Yapay zekâ tartışmasını açıyoruz: İnsanlık nereye?

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek yazdı...

Yapay zekâ tartışmasını açıyoruz: İnsanlık nereye?

İnsanlık, Yapay Zekâlı Robot ile el ele nereye gidiyor?

Yoksa hiçbir şey değişmeyecek mi? Başka bir deyişle kapitalizm kapitalizm olarak kalacak, sosyalizm bulunduğu yere kazık çakacak, öyle mi? Peki neler olacak?

Bilim alanına girdiğimize göre, daha fiyakalı oluyor, biz de sorumuzu Latince patlatalım: Quo vadis homines? İnsanlık nereye?

TARTIŞMA BAŞLADI

Aslında bu tartışma başladı. Teori dergisinin Eylül sayısı, baştan sona bu konuyu işliyor.

Soru, insanlığın önündeki en derin soruların başında yer alıyor. Türkiye aydını, bu konuya sırtını dönemezdi. Nitekim dönmedi. Kubilay Kızıldenizli’nin eleştirilerini 16 Eylül 2018 günü Rota köşesinde okumuş olmalısınız.

MALLARIN KITLIĞI İLE ÜRETİM FAZLASI ARASINDAKİ BAĞ

Sayın Kızıldenizli’nin görüşleri, üretimin gelişmesi ile toplumsal sistem arasındaki ilişkiyi reddetmesinde odaklanıyor. Değerli arkadaşımız, bu bağlamda kapitalizmdeki üretim fazlası ile malların kıtlığı arasındaki ilişkiyi göz ardı ediyor.

Belki tuhaf gelecek ama bugün emperyalist sistemde üretim fazlasının nedeni, malların kıtlığıdır, malların çokluğu değil. Dolayısıyla emperyalist sistemdeki pazar sorunu da, malların bolluğundan değil, malların kıtlığından geliyor. Çünkü kapitalist-emperyalist sistemdeki üretim fazlası da, pazarların yetersizliği de artı değer nedeniyledir, kâr sistemi nedeniyledir.

Artı değer, ancak malların kıt olduğu bir sistemde vardır ve yaşayabilir. Mallar insan ihtiyacına yetecek kadar bol olursa, artı değer, ücret ilişkisi, kapitalist pazar, para, sınıflar, bunların hiçbiri kalmaz.

İzin verirseniz açıklayalım.

MALLARIN KITLIĞI İLE PAZARLARIN DARLIĞI ARASINDAKİ İLİŞKİ

Feodalizmdeki artı ürün olsun, kapitalizmdeki artı değer/kâr olsun, malların bolluğu nedeniyle değil, malların kıtlığı nedeniyledir. Her iki sömürü sisteminde de üretim, insan ihtiyacına yetmediği için paylaşma sorunu vardır, sınıf mücadelesi vardır. Dolayısıyla siyasal iktidar üzerinden paylaşmanın düzenlenmesi vardır.

Artı değer (kâr) olunca, üretilen malların hepsini emekçilere satma şansı yok oluyor. Üretilenlerin hepsinin karşılığını emekçilere dağıtmadığınız için, üretilenlerin hepsini satamıyorsunuz, bir kesimi elinizde kalıyor, ona kâr deniyor. Bu durumda artı değerin bir kesimi yatırıma yöneltilse dahi, kâr (eşittir) = üretim fazlası formülü dahi üretilebilir. Üretimin emekçilere verilmeyen bölümü nedeniyle bir üretim fazlası oluşuyor.

Bu durum, yalnız ulusal ölçeklerde değil, uluslararası ölçeklerde de geçerlidir. Emperyalist sistemde üretim fazlası, malî sermaye olarak yeryüzüne ihraç ediliyor. Ancak bu ihraç, üretim fazlası sorununa bir çözüm getirmiyor. Sömürü, uluslararası zemine yayıldığı için, üretilen mallar ile talep arasındaki dengesizlik azalmıyor, artıyor. Öte yandan sistemin çelişkisi, kapitalizmin merkezlerinden bütün dünyaya yayılıyor.

Pazarlarda talebi, en sonunda ücretler, maaşlar ve emekçi gelirleri belirliyor. Üretilen değerlerin tamamını emekçilere dağıtmadığınız zaman, üretilenlere olan talebi de yetersiz hale getirmiş oluyorsunuz. Bin lira değerinde mal üretiyorsunuz, ancak emekçilere 700 lira dağıtıyorsunuz. O zaman pazarda ancak 700 liralık malı satabilirsiniz, 300 liralık mal elinizde üretim fazlası olarak kalıyor. Kâr ve her türden sömürü yüzünden pazardaki talep, üretilen malların miktarının altındadır. Böylece emperyalist-kapitalist sistemde pazarlara sunulan malların bir kısmı satılamıyor, dolayısıyla üretim fazlası döngüsünden kurtuluş bulunmuyor.

Pazar sorunu, malların herkese yetecek kadar bol olduğu bir dünyanın değil, malların kıt olduğu dünyanın sorunudur. Mallar bol olsa, değişim ekonomisi son bulur, pazar da kalmaz, para da kalmaz.

ARTI DEĞER İLE MALLARIN KITLIĞI ARASINDAKİ BAĞ

Kârın (artı değerin) temelindeki üretim ilişkisi, işgücünün sermaye sınıfı tarafından ücret karşılığında kiralanmasıdır. Peki bu ilişki hangi koşullarda geçerlidir? Malların kıtlığı koşullarında!

Ücretli işçinin sömürülmesinin nedeni, son tahlilde malların kıtlığıdır. Sermaye, malların kıtlığı nedeniyle kapitalistin elinde toplanır. Yalnız üretim fazlası nedeniyle değil, aynı zamanda mallar kıt olduğu için, sınıflar ortaya çıktı. Teknolojik gelişmeler sonucu eşitlikçi kabile üyelerinin karınlarının doymasına yetecek olandan fazla bir üretim yapıldığı zaman, bu fazlaya el koyan bir beyler sınıfı da oluştu. Ancak bu üretim fazlası, yine de insan ihtiyaçlarına yetmediği için, paylaşma sorunu çıktı. Ürün fazlasının paylaşılması sorununun, dolayısıyla sınıfların ortaya çıkmasının nedeni, aynı zamanda malların kıtlığıdır. Feodal toplumda da kapitalist-emperyalist toplumda ve sosyalist toplumda da, bölüşüm ilişkilerinin ekonomik temelinde, malların ihtiyaca yetecek kadar üretilemeyişi yatar.

Malların kıt olduğu toplumda, emekçiler, üretimden hayatlarını sürdürecekleri kadar bir pay alabilirler. Beyler ve kapitalistler ise, emekçinin ürettiklerine emek rant (angarya), ürün rant (yarıcılık, ortakçılık), ücret rant (kiracılık) veya kâr (artı değer) olarak el koyarlar. Bu sömürü ilişkisinin üretimdeki temeli, malların kıtlığıdır. Bolluk toplumunda mallar herkesin ihtiyacına yetecek kadar üretildiği zaman, ücret, maaş ve emekçi gelirlerinin sınırladığı talep sorunu da ortadan kalkar.

Mallar kıt olmasa, herkesin ihtiyacına yetecek kadar bol olsa, ne artı değer (kâr) kalır, ne talep sorunu kalır, ne de kapitalizmin üretim fazlası olur. Çünkü emeğe göre paylaşım sisteminin temeli ortadan kalkar. O temel, kapitalizmde de sosyalizmde de malların kıtlığıdır.

