Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Bombanın pimi Libya’da çekildi

Türkiye haftasonunda Reyhanlı’daki acı olayla sarsıldı. Öncelikle bu konuda etkisi olanları ve terörü şiddetle lanetliyorum. Fakat meselenin münferit olaydan sıyrılıp analizini yapmak gerekirse, pimin Türkiye adına Libya’da çekildiği tespitini de yapmak bir zorunluluk halinde önümüzde duruyor.

2008 yılında adına kriz denen soygun filminin sonraki kareleri olarak önümüze çıkan gerçekleri, dünyadaki gelişmeler ve ülkemizin sokulmak istendiği cendere açısından yorumlamak gerekiyor.

Eğer Reyhanlı’da masum insanlar hayatını kaybetti ve yaralandıysa, birçok ocağa ateş düştüyse, bunun sebebini kısıtlı bir biçimde bölgemizde aramak son derece yanıltıcı olacaktır.

Dünyaya ‘Arap Baharı’ olarak sunulan ve her fırsatta bunun aslında bir banker cehennemi olduğunun altını çizdiğimiz gelişmeler, Reyhanlı’da patlayan bombadan ayrı düşünülemez.

Kuzey Afrika’nın petrolden suya, yeni askeri teknolojilerde kullanılacak lazer silahları için ihtiyaç duyulan saf elmasa kadar bir dizi gereksinimleri altyapısında toplayan, soygun sonrası daralan dünyaya yeni pazar yaratmak için kendi yarattıkları liderleri değiştirerek oluşturan ortamı doğru okumak gerekir.

Nitekim Libya’daki tüm karışıklığa rağmen kesilmeyen petrol sevkiyatı ve sonrasında bölgeye dağıtılan 220 milyon adet kredi kartı da bunun en açık kanıtı olarak önümüzde duruyor. Bu süreçte paralı lejyoner teröristlerin Mısır, Libya, Tunus gibi bölgede görevlerini yaptıktan sonra, Türkiye sınırına geldiğine dikkat çekildi.

Uzmanların tüm uyarılarına rağmen umursamaz tavırda, kendilerine nasıl bir önem atfettikleri belli olmayanlar bu baharı desteklediler. Paralı askerler bölgemize yerleştikten sonra da Suriye konusu patladı. Türkiye Libya’da olduğu gibi, Suriye meselesinde de hatalı davrandı ve davranmaya devam ediyor.

Suriye’deki rejimin, kendi ülke insanı açısından sıkıntıları ayrı bir tartışma konusu, küresel sermayenin onu kaldırıp, yine kendi adamını oturtup, bölgede yeni bir düzen kurayım isteği başka bir başlığı oluşturuyor. Ne yazık ki Türkiye’yi yönetenler başta Ahmet Davutoğlu olmak üzere bu farkı anlamadı ya da anlamak istemedi.

Sahte yeni Osmanlı hayalleri içerisinde kaybolanlar, ‘Türkiye Ortadoğu’da bir maceraya girmezse, geleceğin en büyük süper gücüdür’ diyen Atatürk’ü hatırlamak bile istemedikleri için, Suriyeli insanlara yardım ettiklerini zannedip ya da bize böyle söyleyip, buraya göçen paralı teröristleri, gerçek masumların arasına katıp içimize soktular. Daha da ileri gidip maddi ve ayni yardım yapıp, faturasını da millete yüklediler.

Oysa resim o kadar netti ki… Dediğim gibi Suriye’de Esad yönetiminin tarzı kendi içinde, kendi vatandaşları adına bazı ihtiyaçları gösteriyor olabilir. Onaylanmayacak politikaları da olabilir.

Fakat bu ithal teröristleri desteklemek anlamına gelmemeliydi. Türkiye’yi yönetenler Esad yönetimi düştüğü anda, buradaki silahlı gruplar nedeniyle yeni terör örgütleriyle sınırımızda muhatap kalacağımızı bile görmek istemediler. Bu yüzden Suriye’nin, Irak’ın toprak bütünlüğünün, bizim adımıza ne kadar önemli olduğunu anlayamadılar.

Bununla da yetinmeyip PKK ile ‘barış’ gibi sihirli bir sözcüğün arkasına sığınarak pazarlık yürütmeye kalktılar. Oysa çok net bir gerçek var ki, barış savaşan iki ülke arasında olur. Başkalarının maşası teröristle değil.

Her zaman altını çizdiğim gibi Türkiye barışacaksa batıda köleliğe, doğuda açlığa mahkûm ettiği kendi insanıyla barışmalıdır. Ama teröristle asla… Bir an için iyi niyetle düşünüp, saflık yapıp, iktidarın politikasının doğru olduğunu kabul edelim.

PKK silahlarını bıraksa bile, ki bırakmayacağını her fırsatta söylüyor, 30 senelik mücadele sonucunda teröristle pazarlık eden ülke, bu terör örgütünü aşsa, yenilerinin doğmasına kapı açmaktan başka bir icraat yapmamış olur.

Devlet teröristle pazarlık yapmaz. Devlet teröristin başını ezer, vatandaşına sahip çıkar ve yaptığı hataları telafi ederek 76 milyon insanını birinci sınıf vatandaş yapar. Şu veya bu diye ayırmadan…

Şimdi dünkü bombaya dönersek… Türkiye’yi yönetenler tekrar şunu kendisine sormalı: Libya’da ne yaptım; Suriyeli diye içime aldığım el kaide militanlarına karşı nasıl tavır takındım, vatandaşımla teröristi nasıl bir tuttum?

Ders çıkaracaksanız birinci üniteden başlayın. Çünkü o bombanın pimi, yanlış bakış açınız nedeniyle Libya’da çekildi. Siz de uluslararası bir banker cehenneminin oyununa bilerek ya da bilmeyerek alet oldunuz; olmaya da devam ediyorsunuz. Çok geç olmadan bunu bir düşünün derim.

Çetin Ünsalan

ulusalkanal.com.tr

libya da çekildi