Trilyonluk avro tartışması
Şu finansçılara bayılıyorum. Uzman olanlara değil; onlar gerçeği söylüyorlar, sıkıcılar. Halen beklenti yöneterek yılların alışkanlığından vazgeçmeyen, cin olmadan adam çarpmaya kalkanlar var ya, onlardan bahsediyorum.
FED’in 22 mayıs 2013’te açıkladığı ve ardından da aşamalı olarak uygulamaya koyduğu parasal genişlemeden vazgeçme politikası sonrası tutunacak yeni bir dala ihtiyaçları var. Sonbaharda bitecek genişlemeyi çoktan satın aldılar.
Şimdi de ortaya Avrupa Merkez Bankası üzerinden 1 trilyon avroluk genişleme hikâyesini attılar. Öncelikle Perşembe- Cuma günlerinde gerçekleşecek G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları toplantısında şöyle bir açıklama yapılacak: Dünyanın içinde bulunduğu krizden çıkmak için ortak politikalara ihtiyaç var.
Gerçekleşir mi? Evet diyenlere şu yanıtı verin: Palavranın önde gideni… Peki Avrupa’nın sunacağı (!) bu para, nakit sıkışıklığı içinde kıvranan ve ödemeleri yapmakta açmazla karşı karşıya kalan bizim gibi ülkeleri rahatlatır mı?
Burada birkaç faktör var. Birincisi Avrupa Merkez Bankası (AMB) söylem olarak parasal genişleme yapacağını belirtti ama 1 trilyon avro tamamen beklenti yönetmeye yönelik bir rakam. Zaten böyle bir paraları olsaydı, stratejik kayıp yaşadıkları Ukrayna meselesinde çoktan daha aktif rol üstlenirlerdi.
İkincisi böyle bir kaynak olsa bile, AMB’nin FED kadar agresif desteklemeler yapamayacağını biliyoruz. Avrupa ile ABD arasındaki temel fark, 2008 krizinden beri sergilediği tavrın, daha mali standartlar içinde ve kurallara uygun müdahaleler şeklinde olduğudur.
Çünkü aslında tek bir Merkez Bankası’ndan bahsetmiyoruz. Uzlaşı gerekiyor… Böyle bir destek konusunda sadece Almana’yı bile ikna edemezler. Peki diyelim ki ettiler ve gerçekten 1 trilyon avroluk bir genişleme gerçekleştirildi. Bunun etkileri ne olur?
FED tarafından dünyanın en kırılgan ekonomisi olarak lanse edilen bir ülkeye, zannedildiği gibi para yağmaz. Dünyada bir yerlere gidecekse, inanın adres en son biz oluruz. Hele ki enflasyonun altında faiz verme baskısının siyaset tarafından dayatıldığı bir ülke olarak…
Diyelim ki yağdı; bunun sonuçları ne olur?Avrupa’daki refah artışından kaynaklanacak ihracat vurgusu gerçeği yansıtmıyor. Elbette etkisi olur, ama sorunu aşmak için yeterli değil. Aksine bize gelecek bir para avro üzerinde baskı yapacağından daha büyük bir sorunu üzerimize yıkacak.
İhracatçı firmaların geçmiş dönemde uygulanan politikalar nedeniyle giderlerini dolara, gelirlerini de avroya çevirdiğini biliyoruz. O dönem için de doğru bir hareketti. Ama şimdi bu ülkeye söylendiği gibi avro yağarsa ne olacak?
Önümüzdeki dönemde dolar artacağı için giderlerimiz katlanacak, TL avro karşısında değer kaybettiğinden de gelirlerimiz azalacak. Dedim ya, üretimle, üretim yapanların gerçekleriyle ilgileri olmayanlar, hisse senetlerini milli piyango bileti olarak görenler, çarkların nasıl işlediğinden, nasıl zorluklar yaşandığından bihaber olanlar, günlük küçük hesapları için hala algı yönetmeye çalışıyorlar.
Kötü niyetli iseniz, yazıklar olsun. Ama iyi niyetli olarak, sonuçlarını düşünmeden bu haberlere inanıyorsanız yapmayın. Bugün Türk ekonomisinin beklentilerle yönetilme şansı kalmadı. Üreticinin de aklını çelip, yanlışlara sürüklemeyin. Bırakın da ülke insanı gerçeğiyle yüzleşip, önlem alsın. Bu çarkların durmasının kimseye faydası yok. Yapmayın…
Çetin Ünsalan