Dış dinamikler, Davutoğlu ve Türkiye
Öncelikle bir konunun altını kalın kalemle çizelim. Türkiye ile ilgili temel siyasi kararlar, maalesef dışarıda alınıyor ve içeride uygulanıyor. Bu nedenle dış basındaki önemli yayın organlarını takip edenler, Türkiye’deki olası gelişmeleri ve bunların sonuçlarını doğruya yakın bir oranda çok önceden bilme imkânına sahip. Bu durum, dışarıdaki basın mensuplarının “daha iyi analiz yapabilme yeteneğinde olmasından” kaynaklanmıyor! Bu gazeteciler, dışardaki karar vericilerle irtibat halinde görev yaptıklarından, bazı bilgiler kulaklarına fısıldanıyor.
Türkiye’de birbirimizi yerken, “Tayyip Erdoğan-Ekmeleddin İhsanoğlu” arasındaki Cumhurbaşkanlığı yarışı güya kıyasıya (!) devam ederken, Sözcü, Yurt, Cumhuriyet, Halk TV gibi basın yayın organları ‘İhsanoğlu, İhsanoğlu’ diyerek, Cumhuriyetçileri de suçlayarak yeri göğü inletirken” Ulusal Kanal sitesini takip edenler, daha Temmuz 2014 ayının başında seçimin sonucunu öğrenmişti. The Economist’in 5-11 Temmuz 2014 tarihli nüshasından alıntı ile Erdoğan’ın seçilmesinin kesin olduğunun altı çizilmişti!
Benzer şekilde, “ortada fol yok, yumurta yokken”, Türkiye bütünüyle Cumhurbaşkanlığı yarışına kilitlenmişken, Ulusal Kanal’ın sitesini takip edenler, The Economist (Ağustos 2-8, 2014)’den aktarılan şu metinle Davutoğlu’nun yeni Başbakan olacağını öğrenmişti: “…10 Ağustos 2014’te yapılacak ilk tur seçimde Cumhurbaşkanlığı rotasına giren Sayın Erdoğan, kendi yerine Davutoğlu’nu Başbakan atayacak!”
Ulusal Kanal internet sitesinde, Davutoğlu’nu niteliklerini çeşitli boyutlarıyla sergileyen mükemmel yazılar yayımlandı. Bendeniz, sadece Dicle Üniversitesi’nde verdiği konferansta söylemiş olduğu şu sözlerin altını çizmek istiyorum:“Ulus devletle hesaplaşma vakti geldi, sunî çizilmiş sınırlarla, ayrıştırılmış ulus devlet tecrübelerinin üzerinden geçen acılı yıllardan sonra, bütün bir bölge bir iç restorasyon arayışı içinde!”
Bu sözlere hiçbir koşulda katılmadığımı beyan ederek, bu düşüncede olanlara şu hususları hatırlatmak isterim. Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları sunî olarak değil, kanla, irfanla, acı ve gözyaşı ile çizilmiştir. Türk topraklarının kutsiyeti ve vatan niteliği, şehit kanıyla sulanmış olmasından kaynaklanır. Bu toprakları sıktığınızda içinden şüheda fışkırır.
Bu sınırlar; emperyalist eşkıyalarla birlikte değil, onlara ve İstanbul’daki gayrı milli çevrelere rağmen, şehitlerimizin mübarek kanı, gazilerimizin kopan kol ve bacakları, cepheye cephane taşıyan Anadolu kadınının yüreği ile çizilmiştir.
Hiç kimse unutmasın!
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Mısır’dan gelen bir heyet Atatürk’ün huzuruna çıkar: “Paşam, paramız da var, gel bizim başımıza geç, bizi de kurtar!” derler. Atatürk’ün cevabı, vatan sınırlarının bedelinin ne olduğunu herkesin kafasına kazır: “Gelirim gelmesine de, önce siz Mısır için ölecek 500 bin kişi bulun!”
AKP’ye oy veren seçmenler, belki de farkında değil ama “ulus devletle hesaplaşma vakti geldiğine inanan” bir kişinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Başbakanlık makamına getirilmesinin önünü açtılar.
Cahilliğime verin ama bendeniz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hâlâ bir ulus devlet olduğunu zannediyorum.
Aklım birdenbire karıştı. Yıllar önce “Kramer Kramer’e Karşı” adlı ilginç bir film izlemiştim. Şimdi nasıl olacak; denklemi nasıl kuracağız? Acaba herhangi bir ulus devletin başbakanı, hangi usul ve vasıtaları kullanarak kendi devleti ile hesaplaşabilir! Hesaplaşmanın tarafları kimler olabilir? Çarşaf, türban, din, iman derken, içinden emperyalizm, ayakkabı kutuları ve ulus devletle hesaplaşma çıkıyor. “Makarnamı, kömürümü alırım, seccademi sererim, gerisine karışmam!” derseniz, bu görüşünüze katılmasam bile saygı duyarım!
Ancak ismim kadar emin olduğum bir konu var. Ona, şuna, buna, size rağmen, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Harcında ilke, irfan, fazilet, fedakârlık, özveri, şeref ve onur bulunan Cumhuriyet karşında, ardında rant, tertip, pusu, yeşil dolar ve mavi avro bulunan dış destekli her türlü menfaat örgütlenmelerinin süreklilik arz eden başarı şansı olamaz! Cumhuriyetin evlatları er ya da geç ona sahip çıkacak ve her türlü saldırıyı geri püskürtecektir.
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr