Faizistanda mudi avlama
Genç kuşağın oyunlarına akıl sır ermiyor. Dünyada hızla büyüyen oyun sektöründe konu üstüne konu üretiyorlar. Kimi zaman 1.Dünya Savaşı’ndan faydalanıyorlar; kimi dem de sahte öyküler yaratarak çocukları cezbediyorlar.
Bugün size bu tarz, pek de mantık aranmayan uçuk bir hikaye anlatmayı tercih ederdim. Ama ne yazık ki bir ülkenin ekonomisinden bahsediyoruz. Ve daha kötüsü seviyede oyun endüstrisine ilham verecek, onları kıskandıracak kadar çocukça.
Ülkede bankalar arasında faiz yarışına neden olan, mevduata yüksek faiz peşinde koşan 50 bin mudinin peşine düşüldüğü ve bunlara karşı sürek avı başlatıldığı duyuruldu.
Açıkçası hiç kimse yüksek faizin doğru ve ekonomiye faydalı bir şey olduğunu iddia edemez. Aksine çok büyük bir tahribat yarattığı konusunda sanırım hepimiz hemfikiriz. Fakat ortadaki problemi böyle akıl mantık dışı ve neden sonuç ilişkilerini göz ardı eden bir yaklaşımla çözemeyiz.
Mesele Türkiye Bankalar Birliği ile Başbakan Yardımcısı Canikli’nin toplantısında da gündeme geldi. Açıklamadan bunu anlıyoruz. Ortadaki gerçek bir sorun mu; evet. Ama bunu böyle yöntemlerle çözmek mümkün değil.
Öncelikle bankaların neden böyle bir yarışa girdiğini doğru tespit etmeniz gerekir. Nasıl siz istiyorsunuz diye faizlerin düşmesi mümkün değilse, mudilerin hareketlerini isteklerinize göre yönlendirmeniz de olası değil.
Türkiye’nin bir tasarruf açığı ve mevduat sorunu var mı? Var... Çünkü yıllarca gelen para sıcak para olarak ülkeyi soyup soğana çevirdi. Çünkü çılgın proje diye duyurduğunuz köprülerden barajlara yapılan işler büyük maliyet hatalarıyla dolu. Üstelik gereksinim önceliği de tartışmalı.
Yerel yönetimlerden şirketlere, bankalardan vatandaşa kadar herkes krediye muhtaç hale getirildi. Bugün kredilerin geri ödenmesinde ise nakit altın değerine geldi. Zira artık yurtdışından sıcak para da, kalıcı mali yatırım da gelmiyor. Vatandaşın da zaten mevduat biriktirecek durumu yok.
Bu sahte refah döneminde zenginleşenler ise ellerindeki parayı, ‘yokluk’ kuralı içerisinde pazarlık malzemesi yapıyorlar. İnanmayacaksınız ama bir kaç sene önce anlı şanlı bir banka şubesi İstanbul Bakırköy’de en büyük mevduat sahibinin parayı çekme tehdidi karşısında er değiştirdi ve o kişinin mülküne taşındı. Tabi siz bunların tamamından bihaber yaşıyorsunuz.
Şu an iktisadi olmayan yöntemlerle yapılan faiz tutturması, ülkeyi kısıtlı paranın kıskacında faizistan haline getirdi. Reel sektörden bankalara kadar herkes o kadar büyük bir finansman açmazı içerisindeki, elinde parası olanın oyuncağı oluyor.
Bunu da av başlatarak çözemezsiniz. Çünkü Rekabet Kanunu gereği bankalar bu konuda ağız birliği yapamazlar, yaparlarsa ceza yerler ve zaten finans ihtiyaçları da buna el vermiyor. Bu yüzden centilmenlik anlaşmasının bile hayat bulması mümkün değil.
Çok kapsamlı bir finans politikası oluşturmadan, belki de kambiyo rejimiyle oynamadan, gelecek para nasılsa olmadığından, mevcut sıkışanı Brezilya modelinde olduğu gibi yıllara bağlı vergileye bağlamadan bu işin içinden, böyle yöntemlerle çıkmak güç.
Şüphesiz hepsinin de başka sonuçları ve riskleri var. Bu ve benzeri metotları tartışmak mümkün; lakin ne olursa olsun hepsinin ekonomi biliminin kuralları ve gerçekler ışığında masaya yatırmalıyız. Aksi takdirde ne sonuç alabiliriz; ne de bocalarken vurgun yemekten kurtulabiliriz.
Daha kötüsü ileride çocuk oyunlarına konu yaratırız. Faizistanda mudi avlama...
Çetin Ünsalan