Doğu Akdeniz'de MEB!
Yenişafak’ın 10 Ekim 2018 günkü haberi Türkiye için kalk borusu niteliğindeydi. Yunan Savunma Bakanı Panos Kammenos şunları söylüyordu: “Önümüzdeki aylarda Doğu Akdeniz’de doğal gaz çalışmaları başlayacak. Bu da,‘Münhasır Ekonomik Bölgenin (MEB)’ bir an önce ilan edilmesi” demektir. Doğu Akdeniz’de MEB ilan etme aşamasındayız. Silahlı Kuvvetlerimiz sorumlu olduğu güneye doğru genişleyecektir.”
TÜRKİYE’YE KARŞI ŞER İTTİFAKI
Yunan Bakan, tek başına Türkiye’nin karşısında duramayacağını bildiği için Doğu Akdeniz’e doğrudan ya da dolaylı olarak başka güçleri davet etmeyi ihmal etmedi. İlk çağrı NATO, AB ve belki de ABD ve Fransa içindi: “Süveyş, Kıbrıs, Girit ve Malta arasında silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapılıyor!” Yunan Bakan’ın diğer sözleri de düşündürücüydü: “Mısır, İsrail, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), GKRY ile birlikte Doğu Akdeniz ve Balkanlarda istikrar ekseni oluşturuyoruz.” Türkiye’ye olan düşmanlığını, ülkemize karşı geniş bir uluslararası ittifak yaratma hedefini “istikrar” sözcüğü ile gizliyordu.
YILSONUNA KADAR MISIR İLE ANLAŞMA OLUR MU?
Türkiye’ye karşı üç ülke öne çıkıyor. İsrail ve BAE, zaten ABD’nin koltuğu altında Türkiye’nin kuyusunu kazmak için uzun yıllardır çaba sarf ediyor. Burada bir sürpriz yok! Ancak Arap dünyasının lider ülkesi olarak kabul edilen Mısır ve Devlet Başkanı Sisi’nin Siyonist-Haçlı ortaklığının ayak işlerini yapması anlaşılır gibi değil! 10 Ekim 2018 günü Sisi, Girit’te, Çipras ve Anastasiadis (GKRY) ile buluştu.
Çipras, “teknik zorlukları aşarak en kısa zamanda MEB sınırlarının belirlenmesi için Sisi ile anlaştığını”vurguladı. Hâlbuki Sisi’nin, “Türkiye ve KKTC’nin dâhil olmadığı hiçbir antlaşmanın uluslararası bir geçerliliği olmayacağını” bilmesi gerekirdi!Kaldı ki Yunanistan, ana kıtası yerine adaları esas alarak Mısır’ı da istismar ediyor!
TÜRKİYE’NİN 90 BİN KM. KARELİK KAYBI!
Tek taraflı olarak MEB ilan eden GKRY, 2003 yılında Mısır, 2007 yılında Lübnan, 2010 yılında İsrail ile MEB sınırlandırma antlaşmaları yaptı. Yetki alanının azalması ve Türkiye’nin girişimi ile Lübnan antlaşmayı parlamentosundan geçirmedi. Yunanistan, Libya’yı Girit’i referans alarak MEB sınırlamasına zorluyor. Kabul ettiği takdirde Libya MEB’inin önemli bir bölümünü kaybedecektir. Zaten Yunan adalarını esas alan Mısır önemli bir deniz alanını kaybetmiştir. Yunanistan’dan sızan bütün harita ve bilgilerde bu ülkenin GKRY ile birlikte Türkiye’nin 90 bin km. karelik deniz alanına göz diktiği görülmektedir.
Sadece 7 km. karelik Meis adası büyük kayıplara neden olmaktadır. AB ise gemi azıya almıştır. Bu topluluğa göre Türkiye’nin sahilleri vardır ama denizi yoktur! Avrupa Deniz Güvenlik Ajansı’nın geçerli kabul ettiği haritalar Yunanistan’ı bile mumla aratmaktadır.Ana karanın ağırlığı göz ardı edilmeden, hakkaniyetle yapılan ölçümlerde Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki MEB’i 157 bin km. kare kadardır. Yunanistan, GKRY ve AB’nin dayatmaları kabul edilirse, Türk MEB’i 64 bin km. kareye inecek, 59 bin km. kare Yunanistan’a, 34 bin km. kare GKRY’ye gidecektir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Akdeniz’de en uzun sınırı olan Türkiye’nin ana kara devleti olarak en geniş MEB alanına sahip olması en doğal hakkıdır. Bunda utanılacak, çekinilecek hiçbir şey yoktur. Türkiye, MEB’i düzenleyen 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne taraf değildir. Ama bu konu MEB ilanı için engel olamaz. Zaten Karadeniz’de MEB ilan ettik. Türkiye alanı boş bıraktığı için Mısır, İsrail, GKRY Akdeniz’de fiili durumlar yarattı. Şimdi arka planda GKRY’yi ileri süren Yunanistan’ın kendisi de sahaya çıkıyor. Soru şudur: “Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuka aykırı girişimlerde bulunan ülkelere hangi uluslararası kurumlar ya da hangi ülkeler karşı çıktı?”
Hukukun tekmelendiği, keyfiliğin ve zorbalığın ön plana çıktığı, jeopolitiğin geri döndüğü bir dünyadayız. Türkiye hukuken haklıdır. Bu nedenle 2004 ve 2010’da MEB için önemli kaynak olan Akdeniz’deki kıta sahanlığının dış sınırlarını bir nota ile BM’ye bildirmiştir. Doğu Akdeniz’deki MEB sınırlandırma antlaşmalarına itiraz ederek BM’ye başvurmuştur. Ama değişen hiçbir şey olmamıştır. Kuralları çiğneyen ülkeler daha büyük bir iştahla, fütursuzca Türkiye hilafına ilave adımlar atıyor. Bazı ülkeler Türkiye’ye silahla karşı konulmasını teklif ediyor. Burada bir eksiklik olduğunu kabul etmeliyiz. Türkiye hukuken haklı ise MEB ilan ederek, bu hakkını savunabileceği bir çerçeve ortaya koymalıdır. Bu ilan tek başına sorunu çözmez ama gerçek bir mücadele için atılacak ilk adım olur. Bunu yapmadığı ya da yapamadığı takdirde Türkiye zemin kaybetmeye devam edecektir.
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr