Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

SPK kanunu tersine işler mi?

Yeni Sermaye Piyasası Kurumu Kanunu çok tartışılacağa benziyor. İşe ILO sözleşmelerine ve uluslararası normlara aykırı bir biçimde grev yasağı maddesi ekleyerek başlayan düzenleme kendi içinde başka açmazları da beraberinde getirecek.

Bu konuyla ilgili Yavuz Semerci’nin kaleme aldığı çok güzel bir makale var. Herkese okumasını tavsiye ederim. Basın Kanunu ile çelişen yanlarından, gerçeklerin hasıraltı edilmesine kadar uzanacak bir dizi çekinceyi Semerci Habertürk’teki köşesinde iyi anlatmış. Fakat eksik biraz açalım.

Öncelikle sermaye piyasasına yönelik bu tip bir kanun ihtiyacı vardı. Gerçekten uygulamalar, yaptırımlar yeterli değildi. Bu konuyla ilgili bir düzenlemenin şart olduğunu zaten her ortamda herkes söylüyordu. Fakat Yeni SPK Kanunu ile ilgili bir ruh hatası var.

Düzenleme yapılırken, tamamen şirketlerin penceresinden ve finans piyasalarının penceresinden meseleye bakılmış. Buradaki şirketlerin zarar görmemesi ve yanlış haber, spekülasyon gibi faktörlerle mağduriyetlerin önlenmesi esas alınmış. Fakat biraz nalıncı keseri kokusu çıkıyor.

Elbette yalan haberin ve bilginin önüne geçilmeli. Zaten bizim de Ekonomi Gazetecileri Derneği olarak en hassas olduğumuz konulardan biri bu. Fakat eğer bu haber basın mensubu kanalıyla değil de, başka bir unsur ile piyasaya giriyorsa ne yapacağız?

Mesela Adnan Yaldız, Türkiye Gazetesi’nde yazarken sık sık bir noktaya dikkat çekerdi. Nitekim katıldığı TV programlarında da alenen bu çekincesini dile getirdi. Ekonomi kanallarında çıkan menkul kıymet şirketlerinin uzmanları ne kadar doğruyu söyleyebilir? Önemli bir soru ve yanıtsız olarak ortada duruyor. Zira buraya çıkan uzman, bağlı bulunduğu şirketin portföyündeki müşterilere zarar verecek bir bilgiyi kamuoyuna açıklayabilir mi? Şüphesiz hepsi için geçerli değil. Ama gerçekten kritik bir soru.

Hadiseyi biraz da genele yayalım. Ya bu bilgi resmi kaynaklardan geliyorsa? Yani devlete ait istatistik kuruluşu rakamları doğru vermiyorsa ne olacak? Üretimle, ihracatla ilgili açıklamalar yaparken bunu speküle ediyorsa SPK Kanunu yaptırım uygulayabilecek mi?

Çünkü en azından borsadaki şirketlerin performanslarını sorgulamaya açabilecek bir unsur ortaya çıkabilir. Ya da Türkiye ekonomisinin genel fotoğrafıyla ilgili. Yine ihracatçı şirketlerin kârlılıklarında sapmaya neden olabilecek bir kur müdahalesi bu kanunun kapsamına giriyor mu?

Biraz daha açılalım. IMF, Dünya Bankası gibi kurumların yaptığı açıklamalar ne olacak? 2 bin yılında yapılan ve 2001 krizi sürecinde boşa düşen beyanatlar hatırımızda. Şimdi de bunlara fotokopi çekmişçesine benzeşen beyanlar var. SPK Kanunu gazeteciye baskı yapacak da, uluslararası kuruluşlara bir şey diyebilecek mi?

Reyting kuruluşlarını da unutmayalım tabi. Uluslararası sermayedar para kazansın diye ekonomik karşılığı olmadan artan notları ne yapacağız? Bence bu kanun tekrar gözden geçirilmeli. Çünkü hedef salt şirketleri ve piyasayı korumak değil, Türkiye ekonomisini güvence altına alıp, yanlış yönlendirmelerden uzak tutmak olmalı.

Çetin Ünsalan

ulusalkanal.com.tr

spk kanunu tersine işler