Amerikan oltasından yemlenen ''Atatürkçülük''
Ergenekon kumpaslarının hedefi Türk Silahlı Kuvvetlerini milletimizin gözünde değersizleştirerek tasfiye etmekti. Bu amaç için de FETÖ eliyle dindar vatandaşlarımızı kandırmaya yönelik bir kumpas kurulmuş, “Hizadan çıkmış generaller” Vatan Partisi önderleriyle hapse atılmıştı. Kumpası gerçekleştirmek için kurulmuş gazete ve televizyonların yalan haber bombardımanıyla Türk tarihinde görülmemiş bir operasyon yapılmış; TSK binden fazla subayını kaybetmişti. ABD açısından bugün de hedef değişmemiştir; nasıl ki tilkinin bütün hayalleri tavuklar üzerine ise ABD'nin bütün hesapları da Türk Ordusu üzerinedir. Sadece bugün yemlenenler farklıdır. Artık Amerika'nın oltası sözde Atatürkçülerimizi avlamak içindir. Yıllardır Türkiye'de sahte Atatürkçülükle aldanmaya hazır ahmaklar yaratılmıştır. Şimdi sıra uygun zamanda bu ahmakların yemlenmesidir.
Sarıklı Amiral fotoğrafının ardından, Harp Okulları yönetmeliği ve Atatürkçülüğün müfredattan çıkarıldığı yalanları kumpas medyasında boy gösterdi. Zemin hazırlanmış, alıcılar uyarılmıştı.
Emeklilerin bildirisi bu koşullarda gündeme sokuldu. Türkiye, ABD'nin Doğu Akdeniz'de ve Karadeniz'de yarattığı tehditlerle boğuşurken ABD'nin sinsi planlarının üstünü örten bir bildiriyle ortaya çıkanlar RAND raporlarının önlerine koyduğu Tayyip Erdoğan’ı devirme görevinde ön aldılar. Karadeniz'de Rusya - Ukrayna arasındaki gerilim ve Ukrayna yöneticilerinin NATO’yu yardıma çağırmaları ortadayken bunun ne anlama geldiğini Türk halkı çok iyi bilmelidir. Fikret Akfırat’ın Aydınlık'ta yazdıklarıyla birleştirdiğimizde büyük resim netleşmektedir. Rus savunma kaynaklarına yakın(?) bir haber sitesinde “Türkiye'nin Montrö Sözleşmesinden çekileceği” yazılmaktadır. Sözleşmeden çekilen Türkiye, “Rus gemilerinin Boğazlardan geçişini yasaklamayı, NATO gemilerinin de Karadeniz'e girişine sınırsız izin vermeyi planlıyormuş.” Görüldüğü gibi ABD'nin yaratmaya çalıştığı algı öncelikle Rusya'da piyasaya sürülmüştür; bu algıyla Rus devleti içindeki Amerikancılar da harekete geçirilecek ve ABD'nin son yıllardaki en büyük hayali olan Türk ve Rus dostluğu dinamitlenecek.
Bildirici emekliler, bu algıyı yalanlar üzerinden oluşturmaya çalışırken Amerikan milliyetçisi Meral Akşener de Doğu Türkistan'ın elbet bir gün bağımsız olacağını söyleyerek Çin ile ilişkilerimize sabotaj başlattı. Türkiye bir anda kendi güvenliğini sağlamak için ihtiyaç duyduğu iki müttefiki ile karşı karşıya getirilmek isteniyor. Kağıt üzerinde kusursuz(!) bir senaryo. ABD'nin hayalleri için kullanılan ahmakların anlamadığı; FETÖ’nün devlet içinde örgütlü olduğu dönemde uçak düşürme ve büyükelçi suikastıyla yapamadığını bugün hiç yapamayacağıdır.
Tarihsel olayları ve kişilikleri doğru anlamanın temel kuralı bugünü doğru anlamaktan geçer.
Dünyada ve Türkiye'deki saflaşmayı doğru anlamayanlar Atatürk’ü de anlayamazlar. Vatan Savaşı’na burun kıvıranlar için Atatürk sadece Cumhuriyet Balolarında yakalarına taktıkları rozetten ibarettir. Muhalefetin içine düştüğü vahim durum budur. AK Parti'nin bugün Atatürk'ü anlamaya başlamasının nedeni de doğru yerde durmasındandır. Vatan Savaşı'nda ABD'ye karşı tutum alanlar Atatürk'ü keşfediyorlar; bu aslında fizik yasası gibidir. Ben bu gerçeği 15 Temmuz gecesi yöneticisi olduğum DD başkanına “Bu Amerikancı, FETÖ’cü darbedir, ezilecektir” dediğimde öğrendim. Ben sevinirken arkadaşım, “Eyvah, Tayyip daha da güçlenecek!” demişti.
ABD’nin ülkemize kurduğu tuzakları boşa çıkarmak en önemli görevimizdir.
Türkiye'nin bu kumpastan öğreneceği çok önemli dersler var, bu dersleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Ordumuza ve onun birliğine sımsıkı sarılmak,
2. Rusya ve Çin’le ilişkilerimizi geliştirerek pürüzleri ortadan kaldırmak,
3. ABD'nin bozguncu operasyonlarına çanak tutan medya ve siyaset odaklarını deşifre etmek,
4. İç cepheyi sağlamlaştırarak Amerikan operasyonlarına karşı milletimizi birleştirmek.