Çetin Ünsalan
Çetin Ünsalan Köşe Yazısı

Paranın satın alamayacağı ne?

Köşe dönmeciliğin en büyük meziyet sayılmaya başladığı, herkesin gemisini kurtaran kaptan olması gerektiğinin anlatıldığı, ama ne yazık ki bu slogan altında milyonların ezildiği, mutlu azınlığın vurgun yaptığı bir ülkede yaşıyoruz.

Her gün basının karşısına çıkıp ‘başarılı ekonomi palavrası’ atanlar, onları destekleyen köşe dönen goygoycular sahne alıyor. Diyorlar ki: Burası fırsatı değerlendirirsen başaracağın bir ülke. Tıpkı Küçük Amerika… Rakamlarla oynayıp, insanları buna inandırmaya çalışıyorlar.

İşsizlik rakamını düşük gösterip ‘bak sadece sen işsizsin’ imajını insanların aklına çakıyorlar. İşsiz adam utancından başını kaldıramıyor. İflasa sürüklenen işadamlarına ‘işbilmezler’ nitelemesi yapıp, Maliye ile korkutup, boyun büktürüyorlar.

Ve ardından büyük puntolarla beyin yıkıyorlar: ‘Paranın satın alamayacağı hiçbir şey yok. Kazan da nasıl olursa olsun. Güçlü ol…’ Elbette kazanacağın işi de, ortamı da yaratmıyorlar. Çünkü orası yandaşlarıyla ve alkışçılarıyla dolu...

Herkesin başı yerde… Oysa millet başını bir kaldırıp sağa sola baksa, büyük çoğunluğun kendisiyle birlikte aynı felaketi yaşadığını görecek. Koskoca bir millete işadamıyla, işçisiyle psikolojik harp uygulayıp, kendisini alkışlayanlara ve kendilerine pay veren kumar ekonomisini destekleyenlere para kazandırıyorlar.

Vergi mi, zam mı, fatura mı? İşte onu sokaktaki adam ödeyecek. Mesela sağlık sektörü üzerinden vurgun yapıp, özel hastaneleriyle sistemi soyup, açık veren sosyal güvenlik açığını da işsizden prim alacak kadar aymazlaşarak çözmeye niyetleniyorlar.

Sessiz yığınlar yaratıp, sesini çıkaranı da işadamıysa Maliye ile, iş yapamamakla, çalışan ya da çalışamayan ise de polis jopu ve biber gazıyla durduruyorlar. İnsanlar siniyor… Dinlendiği için, gaz yediği için, gizli ya da açık tehdit edildiği için susuyor. İçin için şöyle diyor: “Bir gün çok param olacak ve göreceksiniz.” Neden mi?

Mahkeme kapısına bile gitse, dava için gereken tüm harçları baştan ödemesi gerektiği için hak arayamaz duruma getirilmiş de ondan… Oysa bazı şeylerin maddi karşılığı yoktur. Bu millet bunu unuttu.

Bakın komşuya, yani Bulgaristan’a… Ekonomik olarak karşılaştırsak, bizdeki rakamlara inanırsanız, adamları yanımıza çırak bile almayız. Ama yüksek enerji fiyatları ülkedeki herkesi ayaklandırabildi.

Çünkü enerji tekelleriyle devletin kapalı kapılar ardında anlaştığı inancı hasıl olmuştu. Elbette tek sebep de bu değildi. Olay bardağı taşıran damlaydı belki de… Millet sokaklara döküldü, polis müdahale etti. Hem de ne müdahale?

Joplarla, biber gazlarıyla vatandaşın üzerine çullandı. Ardından Başbakan halkın üzerine saldıran bir polis teşkilatının var olduğu ülkede görev yapmak istemediğini belirterek istifa etti. Fakat halk bu davranış karşısında bile ikna olmadı. Zira sorunu ortadan kaldırmıyordu. Bunun üzerine yine sokaklara dökülüp olayı protesto etmeye devam etti.

Esasen meselesinin özüne bakmak lazım… Başbakan’ın davranışını bizde görebilir miydiniz? Görebiliyor musunuz? Bizde bırakın bu konudan rahatsız olmayı, hakkını arayanı provokatör olarak nitelendirme modası var.

İkincisi halkın ısrarla hakkının peşinde koşup, itirazını sürdürmeye devam etmesi… Hadi şimdi en başa dönüp, soralım: Bu bilinci ve yaklaşımı parayla satın alabilir misiniz? Şimdi bazıları ‘elbette’ diyecek. Çünkü onlar zaten hakkı parayla satın alıyorlar. Ama emin olun alamazsınız. Bu bilinç için halen cebinizde para olup olmadığına bakıyorsanız, orada haktan da söz edemezsiniz.

Demokrasi mi? Lütfen dalga geçmeyin. Olsa olsa böyle bir bilince yakışan Irak tipi bir ileri demokrasi olur. O da bizde fazlasıyla var.

Çetin Ünsalan

ulusalkanal.com.tr

- -

Paranın satın