Deniz Yıldırım ve Can Dündar
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile işadamı Remzi Gür arasında geçen bir konuşmayı yayımladı… Genç ve geleceği parlak bir basın emekçisiydi. Tepeden tırnağa gazeteciydi. Gazeteciliğin el kitabı gibiydi. Ergenekon tertibine bulaştırıldı! Beş yıldan fazla esir tutuldu. Gençliğinin, delikanlılığının en güzel yıllarını demir parmaklıklar ardında geçirdi. Ne kendisi ne de oğlunu canından çok seven annesi güç odakları karşında eğildi, büküldü… Kale gibi dimdik ayakta kaldılar…
Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni’nin bugün niçin tutuklanmadığını ima eden yazılar yazan bazı meslektaşları, o günlerde “Betona gömüldüm; Yandım Allah; Kurtarın beni!” diye çığlıklar atarak, önüne gelene yalvarıyordu!
Ama o Türkiye düşmanları ile cezaevinde olmasına rağmen aslanlar gibi göğüs göğüse mücadele etmeye devam etti… Sırat köprüsünden alnının akıyla geçti! Gazeteciliğin namusu, şerefi, haysiyeti oldu. Tırnakları ile kazıya kazıya, vatan nöbetini bir saniye bile terk etmeden basamakları birer birer tırmandı… Her namuslu Türk vatandaşının kendisiyle gurur duyacağı bu genç aydın, Deniz Yıldırım, Aydınlık gazetesi Genel Yayın Yönetmeni!
YURTSEVERLER HEP YALNIZ MI YÜRÜYECEK?
Cumhuriyet’e ve Atatürk’e kalkan olan bu genç evladımız tutuklandığında, bugün Can Dündar için yeri göğü inletenler sırra kadem basmıştı… Kendisine destek vermek için gösteri yürüyüşü yapan meslektaşları da yoktu... Çalıştığı basın kuruluşuna gelen parti genel başkanı da olmadı! Sosyal medyada bu yiğit genç evladımız için kampanyalar da düzenlenmedi… Meslektaşları, yapılan haksızlığı sergileyen özel televizyon programları yapmadı!
Deniz Yıldırım, Atatürk’e hakaret eden filmler çekmedi!
Deniz Yıldırım, PKK’yı, HDP’yi savunmadı, aksine onlarla ölümüne mücadele etti…
Deniz Yıldırım, FETÖ’ye kalkan olmadı, bilakis onların kurduğu pusuya düştü!
Deniz Yıldırım, emperyalist çetelerin ucuz mürekkebi olmadı; tersine onlara meydan okudu…
Deniz Yıldırım, Türkiye’yi silahsız bölme projesi olan açılımın ucuz kalemi olmadı!
Deniz Yıldırım, Türk askerini Komutanlarına karşı kışkırtmadı…
Deniz Yıldırım, gazetesini “The Taraf”ın kötü bir taklidi yapmadı!
Vatanı, milleti bütün benliği ile savunan, AKP saltanatına kafa tutan bu gencecik evladımızı, Deniz Yıldırım’ı, sessiz sedasız Silivri zindanlarına yolcu ettik… O eli öpülesi annenin yüzüne bakarken hiç mi utanmıyoruz? Aynaya bakarken hiç mi yüzümüz kızarmıyor? Üniversite mezunu olmamızın, tanınmış kişi ayrıcalığımızın, cebimizin birkaç kuruş para görmesinin bizi her zaman haklı kılacağını mı düşünüyoruz! Birine destek olmak için, onun ülkesinin ve milletinin değerleri ile kavgalı olması mı gerekiyor? Vatan şairi Namık Kemal de gemi ile Magosa’ya sürgüne gönderilirken, limanda hiç kimseyi görememişti! Yurtseverler için bu bir kader mi?
KUZEY KUTBU GÜNEY KUTBU
Deniz Yıldırım, Atatürk’ün çizmiş olduğu çağdaş ve aydınlık rotada ilerleyen Aydınlık gemisinin kaptanıdır… Aydınlık, Çanakkale Harbi’nin Nusret’idir! Türkiye düşmanlarının korkulu rüyasıdır! Can Dündar, HDP (PKK), Cemaat, ABD ve AB’nin yörüngesine giren, Taraf gazetesi olmaya özenen yeni Cumhuriyet’in kaptanıdır. Cumhuriyet, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında İstanbul’u ziyaret eden Missouri zırhlısıdır…
İki gazeteci gerçekten de farklı dünyaların insanlarıdır… Bir kez olsun kendinizle, vicdanınızı bir kenara koymadan yüzleşin! Medya pompalamasından etkilenmeden, seçkinci akımına kapılmadan, aklınızı, sağduyunuzu ortaya koyarak bir sonuca ulaşın… Size, hangisi daha yakın görünüyor?
DENİZ YILDIRIM’LARIN YOLU
Deniz Yıldırım’lar yüreklerini yumruklarının içine, kellelerini orta yere koyarak Türkiye’yi savunmak için yürüyorlar… Arkadan sözde dostların çelme taktığını, yollarında pusu kurduğunu bilerek yürüyorlar… Yürümeyenleri arkada boş sokaklar gibi bırakarak yürüyorlar…
Adalet Tanrıçası Themis’in yaktığı meşalenin aydınlattığı alandan hiç ayrılmadan yürüyorlar… Can Dündar’lar HDP’yi, Cemaati, ABD’yi savunurken, tüm bu kesimlerle kavga eden Deniz Yıldırım’lar, hak ve adalet uğruna hem de manşetleri ile Can Dündar’ları savunuyorlar…
Aradaki fark gece ile gündüz, çöl ile orman, siyah ile beyaz, günah ile sevap gibi…
Umarım, Can Dündar’lar kısa süre içinde özgürlüğüne kavuşur… Aydınlık zaten bunun takipçisidir… Çünkü Deniz Yıldırım’lar, koşullar ne olursa olsun, rekabeti mertçe sürdüren, arkadan ateş etmeyen yiğit insanlardır! İnanın, bir kahpelik olduğunda Deniz Yıldırım’lar vücutları ile Can Dündar’lara kalkan olurlar…
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr