Emperyalizm ve bölücülüğe hayır!
Nazan Öncel dilimize pelesenk etmişti: “Hep aynı nakarat”! Onlarca seçime girdik. Kendini Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olarak tanıtan kesimde hep aynı nakarat: “Bu seçim ölüm-kalım seçimidir. Telafi imkânı yoktur; yıkılırız, yok olur, biteriz”! Hepsi de hüsranla sonuçlandı. Çünkü Atatürkçülerin oydan önce sağlam ve tutarlı bir ideolojiye ihtiyacı vardı. Eğer Atatürkçü sağlam durabilseydi, oy almadan da AKP yıkımını engeller, süreç kaçınılmaz olarak büyük bir sandık zaferine akardı.
ÇÜRÜK TAHTA İLE OKYANUS’A AÇILMAK
Ama sistemin denetimi altında olan sözde Atatürkçü gazete ve televizyonlar eğitimli ve varlıklı kitlelere sürekli yanlış hedef gösterdi. Öncelikle güçlü bir çekirdeğe ihtiyaç vardı. Evren bile yaklaşık 15 milyar yıl önce, nokta kadar ve fakat sağlam bir çekirdeğin patlaması ile oluşmuştu. Atatürkçü parti ideolojik olarak çürük bir yumurtadan farksızdı. Kimliğini, benliğini, ideolojisini, bütün değerlerini yitirmişti. Emperyalist merkezlerin talebi ile mezhepçilik, etnikçilik, çıkarcılığı merkeze koyan bir ortaçağ partisine dönüşmüştü.
ÇÜRÜMEYE MASKE
Sistem çok okunan gazeteler, yazarlar, televizyonlara çürümüş yapıyı önce gizleme, sonra yıkama yağlama görevi verdi. Çünkü avuçlarının içine aldıkları, afra tafralarından geçilmeyen, burnu bir karış havada olan kesimlerin okuma alışkanlığı olmadığını çok iyi biliyorlardı. Böylece çürüyen yapı kokmaya başladı. Atatürkçülüğün adı bile kalmadı. Ekmelettin ile başlayan savrulma PKK’ya atılan oylarla devam etti. Bu düşüşün nerede son bulacağını, inanın kestiremiyorum. Seçimden önce çok okunan Atatürkçü (!) bir gazetede yazarlar kendi aralarında büyük bir rekabete girerek, PKK’ya oy vermenin faydalarını ballandıra ballandıra anlattılar. Her defasında büyük bir hezimet yaşanmasına rağmen ne utandılar ne de yüzleri kızardı.
Bu yazarlar, Atatürkçü partinin eşit vatandaşlık, etnik özerklik, tarikat ve cemaatlere özgürlük, güvenlikçi olmayan yöntemlerle terörle mücadele, Dersim olayları ve Ermeni Soykırım Yalanı için Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gibi sinsi tuzaklarını okurları ve izleyicilerinden gizledi. Çürüyen ve kokuşan yapıya payanda oldular. Artık o yapının parçası olduklarından, isteseler bile geri dönemezler! Ufukları ve vizyonları sınırlı olduğu için, sistemin Erdoğan ve AKP’yi bölücülükle diz çöktürme stratejisinin ucuz birer figüranı oldular. Sistemin asıl hedefinin Erdoğan değil, Türkiye olduğunu bir türlü görmek istemediler. Ülkenin birlik ve bütünlüğü savunmayan politikaların, değil imparatorluk geleneği olan Türkiye’de, dünyadaki hiçbir ülkede seçim kazanamayacağını anlayamadılar.
ÇIKMAZ BU YOL BİR YERE!
Bir kişi çok nitelikli olabilir; kariyeri, lisan bilgisi ile öne çıkabilir. Başka bir kişi ondan daha da üstün özelliklere sahip olabilir. Ancak iki ya da daha fazla sayıda kişi bir araya geldiğinde toplumsallaşma başlar. Sosyolojik anlamda önemli olan bahsettiğim iki şahsın yarattığı ortak değerlerdir. Eğer bu iki kişi ortak bir değer yaratamamışsa, her ikisi de toplumsal anlamda emekleme dönemindedir. Bireysel olarak başarılı olanlar basın yayın kampanyalarından en yüksek ölçüde etkilenir. Çünkü kendilerini merkeze koyduklarından kolaylıkla yönlendirilir.
İşte bu yanlış yönlendirilen kitleler, bölücülük ile kol kola sokularak Erdoğan ve AKP’in ipini çekmek için sahaya sürüldü. Böylece bitmiş, tükenmiş, adım atacak mecali kalmamış, ekonomik kriz nedeniyle dengesini kaybetmiş Erdoğan’a hayat öpücüğü oldular. “Çıkmaz bu yol bir yere” diyenler, “PKK/FETÖ ile mücadele etme taahhüdünde bulunmayanlara bu millet iktidarı vermez!” diyenler Tayyipçi ilan edildi.
Ruhunu kaybetmiş bir parti, bu partiye yaslanan sözde Atatürkçü yazarlar, Ekmelettin ve bölücülükle uyumlu hale getirilen kitleler! “Tayyip gitsin de isterse PKK gelsin!” diyen bir ruh hali! Tam da emperyalist merkezlerin özlediği tablo!
İşin özeti, Türk milleti bölücülüğe ve emperyalizme “hayır” dedi. Çok inandırıcı olmasa da milli ve antiemperyalist söylemler seçimi kazandı. Seçim bildirgesine PKK ve FETÖ ile mücadeleyi yazmayanlar hüsrana uğradı. Toplumun dirlik ve birliğini tehdit eden keskin kutuplaşma bir an önce sona erdirilmelidir. Milletin bütün enerjisi emperyalizmin sinsi planlarını bozmak için seferber edilmelidir.
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr