Eğitimde Gatto dayatması
Eğitim camiasında ‘Eğitim: Bir kitle imha silahı’ isimli kitap üzerinden bir tartışma başladı. Yazarı Amerikalı John Taylor Gatto… Eğitim sistemini eleştiren içerikte bu kitap, okulu, eğitimi ve Amerikan sistemini hedef alıyor.
Buraya kadar her şey normal. Herkesin uzman olduğu bir konuda fikir yürütme, bu konuda kitap yazma, rahatsız olduğu bir şeyleri tartışmaya hakkı olduğunu düşünüyorum. Hatta bu tip görüşlerin, yine uzmanların olduğu çalıştaylarda, karşı fikirlerin de görüşlerini özgürce ortaya koyması kaydıyla tartışılması da benim için sakınca taşımıyor.
Fakat bu kitap Türkiye’de Eylül ayındaki öğretmen seminerinde gündeme sokulup, okunma zorunluluğu ile anlamlandırılınca şüpheli bir durum ortaya çıkıyor. Kamuoyuna düşen iddialara göre bu kitabın öğretmenler tarafından okunması ve tartışılması Milli Eğitim Bakanlığı’nca talimatla dayatılıyor.
Birçok okulda öğretmenlerin bu dayatmaya karşı çıktıkları, aleyhte konuşanların susturulmaya çalışıldığı, görüş vermek istemeyen öğretmenlere mobbing uygulandığı, bazı okullarda MEB Şube Müdürleri’nin okullara giderek nabız yokladığı iddiaları tadı kaçırdı.
Ben öğretmenliğin çok kutsal bir meslek olduğuna inanıyorum. Hatta İngiltere’de yargıçlar gibi maaşları olmaması, kendilerine açık çek verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bence bir ülkenin inşaasındaki mihenk taşını onlar koyuyor.
Ama ülkedeki eğitim sisteminin doğru olduğunu da, öğretmenlerin hepsinin Kel Mahmut olduğunu da iddia edemem. Sorunlar çok büyük. Fakat bu kitap üzerinden okulları devre dışı bırakarak bir sistem yaratma eğilimi de tasvip edilemez.
Zira bu tavır, sıkıntılı bir konu ortaya çıkınca 20. yüzyılın başlarında yaşamış Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin “Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” kafasından başka bir şey değil.
2003 yılından beri görev başındaki iktidarın Türkiye’deki eğitimi hangi noktaya getirdiğini gözlerimizle görüyoruz. Kendi getirdiği sistemi bile sürekli değiştiren, eğitimde bir kaos ortamı yaratan iktidarın söyleyecek sözü yok. Ülkeyi ithal bir sistem üzerinden yabancılara teslim eden bir yaklaşımın yarattığı karmaşa, kuşaklarımıza mal oluyor.
Sicil bu kadar bozuk olunca da Gatto’nun kitabı başka bir anlam taşıyor. Eğitimci Yazar Mahiye Morgül, eğitim adı altında yaşanan çarpıklığı, kitaplar üzerinden yaratılan akıl bulandırmasını çok net ortaya koyan isimlerden biri. Şimdi böylesi bir dayatma, Morgül’ün savlarını da tekrar bana hatırlatıyor.
Türkiye eğitimi tartışacaksa, bunu okulları kapatarak yapamaz. Sorunlarını da böyle çözemez. Devlet okullarını, kimsenin tercih etmediği, başarısı yerlerde sürünen imam hatiplere ve istisnaları olmakla birlikte geneli salt para odaklı özel okullara teslim etmiş bir yaklaşımla geldiğimiz nokta ortada.
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2018 yılı raporuna göre, eğitimde bilim ve matematik içerikli sıralamada 104. sıradayız. Üniversite sınavlarında verilen doğru yanıt ortalamasında fen ve matematikte 40 soruda 4 -5 doğruyla geçilirken, kendi ana dilimizde 40 soruda 16 ortalamayla yerlerde sürünüyoruz.
Pisa sonuçlarımızın tartışılacak yanı yok. Çin bile adım adım inovasyon ülkesi olmaya koşuyor. Son açıklamaya göre 2018 yılında bilimsel yeteneğe sahip vatandaş oranı yüzde 8,47’yi yakaladı. Bilindiği üzere bu oranda yüzde 10’un üzerini yakalayan ülkeler inovasyon ülkesi olarak nitelendiriliyor.
Türkiye ise Küresel İnovasyon Endeksi’nde 126 ülke içerisinde 50. sırada… Geçen yıla göre 7 basamak gerilediğini de hatırlatırım. Yani ortada bir problem olduğu kesin. Ama bunun yolu eğitim sistemini okullardan ayırıp ‘kafana göre takıl tarikatı’na çevirmek de değil.
Velhasıl kelam, eğitimle ilgili sorunlarımızı tartışalım. Bu işe siyasetçiler değil, eğitimciler karar versin. Siyaset sadece uygulasın. Ama tüm bunlar dayatma ile, yönlendirme ile başarılı sonuç alınabilecek konular olamaz.
İktidar bugüne kadar hep bu tavırla hareket etti ve sonucun fiyasko olduğu çok açık. Şimdi yaklaşımlarında bu kadar başarısız olmuş bir iktidarın ‘okulsuz eğitim’ anlamına gelen görüşleriyle bir kitabı neden dayattığı açıklanmalıdır.
Tüm tartışmayı bir kenara koyalım. Aslında cevabı verilmesi gereken, içeriği ne olursa olsun bir kitabın neden yönetmelikle dayatıldığıdır. Hem de Amerikalı bir yazarın kitabı…
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada donanımlı öğretmen projesi başlatacaklarını söyledi. Soruyorum kendisine: İtiraz edebilen insan zaten donanımlıdır. Bu itirazlara kulak vermeden mi donanımlı öğretmen ve okul yaratacaksınız?