Nükleer müzakerelerde geri sayım: Ya tamam ya devam
Geçen gün FBI tarafından evi basılan eski ABD Başkanı Donald Trump, 2018 yılında P5+1 masasını tekmeledi. Çin, Rusya, ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın İran ile kurduğu masayı dağıtma çabasının üzerinden tam 4 yıl geçti. Bu yazıda, nükleer müzakere süreci kapsamında 4 yılda nelerin değiştiğine ve bugün gelinen noktaya mercek tutacağız.
ABD, bu süre zarfında İran’a yönelik askeri ve ekonomik yaptırımları peş peşe hayata geçirdi. Hedefte, İran’ın ekonomik olarak boğazlanması, halkın isyana teşvik edilmesi ve nihayetinde İran’daki yöneticilerin ve yönetim sisteminin değiştirilmesi vardı. Peki ABD bunda başarılı oldu mu? Hayır. Zira, İran ABD yaptırımlarını alt etmek için çok sayıda alternatif yol geliştirdi. Latin Amerika'dan Orta Asya'ya kadar geniş bir hatta iş birliği ağı ördü. Her ne kadar ekonomik olarak olumsuz etkilense de bu süreç sadece İran’ın ekonomik büyümesini durdurmadı, yavaşlamasına neden oldu. Yani İran ayakta durmayı gayet de iyi başardı. Ve Washington’un Tahran’a beyaz bayrak çektirme çabası hayata geçirilemedi. Beyaz bayrak, başkanlık seçimlerini kaybetmesiyle Trump’ın elinde kaldı.
Ne var ki, yeni Başkan Biden Trump’ın başlattığı yaptırım sürecini şu ana kadar devam ettirdi. Bir yanda yaptırımlar sürerken diğer yanda nükleer müzakerelerdeki tıkanıklığının aşılması için 2022 yılında bir atağa geçildi. Rusya’dan enerji alamayan Avrupa ülkeleri bir nevi gözünü İran’ın kaynaklarına dikti. Burada bir parantez açalım. Akıllara Avrupa’nın Rusya yerine İran’ı alternatif görmesi “Moskova ile Tahran hattınki ilişkileri nasıl etkiler?” sorusu gelebilir. Şu net ki iki ülke de burada hiç endişe duymuyor. Zira nükleer masada İran ile Rusya koordineli hareket ediyor. İki ülke her alanda güçlü iş birliğini güçlendirmek için sıkı diyalog kuruyor. Rusya güçlü bir destek veriyor. Parantezi kapatıyoruz.
Nükleer sürecin yeniden canlandırılıp, İran’a uygulanan yaptırımların kaldırılması için AB, ABD’ye müthiş bir baskı yapmaya başladı. Bu kapsamda, Katar’ın başkenti Doha’da bir masa kuruldu. İran ile ABD arasında dolaylı görüşmeler yapıldı. Ama istenen sonuç alınamadı. Ardından AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, kalkıp ta İran’a geldi. Tahran’da üst düzey temaslarda bulunan Borrell, sonrasında bir metin hazırladı. Buraya tekrar döneceğiz.
MASADA GÜÇ KİMDE?
Çünkü bu süreç içinde birkaç kritik gelişme daha yaşandı. Haziran ayında Uluslararası Atom Enerji Kurumu, İran aleyhine bir karar aldı. Buna karşılı İran, nükleer tesislerde bulunan 20’nin üzerine denetim kamerasını önce kapattı ardından da topladı. Takvimler ağustos ayını gösterdiğinde ise Viyana’da masanın kurulacağı ilan edildi. Masa toplanmadan bir iki gün öncesi ABD yeni kurum ve kişilere yönelik yaptırım kararı aldı. İran jet ve etkili bir yanıt verdi. Santrifüjlere gaz akışı sağlandı. Bu noktada şunun altını çizelim, İran nükleer silah geliştirme hedefi olmadığını, nükleer teknolojiden başka alanlarda faydalanmak üzere bu faaliyetleri yürüttüğünü her defasında açıklıyor.
Tekrar Borrell’in hazırladığı metne gelelim. Metnin ayrıntıları henüz kamuoyu ile paylaşılmadı ama ağustos ayının ilk haftasında Avusturya’nın başkenti Viyana’da nükleer müzakerelerdeki tıkanıklığı aşmak için görüşme silsilesi yaşandı. İran ve AB temsilcilerinin yanı sıra Rusya ve Çin heyetleri de Viyana’da hazır bulundu. Başmüzakereci Bakıri Keni başkanlığındaki İran heyeti Çin, Rusya ve AB Temsilcileri ile ayrı ayrı görüşmeler yaptı. Aynı zamanda AB Temsilcisi Enrique Mora, ABD ile İran arasındaki dolaylı görüşmelere aracılık etti. Görüşmelerde Borrell’in hazırladığı metin üzerinde istişareler yapıldı. 4 gün süren görüşme trafiği sonrası metin olgunlaştırıldı. Ardından da heyetler metin üzerinde son sözü söylemek üzere ülkelere döndü. İran ilk görüşünü Viyana’da iletti ancak net yanıtını Tahran’daki karar alıcılarıyla yapılacak görüşmeler sonrası verecek. Taraflar metin için “Evet” ya da “Hayır” diyecek. Yapıcı ve olgun davranan, üzerine düşen sorumlulukları yerine getiren İran ülkesinin hak ve menfaatlerini savunmak adına bazı garantiler istiyor. Garantilerin başında ise yaptırımlar kaldırıldığında ABD’nin yeniden masadan kalkıp ambargo sürecini başlatmaması geliyor.
İran’da metin için hükümetin 3 sac ayağı yani Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Yargı Başkanı toplantı yapacak. İran nüfusu 2022’de gözünü bu heyetin yapacağı görüşmelere çevirmiş durumda. Olası anlaşma öncesi dolarda da aşağı yönde hareketlilik gözlemleniyor. Tabi dolara bir darbe de İran ile Rusya arasındaki yerel paralarla ticaret yapma adımları vuruyor.
İran’a karşı cephe oluşturmak için Batı Asya (Ortadoğu) turunda istediğini alamayan ABD ise bu süreçte çok sayıda mevzi kaybetti. İran’a yönelik “en yüksek baskı” stratejisi iflas eden ABD, diğer yandan iç cephede adeta, ekonomik, sosyal ve siyasi krizlerle boğuşuyor. ABD nüfusu 2022 yılında Biden hükümetinin aşamadığı enflasyon altında eziliyor. Karşılık bulmayan çeşitli suçlamalar yapan ABD, eğer Tahran’ın taleplerini içeren anlaşmayı kabul etmezse burada kaybeden Washington ve Avrupalı müttefikleri olacaktır. ABD hegemonyasına baş kaldıran devletlerin sayısı here geçen gün artıyor. İran’ın ittifak cephesi güçleniyor. İran, ekonomik bağımsızlığı ve kalkınması için bugün adeta karınca gibi çalışıyor. Çin, Rusya, Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere geniş bir coğrafyada ekonomisini kalkındırmak için yıllarca sürecek iş birliği anlaşmaları imzalıyor. Nükleer süreç yeniden başlasa da başlamasa da başarı elde edecek kuvvetin İran olduğunu tespit etmek çok zor değil. 40 yıldır ABD’ye direnen İran, yeni bir başarıya bir adım daha yakın.