Mönü ata tohumu ama program Atlantik’ten
Ortak adaylık konusunda kriz olduğu her halinden belli olan HDP’nin de içinde olduğu 6’lı görünümlü 7’li masa 21 Ağustos’ta yine bir araya geldi. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ev sahipliğinde yapılan toplantıdan beklendiği gibi Türkiye’nin ihtiyaçları ile ilgili bir şey çıkmadı. Güçlendirilmiş Parlamenter sistem (oturulan koltuklar çelik konstrüksiyon ile güçlendirilecek heralde) konuşulduğunu duyuyoruz. Atlantik’in tahtı yıkıldığı için, “bizim koltuklar güçlü olsun, devrilmesin” diye düşünmüş olabilirler ancak beyhude. Asya’nın yükseldiği yeni düzende kurulan çok kutuplu dünyada Atlantikçiler yıkılmaya mahkum. Türkiye’dekiler de bundan nasibini alacak. Türkiye’nin ihtiyaçlarına ve Atlantik merkezli tehditlere gözlerini kapatan ve kulaklarını tıkayan “masa kardeşliği” yine yemek mönüsü ile gündemde. Daha önce skeçlere de konu olan buluşmalarda bu kez mönü ata tohumu kullanılan sebzeler ile hazırlanmış. Ne kadar da “Milli mönü” değil mi?
"MASANIN PROGRAMI ATLANTİK’TEN"
Yine yemeği ile konuşulan “Atlantik’in Masa Kardeşliği” buluşması sonrası bildiri de yayınladı. Buram buram Atlantik kokan bildiride yine Türkiye’nin dış politikası hedef alındı. Dış politikada itibarsızlaştırma olduğu öne sürüldü. Sadece son dönemdeki adımları hatırlayacak olursak aslında hedef alınan; Vatan Partisi’nin öncülük etmesiyle 11 yıl sonra Suriye ile temaslarda tarihi açıklamalar yapılması, Türkiye’nin Rusya ve İran ile bölgesel iş birliğini derinleştirmesi, KKTC’nin Azerbaycan tarafından tanınması süreci ve Ege ile Doğu Akdeniz’de Batı karşıtı kararlı politikaların uygulanması. Atlantik’ekabuslar gördüren bu politika sözcüleri tarafından “itibarsızlık” olarak görülüyor. Türkiye, 1945’ten sonra kapısına bağlandığı Batı’ya karşı bağımsızlık mücadelesi verince “itibarını kaybediyor” öyle mi?
"DAVUTOĞLU VE BABACAN’A LİYAKATI KİM VERDİ?"
“Ata tohumlu mönü” yenilerek hazırlanan bildiride başka neler varmış bakalım? “Milletimizin bunca senedir uğradığı hayal kırıklıklarının farkındayız. Bu hayal kırıklıklarını gidermek üzere insanımızın beklenti ve taleplerini karşılayacak liyakatli kadrolarla ve etkin politikalarla milletimizin karşısına çıkacağız” diyor 6’lı görünümlü 7’li masa. Peki bakalım o halde biz de bu bildiriyi hazırlayanların liyakatlarına. “Liyakat abidesi” Ahmet Davutoğlu ile başlayalım. Başbakanlık görevinden alındığında ForeignPolicy en büyük liyakatı verdi Davutoğlu’na. “ ABD’nin Ankara’daki adamı” dedi. Suriye ile düşmanlığın en büyük mimarı da olan bu zat 2011 yılındaki görüşmelerde Esad’a Türkiye’nin değil ABD Başkanı Obama’nın taleplerini iletti. Sınırları açarak Suriyeliler’i çağıran, Suriye’de Rusya uçağını düşüren ve Rusya ve İran iş birliğine karşı çıkan namı-diğer “Stratejik çukurluk” olan “Serok Ahmet Davutoğlu” mu liyakatli? Ya da Küresel finansın Türkiye temsilcilerinden Ali Babacan mı? “Irak’a ilk bombalamadan önce kasamıza 8 buçuk milyar dolar geliyor” diyen , Türkiye’yi sıcak para uçurumuna sürükleyen, ekonomide IMF direktiflerine bağlı, açılımcı Babacan’aliyakatını Ankara mı vermiştir sizce?
"KILIÇDAROĞLU VE AKŞENER’İN 'LİYAKATLARI'"
ABD’den demokrasi isteyen, Suriye’ye “bataklık”, “Doğu Akdeniz’de ne işimiz var”, “YPG terör örgütü değil”, “S-400’lere NATO ile karar verelim” diyen, HDP’yi yasal ve meşru gösteren, FETÖ ve PKK iltisaklı olan KHK’lıları devlete yeniden dolduracak Kılıçdaroğlu’nun “liyakatları” saymakla bitmiyor. Tabii bu “üstün başarılar” Türkiye’ye değil Atlantik’e fayda sağlıyor. Bakan olduğu dönemde TSK’yı dinleten, yine bakanlığı döneminde Emniyet istihbaratın başına FETÖ’cü isimler atanan , Demirtaş’a kahvaltı ısmarlayan, Doğu Akdeniz ve Ege’de Türkiye’nin çıkarlarını hedef alan Batı ile iyi geçinilmesini savunan “ Gladyo Kraliçesi” lakaplı Meral Akşener’e Atlantik liyakatını çoktan vermiş, biz almayalım o yüzden. Bir zamanlar “Milli görüşçü” diye bilinen Saadet Partisi’nede şimdi sadece “ Mönü” hazırladığı için en fazla yemek liyakatı verilebilir heralde.
"MÖNÜ DEĞİL PROGRAM ÖNEMLİ"
Yediğiniz, içtiğiniz sizin olsun. Ancak Atlantik için çırpınılan masalarda yenilen, içilen değil konuşulan program önemli. Reklam filmi tanıtıyor ancak anlatmıyor. Film oynadığında herkes her şeyi görecek. Maalesef mönü milli diye program “Milli” olmuyor. Tavsiye ile bitirelim. Türk Milleti bir gün hesap soracak, o yüzden kuru ekmek yiyin ama sakın gavurun kılıcını sallamayın.