Ne mutlu; iş yapamıyoruz
Cari açık meselesini bir türlü iktidara anlatamadık. Tam anlayacak gibi oldular; bakanlar değişti. Şimdi neredeyse tamamen sıfırdan olayı tekrar anlatmaya çalışıyoruz. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, açıklanan cari açıktan ne kadar büyük bir başarı elde edildiğini söyledi yine.
Sanki ekonomide işler yolundaymış gibi açığın 2010-2011 dönemiyle mukayese edildiğinde oransal bazda düştüğünü, bunun da bir değişimi ifade ettiğini söyledi. Hadi işin yoksa al baştan anlat.
Bir şeylerin değiştiği muhakkak; iş yapamıyoruz. Petrol düşüyor, petrolle geçinen ülkelere mal satamıyoruz. Sıcak para hacmi neredeyse sıfırlandı; kaynağı belirsiz para dışında para bulunamıyor. Dolar yükseldi; TL bazında maliyetler açısından avantaj elde edemiyoruz. En önemlisi kimse mal satamıyoruz. Çünkü tek pazarımız kalan Avrupa’da daralıyor.
Cari açık çok yüksek iken, dış ticaretin yapısından kaynaklanan sorunları anlatamamıştık. O zaman da bunun büyümenin önemli bir göstergesi ve sonucu olduğu yanıtını veriyorlardı. Tam gerçekle yüzleşecektik ki, dünya pazarlarında ve likiditesinde daralma problemi ortaya çıktı. Üzerine bir de petrol krizi eklenince, rakam nispi olarak düşmeye, ama TL bazında maliyeti de bir yandan artmaya başladı.
Cari açık düşüşe geçince buna sarıldılar ve bu sefer bunun ne kadar büyük bir başarı olduğunu anlatma başladılar. Tam Babacan ve ekibi gerçekle yüzleşiyordu ve artık meselenin üretimin, ticaret biçiminin yapısından kaynaklandığını dillendirmeye başladı; kabine değişti.
Şimdi yeni gelenler de geçmişte söylenenleri gölgesine sığınıp, ne olduğunu bilmedikleri yapısal reformlardan bahsedip, durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Bu nedenle daha önce Babacan’ın görevine soyunan Mehmet Şimşek’in zaman zaman dile getirdiği kaygılar ve itiraflarla kabinenin diğer bakanlarının söyledikleri tutmuyor.
Para bol iken dönüşümü yapmayı önemsemedik, şimdi para yok içeriği belli olmayan bir reform sözcüğünü dile taktık, gerçek sorunla yüzleşmiyoruz. Oysa sorun gayet basit. İthalata dayalı bir üretim yapımız var, düşük teknolojili üretimler yapıyoruz ve borç parayla bugüne kadar büyüdüğümüzü zannettik.
Daha mı net anlatayım? Esnaf jargonuyla batıyoruz beyler, batıyoruz. İşler kesat… Küçülen ekonomi de azalan rakamlar da sizde iyi durumda olduğumuz kanaatini uyandırıyor ya da bizi kandırıyorsunuz.
Oysa birikmiş borçlar, cari açık maliyetleri, kıtlaşan para ve yükselen dolarla TL bazında artan finansman sıkıntımız da, üretimimizin ithalata bağımlı yapısı da aynen sorun olarak ortada duruyor.
Yarın bir mucize olsa ve dünya pazarı hareketlense bu gerçekle yüzleşeceğiz. Daha da kötüsü ne biliyor musunuz? Dünya pazarında hareket olmayacak, para bulamayacağız ve bu gerçekle yüzleşeceğiz. Sizse halen Andersen’den masallar anlatıyorsunuz. Cari açık düşüyormuş. Ne yapalım şimdi? ‘Ne mutlu; iş yapamıyoruz’ diye sevinelim mi?
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr