Kayseri'deki FETÖ/PDY davası
FETÖ/PDY'ye yönelik soruşturma kapsamında aralarında iş adamları Hacı, Memduh ve Şükrü Boydak, Hamdi Kınaş, Halit Gazezoğlu ve eski ÖSYM Başkanı Ali Demir ile örgütün "il imamı" Sıtkı Baş'ın da bulunduğu 68 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşmasına devam edildi
Kayseri'de, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında haklarında dava açılan, aralarında iş adamları Hacı, Memduh ve Şükrü Boydak, Hamdi Kınaş, Halit Gazezoğlu ve eski ÖSYM Başkanı Ali Demir ile örgütün "il imamı" Sıtkı Baş'ın da bulunduğu 68 sanığın yargılanmalarına devam edildi.
Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki ikinci duruşmanın üçüncü celsesine, aralarında eski Boydak Holding yöneticileri Hacı, Memduh ve Şükrü Boydak'ın da yer aldığı 21'i tutuklu 36 sanık ile avukatları ve müştekiler katıldı. Tutuksuz sanık Engin Yanık ise duruşmaya Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla dahil oldu.
Müşteki Osman Şaş, Türk Patent Enstitüsü'ne 2011 yılında "İstikbal Osman Şaş Sucukları" markasıyla başvuruda bulunduğunu ve kabul edildiğini söyledi.
Üretime başladıklarını ve sonrasında Boydak Grubu tarafından baskı gördüklerini iddia eden Şaş, "Üretim ortağımız firmaya ve mal aldığımız firmalara bizimle çalışmaları yönünde baskı yaptılar. Biz emniyete şikayette bulunduk. Gasp büroda ifade verdik. Gasp büro müdürü 'Boydakları buraya getirmek zannettiğiniz kadar kolay değil.' dedi. Nereye başvurduysak bir sonuç alamadık. Avukatımıza bile baskı yaptılar." dedi.
Tutuklu sanık Memduh Boydak ise Şaş'ın suçlamaları karşısında "Bunlara baskı yapanın Allah belasını versin. 'Boydaklar bize baskı yaptı.' diyorlar. Kim yapmış, isim verebiliyorlar mı?" diye konuştu.
Müşteki sanık Yılmaz Akansu da fakir çocukları okutabilmek için Kılıçarslan Eğitim Vakfını kurduklarını ve Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptığını dile getirdi.
Kendi döneminde vakfın taşınmazlarının para karşılığında kiraya verilmediğini iddia eden Akansu, "Ben yaşımdan dolayı vakfa çok sık gidemiyordum. Alınan kararlar hakkında bilgi istedim, vermediler. Kararlara imzamı atmışlar. İmzamı atanlar hakkında davacıyım. Vakfın verdiği burslardan benim haberim yok." ifadelerini kullandı.
Akansu, ayrıca "Ben FETÖ üyesi değilim. Allah belasını versin onun. Yüzünü bile görmedim. Biz hayırseverlik için yaptık bu işleri. Serhat Dershanesinin kullandığı binayı vakıf olarak aldık. Dershaneye kiraya verdik ama karşılığında para almadık." değerlendirmelerini paylaştı.
Müşteki İsmail Yükseker ise eşi adına üniversite öğrencilerinin kalması için bir yurt yaptırmayı düşündüğü dönemde örgütün "il imamı" olduğu iddia edilen Sıtkı Baş'ın "Madem yurt yaptıracaksın bizim de arsamız var. O zaman bu yurdu gel, bizim arsamıza yap." dediğini aktardı.
Yurdu yaptırdıktan sonra 17-25 Aralık olaylarının yaşandığını ve örgütle ilişiğini kestiğini vurgulayan Yükseker, "7 Haziran seçimleri öncesinde Kayseri'ye gelen Cumhurbaşkanımıza bir mektup ilettim. Yaptırdığım yurda devletin el koymasını istedim. 'Beni bu örgütten kurtarın' dedim. Ben 2010 yılına kadar sohbetlere katıldım." şeklinde konuştu.
