Türkiye bağımsız hareket edince
Üçüncü sınıf Avrupa Birliği (AB) memurlarının sömürge valisi edasıyla Türkiye’yi denetlediği günleri hatırlayalım. Claudia Roth’ların, Karen Fogg’ların kurduğu tezgâhları, Kör Agop çetelerini hatırlayalım. ABD, AB ve Batı denetiminde itilip kakılan Türkiye’nin çaresiz günlerini hatırlayalım. ABD’nin gönderdiği Kemal Derviş’in çevirdiği dolapları hatırlayalım. Trump’ın, “IŞİD’i o kurdu!” dediği derin devletin oyuncağı küstah Obama’nın “beyzbol sopalı” fotoğraflarını hatırlayalım...
BAĞIMSIZLIĞA İLK ADIMLAR
Nereden nereye? Batı’nın elinde oyuncak olan Türkiye birazcık bağımsız hareket edince büyük bir fark yaratıyor. Kritik tarihler var! Önce 24 Temmuz 2015! Kuzey Irak’a giren TSK fiilen açılımı bitirdi. Örtülü Türk-Amerikan savaşı başladı. 15 Temmuz 2016! Hain darbe girişimi ile ABD Türkiye’yi işgal etmeye kalktı. ABD maşaları 4-5 saat içinde ezilerek kodese tıkıldı! 24 Ağustos 2017! Türkiye, Fırat Kalkanı Harekâtı ile sınırlarının dışına çıkarak ABD’nin planlarındaki bölgeye girdi. Mermi artık namluyu terk etmişti. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Her geçen gün Türkiye Batı’dan biraz daha uzaklaşacaktı.
TÜRKİYE’NİN CÜRETKÂR HAMLELERİ
Türkiye önce Halep’in kurtuluşuna destek olarak gücünü ve ağırlığını gösterdi. Türkiye olmadan bu sorun çözülemezdi! Astana sürecine katılarak Atlantik-Avrasya arasındaki hassas dengenin bariz şekilde Avrasya lehine değişmesini sağladı. Bu girişimi ile bölgedeki kilit aktör olduğunu belgelemiş oldu. ABD’nin terör koridoruna hançer saplayarak bölgede yayılma eğilimi gösteren en ciddi tehdidi, en azından duraklama ve hatta gerileme periyoduna soktu.
Barzani’nin Kuzey Irak’taki bağımsızlık referandumuna sözde değil, özde karşı çıktı. Uzun yıllar flört ettiği Barzani’yi bir çırpıda silip attı. İran ve Irak ile oluşturduğu üçlü uzlaşma ile Kuzey Irak’taki emperyalist oyunu bozdu. Bu sorunda Rusya kimsenin aklına bile gelmedi! Türkiye’ye tepeden bakan Avrupa ülkeleri ve AB şapkasını önüne koyup düşünmeye başladı. Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, “Türkiye’nin ulusal çıkarları için ABD ile savaşı bile göze aldığını” söyledi.
Geçmişten gelip geleceğe uzanan değer yargıları, inançlar vardır. Bunlar asla yok olmaz. Türkiye imparatorluk geleneği olan bir devlettir. Tarihin büyük bir bölümünde Türkler, mazlum halklar ve Müslüman dünyası için jeopolitik anlamda çekirdek devlet rolünü üstlenmiştir. Çekirdek devlet, ilgi ve etki alanındaki kültürel yakınlık duyduğu toplumları koruyan ve kollayan devlettir. Bu nedenle Türkiye Batı’nın zincirlerinden kurtuldukça, kafasını Türkiye’ye çeviren devlet ve insanların sayısı hızla artmaya başladı.
TÜRKİYE’NİN KÜRESEL ETKİSİ
Kudüs için üstlendiği rol Türkiye’nin sadece bölgesel olarak değil, küresel olarak da etki yaratabildiğini gösterdi. Sorumluluk alan Türkiye, önce idare-i maslahat alışkanlığı olan İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) ciddi bir sonuç bildirisini oybirliği ile imzalattırmayı başardı. Bu bildiride alınan karar doğrultusunda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kısa sürede toplantıya çağrıldı. Ağır bir yenilgiye uğrayan ABD, tasarıyı veto etti ama tek başına kaldı. Ülkelere kaba tehditler savurmaya başladı. Bu kez Türkiye konuyu BM’nin Genel Kurulu’na taşınmasına önderlik etti. ABD panik içinde tehditlerin dozajını da yükseltti.
Gerçekten de Genel Kurul oylamasının sonucu merak ediliyordu. Dünya ABD’nin kovboy tavırlarına teslim olacak mıydı? Ama Genel Kurul oylaması ABD için tam bir hezimet oldu. Yanında İsrail’den başka sadece 8 devletçik vardı. Bu oylamayı sıradan bir oylama sayamayız! Çünkü ABD ülkelere baskı yaparak meseleyi özünden uzaklaştırdı. Kendisi için bir güven oylamasına dönüştürdü. Bu oylama ABD İmparatorluğu’nun fiilen yıkıldığının en büyük göstergesidir. Türkiye böyle bir sonucun alınmasında öncü rol oynamıştır. Güçlü tarihi mirası Türkiye’nin böyle öncü bir konumda olmasının altyapısını hazırlamıştır.
Türkiye gibi küresel etki de yaratabilen bölgesel bir güç merkezini AB-D’nin kuyruğuna takanlardan bir an önce kurtulmalıyız.
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr