‘Yerli ve milli mi’ dediniz?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi’nin 15 Ekim 2015 tarihindeki karar oturumunda kalbim küt küt atıyordu. Bütün veriler büyük zaferin ayak seslerini kulaklarımızda çınlatıyordu ama küçük de olsa içimde bir endişe vardı. Türk’ün olduğu her yerde şanlı bayrağımız gelincik tarlaları oluşturmak için hazırdı. Nazım Hikmet, “Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar!” demişti ama aldığı her nefeste vatanını ve milletini düşünen yiğit ve inançlı Önder daha Fransa’ya gelmeden, “Derlenip dürülsün bayraklar!” müjdesini vermişti.
MEHMETÇİK’E ARMAĞAN EDİYORUM
Karar okunduktan sonra birdenbire birkaç yerli ama onlarca yabancı kamera sade ve mütevazı liderin etrafını çevreledi. Kameralar ve basın mensupları o kadar çoktu ki sadece zaferin mimarının seslerini duyabiliyordum. Sakin, soğukkanlı ve gurur dolu ses tonu sadece salonu değil Avrupa’nın her yerini dalgalandırıyordu. Avrupalılara hukuk, strateji ve insan hakları dersleri veriyordu. Son sözü şu oldu: “Bu zaferi Mehmetçik’e armağan ediyorum.” Pardon, “yerli ve milli mi” dediniz?
ATEŞ VE İHANETİ GÖRDÜM
Strasburg’dan Frankfurt’a dönüş yolunda mahkeme salonunda dağıtılan gerekçeli kararı okuyordum. Orada ateş ve ihaneti gördüm. Düşmanlarımız Ergenekon suçlamalarını delil olarak AİHM’ye taşımışlardı. Allah’tan mahkeme hukuk yolunu seçmişti: “Her ne kadar Ergenekon davasında şunlar şunlar iddia edilmişse de...” Bu zaferin mimarı ve kurmayları kendi ülkelerinde pusuya düşürülmüş, sırtlarından bıçaklanmıştı. İhanet ulusal mahkemeleri aşarak uluslararası mahkemelere taşınmıştı. Bu ihanet yiğit Önder’in umurunda bile değildi! Arkadan çelme taktıklarını, yolunda pusu kurduklarını bilerek korkusuzca ilerliyordu. Ermeni Soykırım Yalanı tarihin çöp tenekesine atılmıştı. Ülke için yapacak daha çok şey vardı; arkaya değil hep ileri bakıyordu. Ergenekon günlerini, o dönemin resmi, gayriresmi savcılarını hatırlayın! Pardon, “yerli ve milli mi” dediniz?
Hayatımda ne Sayın Doğu Perinçek’i ne de herhangi bir Vatan Partiliyi görmüştüm. Hasdal ve Silivri cezaevlerinde kaleme aldığım, “Yeniden Kazanmak” adlı kitabımdan bir pasaj sunmak istiyorum:
“Bu yeni durum (AİHM İkinci Daire Kararı, Aralık 2013), sözde Ermeni soykırımı konusunda Türkiye’nin kazandığı ilk ve tek uluslararası zaferdir. Hani derler ya, ‘Bu ülkeye hizmet cezasız kalmaz!’, Perinçek de ‘AİHM’nin 5 yıldan fazla uzun tutukluluk ile ilgili kararına’ rağmen halen Silivri zindanındadır.” Pardon, “yerli ve milli mi” dediniz?
İRAN’DA VATAN SAVAŞI
İçimizdeki Atlantik basını sevinçten havalara uçuyordu. İran’ın şu kesiminin, bu kesiminin Bağımsız Kürdistan’a, Barzani’ye sıcak baktığı haberleri dolaştırılıyordu. Sayın Perinçek bir heyetle Tahran’a uçtu. Müthiş bir basın toplantısı oldu. Basın masası uzatılan, yerleştirilen mikrofonlardan görülmüyordu. Sayın Perinçek olağanüstü yetkinlikte bir bölge tahlili yaptı. Bağımsız Kürdistan’ın ne anlama geldiğini İran basını çok iyi anladı. Ertesi günkü gazeteleri Sayın Perinçek’in demeçleri süslüyordu.
Heyetimiz açısından İran’daki en önemli toplantıydı. İran’ın gerçek sahibi olan Rehberlik Makamı’nı ziyarete gittik. Bizi kabul eden Ali Ekber Velayeti 16 yıl Dışişleri Bakanlığı yapmış çok önemli bir siyasetçiydi. İman Hamaney’in Dış Politika Başdanışmanlığı’nı yürütüyordu. Fiilen İran’da Rehber Hamaney’den sonra en güçlü kişi olduğu söyleniyordu. Saygı uyandıran karizmatik bir kişiliği vardı. Az ve öz konuşuyordu. Sayın Perinçek, kendisine has çarpıcı üslubu ile ikinci İsrail’in sınırlarımızın hemen ötesine gelmesi durumunda bölgeyi nasıl tehlikelerin beklediğini bilgi ve analize dayalı bir muhakeme yöntemi ile nakletti.
Toplantı sonrasında planlı bir basın faaliyeti yoktu. Sayın Velayeti, Sayın Perinçek’i dinledikten sonra birlikte kameraların karşısına geçmeyi teklif etti. Ali Ekber Velayeti, Sayın Perinçek’in dillendirdiği gibi “Bağımsız Kürdistan’ın aslında ikinci İsrail olduğunu ve İran devletinin buna asla izin vermeyeceğini” bütün dünyaya ilan etti. Sonraki süreçte Barzani ve arkasındaki ABD bütün dünyaya rezil olacaktı. Pardon, “yerli ve milli mi” dediniz?
Türkiye hücrelerine, kılcal damarlarına kadar yerli ve milli bir cumhurbaşkanı adayına kavuştu. Güneş Doğu’dan doğar!
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr