Özbekistan’dan ekonomi dersi
Geçtiğimiz Cuma günü Türkiye Deri Sanayicileri Derneği’nin (TDSD) organize ettiği, Özbekistan Deri ve Ayakkabı Bakanı Dr. Serdor Umurzakov’un sunum yaptığı bir toplantıya gittim. Açıkçası o gece Ordu’ya geçecektim ve toplantıda da fazla kalmamayı planlıyordum.
Fakat Özbek Bakan konuşmaya başladıkça, durum ilginç bir hal aldı. Bir ülkenin üretime geçerken nasıl bir tavır içine girmesi, sanayisini dönüştürmek için neler yaptığının örneklenmesi, katma değer ile eğitimi birleştirmesi bakımından son derece güzel bir örnekle karşı karşıyaydım.
Önce TDSD Başkanı Erdal Matraş’ın bizim adımıza aktardığı bilgiyi vereyim: “Özbekistan 35 milyon nüfusuna karşılık Türkiye ile hayvan sayısı bakımından eşit. Şu an yeniden yapılanma sürecindeler ve Türkiye’nin yan sanayi dahil şansı çok yüksek.”
Potansiyeli böylece özetledikten sonra gelelim Özbek Bakan Umurzakov’un aktardıklarına... Özbekler’in Rus pazarında özel bir yerleri var. Ruslar da ayakkabı ihtiyaçlarının yüzde 80’ini ithal ediyorlar. Bu pazardaki konumlarını güçlendirmek istiyorlar. Potansiyel işleri var; ama kapasiteleri yok. Şu an ülkede 700 işletme, 35 bin kişi istihdam ederek bir üretim yapıyor, fakat mevcut durumla devam etme şansları yok. Şu an Rus markalarına özel ya da isimsiz üretim yapıyorlar. Peki amaçladıkları hamle ne?
Öncelikle kendileri adına bu sektörün önemli olduğunu düşünerek, yeniden yapılanma kararı alıyorlar. İki eş zamanlı programı devreye sokuyorlar. Birincisi Özbekistan’daki deri imalatının modernizasyonu için 18 projeyi devreye alıyorlar. Yüzde 99 Özbek üretimi deri hedefiyle, İtalyan modern teknolojisine dayanarak gelişim adına 60 kontrat yapıyorlar.
Bu yolla bir yıl içinde Özbekistan’ın tabakhane profilini değiştirecekler. Bugüne kadar ihracatlarının yüzde 85’ini ham deri olarak yaptıklarını ve bunun doğru olmadığını düşünüyorlar. 2019 yılı sonunda dönüşümü bitmiş deri yönünde tamamlayacaklar ve bunun için 85 milyon dolar kaynak ayırmışlar.
İkinci önemli projeleri de üretici yaratmak üzerine kurgulu. 200 milyon dolar harcadıkları projeyle 115 yeni şirket yaratacaklar. Rus pazarını bu dönüşümle elde tutmayı hedefliyorlar ve 2019 yıl sonuna kadar üretimi, kalitesini de artırarak en az iki katına çıkaracaklar. Sonraki adın ne biliyor musunuz? Eğitim...
İngiltere’den bu alanda eğitim veren tek üniversite Özbek Üniversitesi’nde bir bölüm açıyor. Ayrıca Ege Üniversitesi ile de bir programı devreye sokuyorlar. Mesleki eğitimdeki dağınık kolej yapısını toplayarak, küçük sanayiye hitap eden ihtisas okullarına dönüştürüyorlar. Teknopark projesi de eş zamanlı yürütülüyor. Yabancı ihtisas sahibi eğitimcileri de davet ediyorlar.
Böylece 100 milyonluk Orta Asya pazarında, 6 ülkede sektörünü tek geliştiren ülke olarak dikkat çekmek istiyorlar. Üretimini Özbekistan’a kaydırmak isteyenlere de destek vaat ediyorlar. Ne bu destekler?
2023 yılına kadar üretici vergiden muaf... Ayrıca üretim amacıyla hammadde, aksesuar gibi girdileri ithal ederse gümrük ödemiyor. Yatırımcılar libor + 2 faizle 2 yıl ödemesiz toplamda 7 yıl makine ve ekipman satınalmalarında destekleniyor. Ücretsiz arazi ve kullanılmayan kamu binalarını da imalat için talep edene ücretsiz veriyorlar. Şimdi bu sistemin 2023’ten sonra 5 yıl daha uzatılması gündemde...
Peki karşımızdaki Bakan kim? Bakın burası daha da ilginç... Aslında sektörü temsil eden derneğe Bakanlık yetkileriyle donatılarak yeni bir statü getiriyorlar. Daha önce Maliye’deki yıldız bürokratlardan birini de Bakan olarak atıyorlar. Bu yolla öncelik verdikleri sektörün gelişiminde bürokrasiyi ve sorunlarını kısa sürede çözme olanağına kavuşuyorlar.
Tüm bunları anlattıktan sonra Bakan Dr. Umurzakov’un ne istediğine gelelim. Bakan diyor ki; Yıllık 40 milyon çift üretim kapasitemizi, kalitesini arttırarak geliştireceğiz; gelin bu yatırımları birlikte yapalım. Elimizde bir pazar var; kendimizi geliştirme hedefindeyiz ve kısa süre içerisinde bunu yapacağız. Menşei Türkiye olan her firmaya sonsuz destek ve öncelik veriyoruz. Yani sadece yatırımcı çağırmıyor; birlikte üretici olmaktan bahsediyor.
Bakan Umurzakov bunları anlattıktan sonra gerek Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği Başkanı Abdulsabur Endican, gerekse de bilhassa makineciler ne sordu biliyor musunuz? “Size nasıl bitmiş ürün satarız?” Bakan da kibarca ‘gelin yatırım yapın’ dedi.
İşte temel fark burada... Bir tarafta ortak üretimlerle geniş bir pazarda birlikte büyüme teklifi yani sanayici yaklaşımı, diğer tarafta haklı ya da haksız nedenlerle tüccar bakış açısı... Sadece bir makineci alım garantili yatırım yapabileceğini ve bu yolda birlikte olmak istediğini söyledi.
Toplantı her bakımdan ilginçti. Birincisi bir ülkenin belirlediği sektör konusunda ne kadar kararlı olması gerektiğini, üretim yapısından eğitime kadar nasıl kurgulandığını, bu işe meslek örgütlerini nasıl dahil ettiğini gördüm. İkincisi de bizim sanayiciliği tekrar hatırlamamız gerektiğini...
Özbekistan, Türkiye ile mukayese ettiğinizde bu alanda çok gerilerde. Şimdi birlikte büyümeyi istiyor ama biz yine mal satmaya çalışıyoruz. Yani uzun vadeli değil, kısa vadeli yaklaşımlarla günü kurtarmanın derdindeyiz.
Bir dip not daha vereyim. Şayet gerekli eğilim gösterilmez ve bu fırsat ciddiye alınarak tartışılmazsa, Özbekistan yapısal dönüşümünü sağladıktan sonra, Ukrayna meselesinde yaptırımlarla karşı karşıya kaldıktan sonra ithal ettiği her şeyi üretmeye karar veren Rusya bu topa girer.
Bundan 10 sene sonra birçok sektörde olduğu gibi, sektörlerimiz de hammadde gücünü arkasına alan, bu konuda Özbekistan, başka konularda diğer Türki Cumhuriyetleri arkasına alan Rus KOBİ’leriyle nasıl rekabet edebileceğini tartışır. Şu tüccar mantığını kırın... Dünya birlikte yapılan üretimlere, kendi içinde pazar özelliği taşıyan güçbirliklerine ve korumacılığa koşuyor. Biz ne tartışıyoruz? Konkordato... neden acaba?