Azak Denizi krizinin şifreleri: Acemice kurgulanmış zaman ayarlı senaryo!
Pazar sabah saatlerinde Karadeniz’de Kerç Boğazı yaklaşma sularında Rus savaş gemileri ile Ukrayna savaş gemilerinin karşı karşıya gelmesi, Karadeniz’deki hassas dengeleri bir kez daha akıllara getirdi. Aydınlık.com.tr konuyu (E) Tümamiral Cem Güdeniz'e sordu.
Pazar sabah saatlerinde Karadeniz’de Kerç Boğazı yaklaşma sularında Rus savaş gemileri ile Ukrayna savaş gemilerinin karşı karşıya gelmesi, Karadeniz’deki hassas dengeleri bir kez daha akıllara getirdi. Rus karasularına girdiği iddiasıyla Rusya'ya ait savaş gemileri Ukrayna savaş gemilerine müdahalede bulundu.
Azak Denizi'ni Karadeniz'e bağlayan Kerç yaklaşma sularında başlayan olaylarda, Kerç Boğazı’na doğru ilerleyen Ukrayna savaş gemileri Rus Sahil Güvenlik Gemileri ve Sınır Güvenlik Birlikleri tarafından zorla durduruldu. Bir Rus gemisinin Ukrayna karakol gemisine çarptığı kayıtlara yansıdı.
Sahne Karadeniz olunca Türkiye’de akıllara gelenler ise belli. Geçmişte 1.Dünya Savaşı’na girişimizi başlatan olaylar dizisinin başladığı bu alanda şimdi Mavi Akım, Türk Akımı gibi Türkiye ve Rusya’nın büyük ekonomi işbirlikleri görülüyor.
Mavi Akım’ın Türk kıyılarına çıkmasından sonra oluşan durumu nasıl değerlendirdiğini (E) Tümamiral Cem Gürdeniz’e sorduk.
“Bu olayın zamanlaması bilinçli olarak seçilmiştir. Böyle bir hamlenin ön ikazı hatırlayacağınız üzere birkaç hafta önce zaten yapılmıştı. Ukrayna iki, üç gemiden oluşan küçük bir filotillayı Azak Denizindeki ana ihracat limanı Mariupol’e göndereceğini deklare etmişti. Bu deklarasyonla Rusya’nın o dönemdeki reaksiyonunu ölçmeyi hedeflemişlerdi. Azak Denizi Sovyetler döneminde bir iç deniz olarak deklare edilmiş ve dünyanın en sakin denizi olarak tarihteki yerini almıştı. Ancak Ukrayna bağımsız olunca Azak Denizi iki egemen devletin kıyıları olan bir denize dönüşmüştü. 24 Aralık 2003 tarihinde Rusya ile varılan bir anlaşma ile Kerch Boğazının ve Azak Denizinin kullanımı ve statüsü ile ilgili bir ortak görüşe zor da olsa varılmıştı. Ancak Rusya’nın, 18 Mart 2014 tarihindeki Kırım müdahalesinden sonra bildiğiniz gibi Kerch Boğazı tamamen Rusya’nın kontrolüne girdi ve Ukrayna’nın Mariupol’den güneybatıya uzanan kıyıları dışında tüm deniz Rusya’nın kontrolüne girdi. Dolayısı ile Kerç Boğazından transit ya da zararsız geçiş statüsünde hiç bir savaş gemisinin Rusya’nın izni olmadan geçmeyeceği izahtan varestedir.
Şimdi hem Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi perspektifine, hem teamuli hukuk kurallarına göre ortada böyle bir gerçek varken, Ukrayna başkanlık seçimlerine birkaç ay kala, tam da Türk Akımı’nın törenle Türk kıyılarına ulaşmasından kısa süre sonra, Ukrayna Devlet Başkanı’nın tek taraflı bir kararla filotillayı -Ruslar tarafından önlenecek olması yüzde yüz bir gerçek iken- Mariupol’e göndermesi, hukuki normlarla veya siyasi/politik normlarla izah edilemez."
ÇOK ACEMİCE KURGULANMIŞ BİR SENARYO
Burada dün yaşananlardan sonra, Ukraynalı üst düzey yöneticilerden bir tanesinin NATO’yu müdahaleye çağırıyor olması ya da Michael Carpenter gibi ABD’deki Scowcroft Strateji ve Güvenlik Merkezindeki bir stratejistin olayın hemen ardından ‘’NATO bu olaydan sonra Karadeniz’de Köstence /Romanya da daimi deniz görev kuvveti bulundurmalıdır’’ tweetini paylaşması, olayın çok acemice kurgulanmış bir senaryo olduğunu NATO’yu böyle bir emrivaki ile kendi yanlarına çekmek için, (belki de onların kurgusu dışında) hazırlanmış acemi bir kurgu olarak görebiliriz.