Müşteki Cemil Görücü de tutuklu sanık Hamdi Kınaş'ın sahibi olduğu şirketle daire karşılığında bir iş yaptığını ancak işi bitirmesine rağmen dairesinin tapusunun kendisine verilmediği savundu.
Karşılıklı dava sürecinin başladığını kaydeden Görücü, "Şirketin satın alma müdürü tutuksuz sanık Erkan Yıldız'dan şikayetçi değilim. Yıldız sadece Kınaş'ın burs talebini bana iletti. Ben de burs talebini kabul ettim. Alacaklarımdan kesilecekti. Şikayetçi değilim." dedi.
"Dini duygularımı istismar eden herkesten şikayetçiyim." diyen müşteki Mehmet Salih Keskin de Kılıçarslan Eğitim Vakfına burs başvurusu yaptığını, talebinin kabul edildiğini ancak kaldığı evdeki 'ev abisinin' bursun yattığı hesap kartını kendisinden aldığını söyledi.
Burs çıktıktan bir yıl sonra kaldığı evden ayrıldığına dikkati çeken Keskin, "Burs yatmaz diye evden çıkarken kartımı istemedim. Burada yargılanan kimseyi tanımıyorum. O yüzden buradakilerden davacı değilim. Sadece 'Hilmi' kod adlı ev abisinden şikayetçiyim." şeklindeki görüşlerini dile getirdi.
"Kendini ayetler okuyarak haklı çıkarmaya çalıştı"
Müşteki Ömer Koçak ise 2012-2013 eğitim yılında FETÖ evlerinde kaldığını bildirdi. "Türkçe Olimpiyatlarıyla Türkçeyi dünyaya yaydıklarını düşündüğüm için ben de o evlerde kaldım. Evlerde kalıp dine hizmet etmek istedim." şeklinde konuştu.
Evde kalmaya başladıktan sonra kendisine 3 ortaokul öğrencisi verildiğini vurgulayan Koçak, şöyle devam etti:
"Biz ilk önce öğrencilere normal dersler çalıştırdık. Daha sonra bu çocukların askeri lise sınavına gireceklerini söylediler. Ben de askeriyede de dini bütün insanlar olmasını istediğim için karşı çıkmadım. Kayseri'de 21 evde askeri liselere hazırlanan çocuklar vardı. Haftada bir bu çocukların abileriyle toplantı yapıyorduk. Sınava 3 gün kala çocukları bizden alıp başka abilere verdiler. Son 3 gün biz ders çalıştırmadık. Ben bu olaydan sonra şüphelenmeye başladım. Bir gün çocukların kaldığı eve gittim. Bir odada teker teker abiyle görüşüyorlardı. Çıkınca ne görüştüklerini sordum. 'Abi, Kur'an'a el bastık. Söyleyemem' dediler."
Daha sonra Selim kod adlı abiye "Sınav sorularını vermeyi düşünmüyorsunuz değil mi?" dediğini anlatan Koçak, "Selim abi Kur'an'a el basarak "Öyle bir şey yok." ifadesini kullandı. Sınavdan sonra her şeyden haberim varmış gibi çocuklardan birini aradım. O da bana 'Abi, Allah razı olsun. Verdiğiniz 80 sorunun hepsi çıktı.' dedi. Bunun üzerine Selim abinin yanına tekrar gittim. Tartışmaya başladım. Kendini ayetler okuyarak haklı çıkarmaya çalıştı. 'Düşmanımızın silahıyla silahlanmamız gerekiyor.' dedi."
İlk aşamada üstü kapatılır diye savcılığa başvurmayı düşünmediğini iddia eden Koçak, "ÖSYM Kayseri Koordinatörüne olayı anlatım. O da dönemin ÖSYM Başkanı Ali Demir'i aradı. Demir beni Ankara'ya çağırdı. Ankara'ya gittim ama ÖSYM Başkan Yardımcısı ile görüşebildim. Oradan da sonuç alamayınca olayı basına anlattım." dedi.
Ara verilen duruşmaya yarın devam edilecek.