Doğu Perinçek: Sürgündeki yazarın son nefesinde bıraktığı
Gazeteler ‘usta gazeteci’ diye yazdı. Oktay Ağabey belki köşe yazarı olarak ün yaptı, ama o edebiyatımızın ustalarındandı. Toplumsal-gerçekçi Cumhuriyet edebiyatında Oktay Akbal’ın ayrı bir yeri vardır. Türkçesiyle, anlatımıyla, sadeliği ve insanın yüreğine akan üslubuyla halkın yazarıydı; Atatürk Devriminin yazarıydı.
ACILARIN YÜKÜYLE
Omuzlarında Cumhuriyetimizin ağır acılarının yüküyle o da bizi terk etti. Evet, gerçi bedeniyle terk etti, ama bıraktığı miras şimdi daha çok bizim oldu.
Devrimci aydın olmak bir bakıma acıları yüklenmektir. Sıradan yurttaş için ateş düştüğü yeri yakar. Devrimci aydın ise, her ocağa düşen ateşte yanar.
Türkiye’nin son 35 yıllık karşıdevrim sürecinin yangınlarını her gün, her saat, her dakika yüreğinde taşıdı. Yüzünde, gözünde o acıları gördük, sesinde o acıları duyduk. Yüreği can çekişen bir devrimin yüreğiydi. Bu yönüyle onu hep Necati Cumalı’ya benzetirdim. Cumhuriyetin yıkım yıllarına küsmüşlerdi. Gözleriyle hep bir umut, bir ışık aradılar.
Oktay Ağabey o acı yüküyle sisteme teslim olamazdı. Omuzları belki taşıdığı kederin ağırlığıyla biraz düşmüştü, ama bilincinin başı dikti. Dayanma ve direnme gücü büyük bir aydının ölçülerindeydi.
DEVRİMCİ KİMLİĞİNİN BELİRLEDİĞİ DURUŞ
Cumhuriyet Devrimi’ne yönelen tarihsel saldırıya, ihanetlere, aymazlıklara, hepsine dudaklarında buruk bir gülüş ve gözlerinde gururlu bir küçümsemeyle ve üzüntülerini o iri gövdesine gömerek karşı koydu. Karakterinde eğilmek ve bükülmek yoktu. ‘Dik duracağım yer burasıdır’ dedi ve İşçi Partisi’ne (Vatan Partisi’ne) üye oldu.
Oktay Ağabey kendi devrimci kimliğiyle herhangi bir anlaşmazlığa düşmedi. Olması gereken yerde durdu. Hepimizin içindeki o bencillikle pazarlıklar yapmadı. Basit ve küçük heveslere ödünler vermedi. Büyük yazar kimliği ile ideolojik ve siyasal duruşu arasındaki uyumdan hiçbir zaman vazgeçmedi. Sistemin kurumlarından sürülebilirdi, kovulabilirdi; ama onun büyük yazar duruşuna ve siyasal konumuna hiç kimse dokunamazdı. Dokundurtmadı.
SÜRGÜNDEKİ SON NEFESİN SESSİZLİĞİ
Oktay Ağabey, farkındayız veya değiliz sürgünde öldü. Onu sürgünde kaybetmek yüreğimizdeki yara. Ne var ki kendisi gibi onurlu, kişilikli bir aydınla, Ayla Akbal ile el ele olması hayat kaynağıydı.
Bir milletin usta bir yazarının öyle kenarda, köşede son nefesini verip gitmesi, o usta yazar için değil; ama millet için çok acı, çok sorgulanacak bir olaydır.
Halkın devrimci yazarı olmak böyle bir şey galiba. Cumhuriyeti yıkan karşı devrimin sürdüğü köşelerde son nefesi sessizce vermek ama halkın gönlünde toprak olmak!
Artık o usta yazara telefonu açıp umutlu bir haber veremeyeceğiz. ‘Ağabey yarın 30 Ağustos, sana vatanımızın bütünleştiği müjdesini veriyorum’ diyemeyeceğiz. Ama o vakur duruşu ve teslim alınamayan, onurlu varlığıyla bize hep direnç ve umut verecek.
Doğu Perinçek / 30 Ağustos 2015, Aydınlık