Rusya gibi büyük jeopolitik hamlelerde bulunan bir devletin kalkıp kendini Ukrayna gibi donanması neredeyse yok denecek seviyede bulunan bir devletin meydan okumasına maruz bırakması düşünülemez, mantıklı değil. Bu Küba’nın Meksika Körfezi’ne bir filotilla gönderip Florida’ya zorla girmesi gibi bir şey…
Burada transit geçiş ya da zararsız geçiş hakkı gibi kavramlardan bahsetmek de mümkün değil. Diğer yandan Ukrayna’nın da hakkını da teslim etmemiz gerekir. Ukrayna’nın da BM üyesi bağımsız, egemen bir devlet olarak Azak Denizi içindeki Mariupol Limanı ve kıyıları başta olmak üzere tabiki denizde kendi karasuları içinde güvenlik hakkı vardır. Şu ana kadar Mariupol’den Karadeniz’e gidiş-dönüş deniz ticaretinde bir Rus engellemesi görmüyoruz. Ancak hukuki statüsü çok farklı ve Rus denetiminde olan bir boğaza savaş gemilerinizi yolluyor ve Rusların bölgede bir referanduma bağlı varlıklarını tanımadığınızı göstermeye çalışıyorsanız o zaman bunun sonuçlarına katlanmanız gerekir. Burada Ukrayna’nın kendi insan gücünü, kendi gemilerini ciddi bir riske attığını, personelini gereksiz bir kumar masasına sürdüğünü görüyoruz. İşte olan olmuştur, gemilere el konulmuştur. Bu da ulusal onur açısından çok kötü bir şeydir.
UKRAYNA KUMAR OYNADI VE KAYBETTİ
Ukrayna bir kumar oynamış ve pek çok şeyini kaybetmiştir. Bu saatten sonra Rusya ile tekrardan durumun tekrar normale dönmesi bir hayli zaman alacaktır. Bu kime zarar verecektir? Mariupol’den deniz ticaret rotalarını kullanan Ukrayna deniz ticaretine zarar verecektir. Şimdi Ruslar Kerç Boğazı’ndan geçerken en ufak bir şeyde Ukrayna ticaret gemilerini durduracak, engel çıkartacaklardır. Ukrayna Devlet Başkanı olan Poroşenko ve yönetiminin Batıyı tahrik etme ve yanına çekmek için böyle ucuz taktiklere başvurmaması gerekirdi. Eğer bu Batının teşvikiyle yapılmışsa, bunun da 2014 yılında Kiev’in Meydan alanındaki gösterilere katılan ABD’li senatör John Mac Cain’in kışkırtıcılığından farklı bir kışkırtma olmadığını görüyoruz.
Bu kışkırtmalar sonunda mutlaka Rusya’ya jeopolitik avantajlar sağlıyor. Çünkü Rusya bunları gerekçe olarak çok güzel kullanıyor. AB, ABD ve NATO’nun şu an Ukrayna’yı daha da kışkırtmadan her iki tarafı da idare ederek bölgedeki barış ve istikrarı koruması gerekir. Bu tip davranışlar dünya deniz ticaretinin güvenlik ve emniyetine zarar verir.”
Ukrayna ve Rusya arasındaki sıcak çatışma olasılığı karşısında Türkiye’nin boğazlardaki davranışı nasıl olur? AB, ABD yardım yollamak isteseler buradaki hukuki durum nasıl gelişir?
“Öncelikle BM Güvenlik Konseyi onayı olmadan hiçbir şekilde ne NATO ne de başka bir güç Ukrayna’nın yanında müdahale edemez. Karşısında Rusya gibi büyük bir tarihsel ve bölgesel bir güç vardır. İkinci husus, BM’den bu konuda oybirliğiyle bir karar çıkmadan Türkiye burada tarafını belirtmez. Üçüncü husus Türkiye Karadeniz’de her zaman barışın istikrarın yanında olan güvenilir bir arabulucu olarak Montrö’yü en iyi uygulayan ülkedir. Böyle bir durumda II. Dünya Savaşı’nda ya da Ağustos 2008’de yaşanan Rus Gürcü savaşında ne yaptı ise aynısını yapar. Montrö Anlaşması daha üç yaşındayken Türkiye savaşan taraf olmadan savaş durumu koşullarını etkinlikle uygulamıştır. 2008’de yaşanan Gürcistan/Rusya krizinde Türkiye, mevcut durumu bozmadı, ABD baskılarına boyun eğmedi. Ben Ukrayna ve Rusya arasında denizde büyük bir çatışma ve kriz olacağını düşünmüyorum ancak Rusya’nın da Mariupol çıkışlı Ukrayna’ya ait balıkçı ve ticari gemileri engellememesi gerekiyor.”
Bu olaydan sonra sizce Türkiye’nin Karadeniz’deki faaliyetleri nasıl gelişmelidir?
“Şahsi fikrim şu ki, Türk-Rus ilişkileri, Rusya’nın Ukrayna ile yaşadığı krizden etkilenmemesi gereken çok yüksek seviyede bir çıkar dengesi üzerine kuruludur. Türkiye şu an NATO’nun genişlemesi, ABD ve AB’nin Rusya’yı çevrelemesi için artık bir vekil, bir proxy devlet haline gelen Ukrayna’nın üzerinde oynanan stratejilerden kendi yüksek çıkarlarını ilgilendiren alanlara zarar vermeyecek şekilde dengeli bir Karadeniz siyaseti uygulamalıdır. Rusya’ya da tavsiyelerde bulunarak, Ukrayna’nın dış dünyaya açılma, açık denizlere erişme hakkını asla reddetmeyecek bir siyaset uygulamalıdır.”
Aydınlık