezsiniz.

Nitekim Şimşek de söylenenlerin bir çoğunun doğru olduğunun farkında. Ama Beştepe’ye mesaj niteliğinde bir şeyler söylemek zorunda olduğunu da hissediyor. İşte tam bu noktada çelişkiye düşüyor. Anlamadığım ikinci konu da bu.

Bir aydan kısa bir süre önce Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde söyledikleriyle neredeyse bire bir tutmasına rağmen, bugün karşı çıktığı nedir? O zaman mı yanılıyordu; şimdi mi yanılıyor? Türkiye ekonomisinde bir ay içinde mucize bir değişim olmadığını hepimiz biliyoruz.

İşin savunmasını yaparken söylediklerini hatırlatıp, burada sizleri meşgul etmek, satırlarımı da heba etmek istemem. Tüm sağlamayı tek bir madde üzerinden yapabiliriz. Mehmet Şimşek, cari açıktaki yükselmenin büyük bir ihtimalle geçici olduğu vurgusunu yaptı. Şimdi buna güler misin; ağlar mısın?

Petrol fiyatları ve altın ithalatından kaynaklanan bir cari açık sorunumuz varmış ve bu da geçiciymiş. Şimşek de ekonomiyi biliyor ama onda da reel sektör özrü var. Meseleyi sadece rakamlardan ibaret zannediyor. Çünkü bu iki faktör cari açık artışında sadece bir neden. Gerçek problem dış ticaret açığının önlenemez yüksekliğinden kaynaklanıyor.

Üretimdeki girdi yapısı nedeniyle ihracat yaptıkça artan bir dış ticaret açığı Türkiye’yi iflasa sürüklüyor. Sattıkça batıyoruz. Meseleyi buradan görmez ve bunu çözmek için gerçekten tedbirler almazsanız, ancak böyle kayıkçı kavgası yaparsınız.

Cari açıktaki gerçek sorun olan dış ticaret açığının açıklamanın yapıldığı gün kamuoyuna duyurulan verileriyle hemen sağlamasını yapalım. Şimşek’in geçici diye nitelendirdiği bu açık probleminde, dış ticaret açığı Nisan 2018 itibariyle 12 aylık rakamları dikkate aldığında 86 milyar 613 milyon dolar oldu. Peki düşüş trendinde mi? İhracat ve ithalat oranları bir önceki yıla göre ihracatta yüzde 10,2, ithalatta ise yüzde 21,7 arttı. Demek ki düşüş trendi söz konusu değil.

Dış ticaret hacmindeki artışın yüzde 16’larda olduğunu dikkate alırsanız, ithalatın ezici rolünü de görmeniz mümkün olacaktır. Ayrıca ihracatın ithalatı karşılama oranının da yüzde 65’lere düşmüş olması en büyük alarm. Başka nasıl bir uyarı bekliyorsunuz? Daha kötüsü açık büyüyerek devam ediyor.

12 aylık rakamlara ışık tuttuğumuzda ise, bugün itibariyle Nisan 2018 verilerini dikkate alırsak önümüzde kaba bir hesapla yaklaşık 72 milyar dolarlık cari açık problemi olduğunu görürüz. Bunun TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesiyle Türkiye ekonomisine her geçen gün artan maliyeti de cabası...

Peki sadece bu rakamdan bile oyla çıksanız; cari açık nasıl geçici bir sorun ve düşme eğiliminde? Cevabı basit... Yukarı doğru düşme nasıl mümkün olur? Ancak uzayda ve yerçekimsiz ortamda... İktidarın ayakları o kadar yerden kesilmiş ki, boşlukta yaşadıkları gibi, bizi de boşlukta yaşadığımıza inandırmaya çalışıyorlar.

S&P’nin not indirimi mi? Boş verin; sorunlarımızı görmek için ona ihtiyacımız yok ki. Ayaklarınız yere bassın yeter.

[email protected]

doğru Yukarı