Murat İnce
Murat İnce Köşe Yazısı

ABD’ni hamleleri sönük kalırsa Kürtlerin güvenini aşındıracak

İran, Irak, Suriye ve Türkiye'yi sömürgeci devletler ya da alt sömürgeci devletler olarak değerlendiren kürtçü, bölücü örgütler en sonunda emperyalizmin kara gücü olur ve yaşadıkları coğrafyayı kan gölüne çevirmek için teröre başvururlar. Bu kaçınılması mümkün olmayan bir olgudur. Siz ABD/AB ve İsrail gibi devletlerden silah alırsanız onların işaret ettiği hedefe vurmak zorundasınız. Çünkü "parayı veren düdüğü çalar" veya daha doğrusu silahı veren hedefi belirler!

Washington İnstitute'nin analizi PeyamaKurd haber sitesinde “ABD’nin hamleleri sönük kalırsa Kürtlerin güvenini aşındıracak” başlığıyla 27 Temmuz'da yayınlandı. Yazı, PKK/ PYD gibi emperyalizmin taşeronu örgütlerin bel bağladığı Amerikan emperyalizminin ikircikli tavırlarından duyulan endişe ve korkuyu konu edinmektedir. Ya Amerika bizi yeterince desteklemezse sonumuz ne olur tereddüdü PKK/PYD için kalem oynatanların başlıca konusu olmaya devam ediyor.

SDG'nin başı Mazlum Kobane'de PKK yöneticileri gibi yalana sarılıyor. Suriye Hükümetiyle anlaştıklarını ve Suriye Ordusu'nun sözde "Rojava"ya konuşlandığını ve Türkiye'nin olası saldırısına birlikte karşı koyacaklarını söylemesinin üzerine az bir zaman geçince söylediklerinin tersini dillendirmeye başladı. Görünen o ki Türkiye-Suriye yakınlaşması PKK/PYD'yi fena halde korkutuyor.

"İPİN UCUNU ABD TUTARSA"

PKK/PYD'nin boynundaki ipi esas olarak ABD/İsrail tutuyor ve koyvermeyede hiç niyetleri yok! Çünkü bu örgütlerin kullanım zamanı dolmadı. O nedenle kaderlerini bağladıkları devletlerin desteğinin yeterince olmadığı hallerde örgüt telaşa düşüyor. Türkiye'nin olası bir Kuzey Suriye Harekatı analizde şöyle değerlendiriliyor: "Rojava’ya yapılacak bir Türk saldırısı, yerinden edilme dalgaları ve artan insani acıları beraberinde getirecek. Demokratik Suriye Güçleri (SDG) ile Özerk Yönetim'i zayıflatacak bu kurumların ABD'ye olan güvenini sarsacaktır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan operasyon konusunu sık sık dile getiriyor bu durum giderek daha fazla endişeye neden oluyor. Bu endişelerin ABD'li yetkililerin vasat açıklamalarıyla yatıştırılması pek olası değil. Aslında ABD'nin sönük hamleleri, Özerk yönetim ile SDG’nin ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon güçlerine olan güvenini daha da aşındıracak gibi görünüyor. Türkiye'nin olası saldırısı, şimdiye kadar toplumun farklı kesimleri arasındaki çatışma ve huzursuzluğun azaldığını görmüş olan halk içinde, artan gerilimlere ve sürtüşmelere neden olabilir.
Böyle bir sonuç, Washington'un bir bütün olarak Orta Doğu'daki konumu için felaket olacak, müttefiklerine ABD ile çalışmanın belirsiz bir iş olduğuna dair bir mesaj daha gönderecek ve SDG ile Tanf üssündeki muhalefet güçlerini düşünmeye sevk edecek."

Yukarıdaki değerlendirme bile Türkiye'nin sınır güvenliği ile Suriye'nin toprak bütünlüğü açısından operasyonun kaçınılmaz olduğu sonucunu doğurur. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Suriye'nin (rejim) PKK/PYD'ye karşı mücadelesine atıfta bulunması ve desteklemesi olumlu bir gelişmedir. Bu konuda Sayın Mehmet Yuva'nın Aydınlık'taki değerlendirmesi son derece isabetlidir.

"OPERASYON SDG'Yİ BÖLÜNMEYE SÜRÜKLER"

PKK'nin PYD/YPG kanalıyla Suriye'nin Kuzeyinde oluşturduğu SDG'nin esas yönlendiricisi PKK/PYD'dir. SDG'nin  Kuruluş Deklarasyonu olarak duyurdukları metin  12 Ekim 2015 tarihinde Suriye'nin Haseke kentinde 13 grup tarafından imzalanmıştır. DSG'nin içinde etnik kökenli örgütler ve farklı fraksiyonlar yer almıştır. Türkiye'nin durmayan operasyonları ve PKK/PYD'ye verdiği zayiatlar SDG'de sarsıntıya neden olmakta ve birlik içinde çatırdama sesleri duyulmakta.

Washington İnstitute'nin analizinde dikkati çeken bir başka nokta ise Türkiye'nin operasyonlarının sonucunda SDG'nin daralması ve bir bölünme yaşamasıdır. Zaten Mazlum Kobane'nin son açıklamalarındaki telaşın nedenlerinden birinide bu oluşturuyor: "ABD'nin Türkiye'ye karşı tepkisi zayıf. SDG içindeki bazı fraksiyonların ABD’ye karşı benimsediği olumsuz tutumu da pekiştirecek gibi görünüyor. Artık pek çok kişi, Orta Doğu'nun krizlerini çözmenin anahtarının artık ABD'de olmadığını ve Washington'un daha çok tercih edilen, kilit müttefiklerinin gözüne girmek için daha az güçlü müttefiklerini feda edeceğini savunuyor. Bu anlatı aynı zamanda Washington'un uluslararası siyasi arenada yıldızının söndüğünü, Orta Doğu'nun Moskova ve Pekin ile bağlarını geliştirmesi gerektiğini savunanlara da güven veriyor. Yerel halk, operasyon sırasında ABD’nin kendilerini tekrar terk ettiğini görürse, Özerk Yönetim ve SDG'nin Washington ile bağlarını sürdürmesine de izin vermeyecektir. Bu tür duygular, Kürt hareketi ve Özerk Yönetim içindeki Washington'a güvenmeyen akımların etkisini genişletecektir. Bu durumdan ise Kürtler içindeki sol yapılanmalar  faydalanacaktır” tespiti bu bağlamda yerli yerine oturuyor.

"SURİYE KAZANIYOR"

Suriye'de ABD/İsrail ve kara güçleri kaybediyor, Suriye kazanıyor. Aşağıda vereceğimiz analizin alıntısı bizi bir kez daha doğruluyor:

- İran ve Rus propagandası, nüfusu yeni Türk tehdidinden ve Washington'un sahadaki ortaklarına ihanetinden korumak için Esad rejiminin kuzeydoğu Suriye'nin tamamı üzerindeki kontrolünü yeniden kazanması ihtiyacına odaklanacaktır. ABD'nin müttefiklerini umursamadığı Rus propagandasının altını çizmek için başka bir örnek bulacaktır. Bu propaganda SDG'nin geleceğine olan güvenini sarsabilir ve onu Rusya üzerinden Şam'la bir can simidi aramaya, hatta Arap unsurlarını SDG üzerinden İran'a doğrudan yaklaşmaya sevk edebilir.Ya da Özerk Yönetim, bölgeyi dış müdahalelerden korumak ve bölgesel kimliğini korumak için anayasanın nihai bir versiyonu üzerinde anlaşmak için Şam ile doğrudan diyaloga girebilir. Bu alternatifleri birbirine bağlayan şey, Özerk Yönetim'in bunları tek başına gerçekleştirememesidir. Washington müttefikini desteklemeyi umuyorsa, bu istikrarsız bölgeye askeri ve ekonomik destek sağlamaya devam ederken, bir işgale baskı yapmaya da çalışmalıdır.

Görüldüğü gibi ABD'nin kara güçlerini korkutan olguların başında Türkiye, Suriye yakınlaşması ve Rusya, İran desteği gelmektedir. Bölgede istikrarsızlığın devam etmesi en çok bölücü örgütlerin işine yarıyor. O halde hayata geçirilmesi gereken şey Suriye devletiyle elele vererek PKK/PYD bölücülüğünü coğrafyamızdan temizlemektir.

abd türkiye rusya iran pkk suriye israil pyd ırak destek son çok dışişleri