Kıdem tazminatı bilmecesi
Türkiye’nin son yıllara çalışma hayatı bakımından en çok damgasını vuran başlıklarından birini kıdem tazminatı oluşturuyor. Burada oluşturulacak fonla kıdem tazminatının farklılaşması ile birlikte neler olacağı bilinmiyor.
Herkeste ortak kanaat böylesine bir fonun, tıpkı diğer fonlar gibi amacı dışında kullanılma ihtimalinin çok yüksekliği... İşveren tarafı bir yanda kendisine yeni maliyetler çıkarılacağından endişeli, çalışan tarafı öte yanda son kale olarak nitelendirdiği hakkını kaybetmekten.
Geçtiğimiz günlerde yine ısıtılıp gündeme getirildi ve tarafların uzlaşısı içinde bir orta yol bulunacağı belirtildi. Meselenin geçmişine bakıldığında 1975 yılında yapılan bir düzenlemenin gereğinin yerine getirilmesiyle ilgili bir noktada sorun düğümleniyor.
İşin detaylarına girmeyeceğim ama açık olan şu ki, bugün içinden çıkılmaz bir noktaya gelmiş vaziyette. Fakat uzlaşı halinde çözüleceği belirtilen kıdem meselesiyle ilgili kimsenin konuşmadığı bir gerçek var.
Onu da radyo programıma konuk olan ve süreci yakından bilen Çalışma eski Genel Müdür İsmail Bayer açıkladı. Ortada tek satırlık bir metin olmadığına dikkat çeken Bayer, bunun hangi zeminde tartışılacağını sordu.
Aslına bakarsanız son derece haklı bir sual. Çünkü bir şeyi tartışabilmeniz için, öncelikle neyi tartışıyor olduğunuzu bilmeniz gerekir. Hazırlanmış ve açıklanmış böyle bir metin olmadığına göre kim, neyin tartışmasını yapacak.
Bir oldu bittiye getirilme ihtimali de var, aslında hiç yapılmayacak olma ihtimali de... Bir çalışma yapılmadan ve metin oluşturulmadan tarafların masaya oturtulması da herhalde dünyanın en garip bilmecesi...
İsmail Bayer’in dikkat çektiği hususlardan biri de uygulamanın, kamuoyunda tartışıldığı, rivayetlere bağlı olarak söylendiği gibi gerçekleşmesi halinde, bundan en büyük darbeyi nitelikli personel çalıştıran firmaların yiyeceği...
Bayer, haberlere yansıyan söylemlere dayanarak yaptığı değerlendirmede, önümüzdeki süreçte çalışanın eğer nitelikliyse fazla para bulduğu yere anında geçiş yapacağını ve firma aidiyetinin tamamen ortadan kalkacağını söylüyor.
İşte bu nitelikli eleman ile nitelikle üretim yapan firmalar açısından başlı başına bir risk. Bunun gün sonunda ne çalışana ne de firmalara yaramayacak bir sistem olacağı gözüküyor. Elbette halen Türkiye’de üretim yapmaya niyetliyseniz.
Fakat yine tartışmanın başına dönersek şunu sormamız gerekiyor. Bir bardak suda fırtına koparılan bu konuda, ortada metin olmadan neyi tartışıyoruz?