Borçlanma paketi
Pandemi süreci başladığından beri paket adı altında yeni borçlar edinme anlamına gelen uygulamalara şahit oluyoruz. İşin daha garibi bunlar gerçekten bir şeymiş gibi anlatılıyor ve güzide (!) medyamız da buna katkı sağlıyor.
Nitekim son açıklanan paket de yeni kredi olanaklarıyla açıklandı. Daha acısı bazı basın yayın kuruluşları meseleyi ‘Cumhuriyet tarihinin en büyük destek paketi’ diye sunacak kadar işin suyunu çıkardılar.
Kredi olanağı sunmak güzel; buna sözüm yok. Ama zaten borç batağına batmış bireylere, salt tüketim yapsınlar diye kredi vermenin biri bana mantıklı bir gerekçesini açıklasın? Ertelenmiş talebi harekete geçirmek niyeti taşınıyor olabilir mi?
O zaman da pandemi sürecinden çıkmış; işini kaybetmiş ya da yasal süre dolar dolmaz kaybetme riskiyle karşı karşıya kalma olasılığı olan insanlar için yeni borçlanma ihtimali hangi mantık ölçüsüne sığıyor?
Hadi bunu da geçtim. Paket adı altında sunulan borçlanmanın sunduğu başlıklara bakalım. Konut kredisi, taşıt kredisi, sosyal hayatı destek kredisi, tatil destek kredisi... Konut meselesine girmiyorum; o zaten artık bir tutku oldu. Reel sektör algısı bundan ibaret.
Sosyal hayatı destek meselesine bakarsak mobilya, elektronik eşya, ev boya seramik, kapı pencere, ev tekstili, çeyiz ve bisiklet alımlarını kapsıyor. Yanlış okumadınız bisiklet... Bunların sosyal hayatı nasıl destekleyeceği tam bir bilmece olsa da, insanın aklına neden bunlar diye bir soru da gelmiyor değil. Mesela ayakkabıcıların ya da terzilerin suçu neydi ki, sosyal hayatın dışında kaldılar?
En skandalı da tatil kredisi... Yiyecek ekmeğinin derdine düşmüş insanları 3,5 sene boyunca borç ödemek zorunda bırakmak ve karşılığında bir hafta tatil satmak nasıl bir destek paketidir, anlayan beri gelsin.
Öncelikler meselesine tekrar dönecek olursak, yaklaşık 3 aydır evde yaşam mücadelesi veren insanların önceliği ev, araba, seramik ve tatil midir? Zaten bunları düşünecek lükste olan insanların da bu kredilere ihtiyacı var mıdır; ayrıca tartışılır.
Ama madem kamu bankalarından aktaracak böyle bir para var; ki o da ayrıca tartışmalı. O zaman insanları tefeci misali daha çok borçlandırıp batırmak yerine, tüm bankacılık sistemindeki borçları üstlenecek, tefeci faizini ortadan kaldıran kredi olanakları verseydik ve bunları düşük faizle ve uzun vadede ödeyecek olanaklar sunsaydık daha mantıklı olmaz mıydı?
Böylece hem kaynağı boşa harcamamış olurduk; hem de borcunu ödeyebilir, borcunu kapatan bir tüketici yaratmanın yolunu açardık. Bir tarafta bankacılık sektörü rahatlar; onun da reel sektöre yatırım olanağı için kredilendirme yapmasına imkan tanır; öte tarafta borçsuz bireyler ve toplum yaratmak adına adım atmış olurduk.
Borcu gelirini aşmayan insanlar da zaten günlük ihtiyaçlarını karşılayacak parayı ceplerinde bulurlardı. Paketin tercihleri yanlış, finansman kullanma türü yine altı delik çuvala para atmaktan ibaret, bütçe açıkları nedeniyle yeni zamlara gebe ve bunlar Cumhuriyet tarihinin en büyük destek paketi öyle mi? Duy da inanma... Sonra söyleyince, söyledi oluyor.