KAVRAMLARIN TANIMLANMASI

Kubilay Kızıldenizli kardeşimiz, kavramları keyfine göre tanımlıyor. Teknolojideki gelişme nedeniyle kabile toplumundan çıkıştaki Üretim Fazlası ile yine teknolojideki büyük gelişmelerle ilişkili olarak malların herkesin ihtiyacına yetecek kadar üretildiği Bolluk Toplumu kavramına aynı anlamı verdiğini söylüyor. Veremez! Çünkü bu kavramlar bilim mirası içinde tanımlanmıştır ve bilimle uğraşanlar bu kavramları istedikleri gibi yeniden tanımlayamazlar. O zaman ortada bilim kalmaz. Hiç kimse birbirini anlayamaz.

SERMAYE-ROBOT İLİŞKİSİ VE KAPİTALİZM

Neyi tartışıyoruz?

Yapay Zekâlı Robotun kullanılmasıyla verimlilik ve üretimde olağanüstü artışlar olacak, bunu kimse inkâr edemiyor.

Asıl anlaşılmayan konu şu: Yapay Zekâlı Robot, sömürülebilir mi?

Kazmayı, örs ve çekici, dokuma tezgâhını, makineyi sömüremediğinize göre, Yapay Zekâlı Robotu da sömüremezsiniz. Çünkü Robot da en sonunda makinedir. Makine, akıl sahibi olunca sömürü ilişkisi doğmaz. Çünkü o akıllı makineyi de, tıpkı diğer makineleri ürettiği gibi insanoğlu üretiyor. Makine ücretle çalıştırılmıyor. Makine, değişmez sermayenin bir parçasıdır, yoksa ücret gibi değişken sermayenin içinde değildir. Sömürünün kaynağı değişken sermayedir, artı değerdir, kârdır.

Bu nedenle üretim süreçlerinde robotun yaygınlaşması sonucunda kârın, artı değerin, sömürü ilişkisinin alanı daralır. O nedenle robotun yaygınlaşmasıyla, kapitalizmin mezarının kazıldığına da tanık olacağız. Dahası sosyalizmden sınıfsız topluma ilerleyişin koşullarını getiren olay da budur.

ÜRETİMİN GELİŞMESİ İLE DEVRİM ARASINDAKİ İLİŞKİ

Elbette bu süreç, buraya yazdığımız gibi kolay olmayacak. Kapitalizmin sınırları içinde düşünen arkadaşlar, bu sürecin aynı zamanda sosyalizm ve sınıfsız toplum yönündeki insan müdahalesini, iktidar mücadelesini, devrimleri zorladığını dikkate almıyorlar. Üretim süreçlerinde robotun kullanılması, sömürüsüz, sınıfsız bir toplumun ekonomik zeminini de hazırlamaktadır.

“İyi de, o zaman kapitalist niçin robot kullansın” diyorlar. Kapitalistler, robot kullanmaya mecbur. Yoksa elenirler, yaşayamazlar, öyle bir dünyanın içindeyiz.

Emperyalist-kapitalist devlet ya da devletler de, robot kullanılmasının önüne geçemezler, çünkü Çin var, Hindistan var, rakip sistemler var.

Kaldı ki, dünyaya hükmeden bir tek kapitalist veya tek bir kapitalist tekel yok. Tek bir emperyalist devlet de yok.

Bu koşullarda artık robotsuz emperyalist olmaz. Emperyalistlerin robotu savaşlarda kullanması da gündemdedir. Ancak aynı robot, emperyalist-kapitalist sistemin altını da oymaktadır.

Sözün kısası, kapitalizm, Yapay Zekâyı üretim sürecine sokmak zorundadır. Kendi mezarını kazacak ilişkileri geliştirmek zorundadır. Nasıl Sanayi Devrimi, kapitalizmin mezarını kazan işçi sınıfının büyümesine yol açtıysa, bugün Yapay Zekâlı Robotun kullanılması da, kapitalist üretim ve bölüşüm ilişkilerinin sonunu getirecek insan müdahalesinin koşullarını yaratmaktadır. Tarihi Robotların yapacağı iddiası bir kapitalizm kurgusudur. Tarih, yine sınıf mücadeleleri ve devrim tarihi olacaktır.

Yarın tartışmaya devam edeceğiz...

Aydınlık

vatan partisi Doğu Perinçek