Soner Polat
Soner Polat Köşe Yazısı

Mehmetçik bu toprakların ruhudur

Ulusal Kanal’ın internet sitesinde (ulusalkanal.com.tr) 22 Temmuz 2014 günü yayımlanan bir haber, bugünlerde pek de kıymetini bilemediğimiz Mehmetçik kavramını bize yeniden hatırlattı. Hemen akabinde kanlı terör örgütü PKK ile yapılan çatışmada şehit olan üç erimiz yüreğimizi dağladı. Yöneticilerimiz pazarlık yaparken, askerlerimiz şehit düşüyordu. Bilindiği üzere, Afyon’daki askeri cephaneliğin 5 Eylül 2012 günü patlaması sonucu 25 erimiz şehit olmuştu. Haberde şehit babası Zekâi Fırat Dülger, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a şu soruyu yöneltiyordu: “Filistin’de ölenler için üç gün yas ilan edildiğini açıkladınız. Acaba Afyon’daki 25 şehidimiz için ne düşündünüz?”

Mehmetçik Nedir?

İnsanlar içinde bulundukları mutluluğu kaybettikleri zaman anlarlarmış. Bizim toprakların yarattığı ve içselleştirdiği en büyük değer, “Mehmetçik” kavramıdır. Vatan düşüncesi ile birlikte doğmuştur. Son 200-220 yıl içinde doğduğunu söylersek, herhalde fazla yanılmayız. Anadolu Mehmetçiğini özümsemiş, dağlarında, taşlarında, derelerinde, bulutlarında, rüzgârlarında, ovalarında yaşatmıştır.

Hangi düşüncede olursa olsun, yıllardır ne zaman yöneticiler, “Mehmet koş, kanına ihtiyacım var!” demişlerse, Mehmet hiçbir karşılık beklemeden koşmuş, canını vermiş ve Anadolu bu acıyı gururla yoğurarak kalbine gömmüştür.

Mehmetçik, düşman dişini gösterdiğinde buna silahla karşı koyan halktır. Bu dün böyleydi. Bugün de böyledir. Teröre canını kanını verenler Mehmetlerdir. Yarın da böyle olacaktır.

Özenti jargon ile konuşursak, Türkiye’nin gerçek anlamda dünyadaki tek marka değeri, Mehmetçiktir. Mehmetçik’i çıkarırsak, geriye güvenlik adına hiçbir şey kalmaz. 3 ay maaş vermeyin, profesyonel askerlerin Mehmetçik’le mukayese dahi edilemeyeceğini hemen anlarsınız!

Mehmetçik sadece, savaşta göğsünü siper eden asker değil, Anadolu’nun savaşma azim ve iradesini temsil eden ilahi bir ruhtur. O ruh olmadan, siz bir hiçsiniz! Profesyonel ordu, Türkiye’ye karşı kurulan en büyük tuzaktır. Bu topraklarda Mehmetçiği, o ruhu kaybedersek, yok oluruz.

Floransalı düşünür NiccoloMachiavelli (1469-1527), bakın 1513’de yazmış olduğu “Prens” adlı eserinde profesyonel orduyu nasıl açıklıyor: “Paralı ordular yararsız ve tehlikelidir. İtalya’nın yıkımının tek nedeni, yıllardır paralı ordulara dayanmış olmasıdır. Roma İmparatorluğu’nun çöküşünün ana nedeni araştırılacak olursa, bu çöküşün, Gotların paralı asker olarak tutulduğu an başladığı görülecektir.”

Dünya Savaşında Mehmetçik,

Falih Rıfkı Atay’ın Zeytindağı adlı ünlü eserinden bir kesit sunalım:

-Eğer kalırsam (Cemal Paşa), bütün emelim Anadolu’da çalışmaktır.

Eğer kalırsa, eğer bırakılırsa… Anadolu hepimize hınç, şüphe ve güvensizlikle bakıyor. Yüz binlerce çocuğunu memesinden sökerek alıp götürdüğümüz bu anaya, şimdi kendimiz ve pişmanlığımızı getiriyoruz. İstasyon’da bir kadın durmuş, gelene geçene:

-Benim Ahmed’i gördünüz mü? diyor.

Hangi Ahmed’i? Yüz bin Ahmed’in hangisini?

Yırtık basmasının altından kolunu çıkararak, trenin gideceği yolun aksini gösteriyor:

-Bu tarafa gitmişti, diyor.

O tarafa? Aden’e mi, Medine’ye mi, Kanal’a mı, Sarıkamış’a mı, Bağdad’a mı?

Ahmed’ini buz mu, kum mu, su mu, skorpit yarası mı, tifüs biti mi yedi? Eğer hepsinden kurtulmuşsa, Ahmed’ini görsen, ona da soracaksın:

-Ahmed’imi gördün mü?

Hayır… Hiç birimiz Ahmed’ini görmedi. Fakat Ahmed’in her şeyi gördü. En alasından cehennemi gördü.

Şimdi Anadolu’ya, Batı’dan, Doğu’dan, sağdan, soldan, bütün rüzgârlar bozgun haykırışarak esiyor. Anadolu, demiryoluna, şoseye, han ve çeşme başlarına inip çömelmiş, oğlunu arıyor.

Vagonlar, arabalar, kamyonlar, hepsi, ondan, Anadolu’dan utanır gibi, hepsi İstanbul’a doğru, perdelerini kapamış, gizli ve çabuk geçiyor.

Anadolu Ahmed’ini soruyor. Ahmed, o daha dün bir kurşun istifinden daha ucuzlaşan Ahmed, şimdi onun pahasını kanadını kısmış, tırnaklarını büzmüş, bize dimdik bakan ana kartalın gözlerinde okuyoruz.

Ahmed’i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, onu övündürecek bir haber verebilsek… Fakat biz Ahmed’i kumarda kaybettik!

Ne Değişti!

Değişen bir şey var mı? On binlerce Mehmed’i ülke bölünmesin diyerek dağlara sürdükten sonra, birdenbire kanlı bölücübaşını kült (kutsal, ilahi) lider, o bölgemizi de Kürdistan olarak ilan eden bizim devletimiz değil mi?

Terörist ile müzakere için yasalar çıkarmıyor muyuz?

Mehmed’i Güneydoğu’da ne için harcadığımızı söyleyebiliyor muyuz?

Şehit Mehmed ile ne kazandığımızı, o şehidimizin eli öpülesi anasına, babasına anlatabiliyor muyuz?

Şehit Mehmed’in ailesine, onları övündürecek bir haber verebiliyor muyuz?

Biz Mehmed’i nerede kaybettik?

Bir önceki nesil en azından, “perdelerini kapayarak, gizli ve çabuk geçerek” yaptıklarından utanıyordu. Biz utanıyor muyuz?

Amiral Soner POLAT

mehmetçik Bu toprakların