Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Enerjiniz satışınızı etkiler

Türkiye, iklim ve enerji ilişkisinin önemini bir türlü anlayamadı. Küresel ısınmadan, iklim değişikliğine, son olarak da iklim krizi haline dönüşen tanımlamasını, dünyada kredi mekanizmasının bile şartları haline gelmesini okumamakta ısrar ediyor.

İki gün öncesine kadar, pandemi sürecinde düşen tüketimde, fosil yakıtlar işin dışında kaldığı için, yenilenebilir enerjiyle elektrik üretildiği saptırmasını lanse eden Bakanlık, şimdi kalkmış nükleer enerjiyle ilgili gelinen yolu paylaşarak kendi içinde çelişiyor.

Madem yenilenebilir enerji övünülecek bir nokta, o zaman nükleer enerji başta olmak üzere, çevreye zararlı enerji tipi ile ilgili yatırımlarınızı sorgulamanız gerekmez mi? Ama büyük bir samimiyetsizlik içerisinde günübirlik açıklamalarla kendi içinde çelişkiye düştüğünün bile farkında değil.

Şimdi aynı bakanlık, aradan bir ay geçmeden Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin ikinci ünitesinin temelinin atılmasıyla övünüyor. Üstelik birincisinin 2023’de faaliyete geçirilme hedefinin de altını çizerek.

Enerji Bakan Fatih Dönmez, bunun Türkiye’nin 50 yıllık hayali olduğunu söylüyor. Peki o zaman şunu sormak gerekmiyor mu? 50 yıl öncesinin gerçekleriyle, önümüzdeki 50 yılın gerçekleri aynı mı?

Dünyanın gelişmiş ülkelerinin uranyum başlıklı nükleer santrallerden uzaklaştığı, ABD’de yıkımların yapıldığı, AB’de 2025’e yükseltilerek çekilen yenilenebilir payının karara bağlandığı bir ortamda doğru bir zeminde miyiz?

Çılgınca ama kendi ülkesinden bu nedenle çıkan bir otomobil fabrikasının, dizel üretimlerini Türkiye’de yapma eğilimini bile doğru okuyamadık. Aydın ve Manisa illerinin bu alandaki rekabeti konuşuldu.

Gözüken o ki içlerinden biri tarım arazilerinin yok edilmesi pahasına biri öne geçti. Boşaltılan alanlar adresi bize veriyor. Ne gariptir ki, aynı ekonomi yönetimi bir yanda da tarımın ne kadar stratejik bir sektör olduğundan dem vuruyor.

Bir de bu tartışmayı yanlış yerden okuyanlar var. Nükleer enerji yatırımının doğru olup, olmadığını, ihtiyaç olup olmadığını tartışanlar söz konusu. Oysa mesele artık bu zeminden çoktan çıktı.

Yani konu enerji konusundaki uzmanların tartışabileceği, hangisinin teknik olarak daha doğru ve gerekli olduğu konusunda fikir yürütebileceği bir mühendislik meselesi değil. Artık değil. Çünkü olayın boyutunu farklılaştı.

Dünyamızı elbette temiz tutmalıyız. Şüphe yok ki, gelecek nesiller adına bu konuda duyarlı olmalıyız. Bu tartışmaya açık bir konu değil. Fakat şunu da bilmeyiz ki, mesele artık bir teknik tartışma da değil. Bir satış ve ticaret konusu haline geldi.

Duyarlı insanlara sözüm yok. Ama dünyanın en çıkarcı, en umursamaz, çevreyle ilgisi olmayan insanlarına sesleniyorum. Gidişat o ki, yakın zamanda en büyük hedef olarak konulan ihracatı yapmak mümkün olmayacak.

Çünkü bakış açınız ne olursa olsun ekonomi terbiye eder. Dünyadaki eğilim bize gösteriyor ki, mesele duyarlılığı aşmış bir ekonomik temel haline dönüşme aşamasına gelmiştir. Çok kısa süre sonra, belki 5-6 yıl içinde, Türk üretici alıcısıyla masaya oturduğunda şu soruya muhatap kalacak?

“Bu ürünleri üretirken kullandığınız elektrik, yenilenebilir enerji kaynaklarından mı üretildi?” Çocuk işçilerden kadın istihdamına kadar daha bir çok başlığın ekleneceği bu sorulara doğru yanıtı veremeyenler artık dünya arenasında satış yapamaz hale gelecekler.

Ama bunun bir geçiş süreci olacağını düşünüyorsanız, onda da istediğiniz fiyatları alamayacağınızı 5 birimlik ürünlere 1 birim teklif edileceğini unutmayın. Ve lütfen artık meseleyi teknik tartışma olmaktan çıkarın.

Zira gidilen yol, çevre umurunuzda olmasa bile, günün sonunda bir takım yaptırımları, boşa harcanmış kaynaklar gerçeğini ve sonra da dönüş yolunda daha büyük maliyetleri kapınıza getirecek. Yapamadığınız satış ve artacak dış ticaret açığı ile cari açık da işin cabası.

[email protected]

çetin ünsalan