El Zeydi ile o ''pabuc''u konuştuk

Bush'a Ayakkabı Fırlatan Iraklı Gazeteci Muntazar El Zeydi İle O Pabucun Hikayesini Ve Birçok Konuyu Konuştuk

El Zeydi ile o ''pabuc''u konuştuk

Ayakkabı fırlatmaya ne zaman karar verdi?

Eylemden önce ne yaptı?

Eylem nasıl gerçekleşti?

Bush'a ayakkabı fırlattıktan sonra neler yaşadı?

Yaşamak için neden Lübnan'ı seçti?

Gezi Parkı eylemleri hakkında ne düşünüyor?

Atatürk için ne dedi?

TGB hakkında ne düşünüyor?

El Zeydi ve eşi Mariam Yaghi sorularımızı yanıtladı.

İşte O Röportaj

Türkiye'ye hoş geldiniz. Öncelikle Bush'a ayakkabı fırlatarak tüm Mazlum Ülkelerin anti-emperyalist mü-cadelesinde adeta bir cesaret örneği oldunuz. Türk gençliği olarak sizi kutluyoruz.

-Ben sizi kutlarım. Türk gençliğinin ülkesinde demokrasi ve hürriyet mücadelesindeki cesareti için kutlarım.

Böyle bir eylem yapmaya ne zaman karar verdiniz?

-ABD askeri Irak toprağına bastığı an karar vermiştim. Kalemimle mücadele ediyordum ama yetersizdi. Benim yazım, kalemim Irak’ın dışına ulaşmıyordu. İşkenceler ve tecavüzlerle ilgili o kadar çok yazı yazdım ki dışarıya ulaşmadı. Başka bir yol bulmalıydım.

"Irak’ın Bush’u çiçeklerle karşılamadığını göstermek zorundaydım"

Eylem nasıl gerçekleşti?

-İşgalin ilk günü Iraklılar Irak’ın her yerinde silahlı direnişe başladı. Kimse Bush’tan korkmadan silaha sarıldı. Ben gözlerimle gördüm; kalaşnikofla zırhlı Amerikan tanklarına saldırıldı, helikopter düşürüldü. Direniş vardı ama işgal bunun üstünü örttü.

George Bush Irak’a geldiğinde çiçeklerle karşılanacağına inandı. Maalesef bütün dünya basın yoluyla Irak’ın Bush’u çiçeklerle karşıladığını gösterdi. Irak’ın Bush’u çiçeklerle karşılamadığını göstermek zorundaydım.

Eğer öldürülürsem kimsenin eylemi kendi amaçlarına çekmemesi için eve gidip video hazırladım. Kimseye bağlı olmadığımı, Irak halkı adına ayakkabı fırlatacağımı kaydettim. Ve Bush’u takip etmeye başladım. İlk fırsatı değerlendirdim, “bu sana Iraklı halkın son veda hutbesidir köpek” diye bağırdım.

"Beni gücendiren işkenceyi bir Iraklının yapmasıydı"

Bush'a ayakkabı fırlattıktan sonra neler yaşadınız?

-Bana çok işkence yaptılar. Dişlerimi, burnumu, ayaklarımı kırdılar, elektrik verdiler. Bunu bana yapan Maliki'nin adamlarıydı. Beni gücendiren, bunu Bush’un adamlarının yapması değil, bir Iraklının yapması oldu.

Neden Lübnan'ı seçtiniz?

- Lübnan'ı İsviçre'ye tercih ettim. İsviçre bana siyasi mürteci olma hakkı verdi ama ben Lübnan'ı seçtim. Çünkü Lübnan bir Arap ülkesi ve aynı şekilde direnişin ülkesi. Orada herhangi bir yere tabi olmadan özgürce yaşama olanağı var.

"Eğer elimde olsa her Taksim şehidini Nobel Barış Ödülü ile ödüllendirirdim"

Gezi Parkı eylemleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Ben inanıyorum ki zulme karşı geldiniz, geri çekilmediniz. Ben sizin barışçıl her eyleminizi destekliyorum. Karşı tarafın sizi mezhep, ırk olarak ayırmasına izin vermeyin.

Asker ve emniyet görevlileri de sizinle olmalı. Onları sizin tarafınıza çekmek için çalışın. Onlara çiçek verin. Onlar size kimyasal atsın, siz onlara çiçek verin. Bu şekilde onları dünya önünde rezil edin.

Eğer elimde olsa her Taksim şehidini Nobel Barış Ödülü ile ödüllendirirdim.

"Türkiye'de ülke sorunlarına kafa yoran devrimci bir gençlik var"

TGB hakkında ne düşünüyorsunuz, bizlere bir mesajınız var mı?

Sizin Amerikan askerlerinin başına çuval geçirdiğinizi öğrendiğimde çok şaşırdım. Siz beni çok şaşırttınız. Üzgünüm, geç öğrendim. Çünkü sizin bu bilgilerinize ulaşacak bir basın hattım yoktu. Fakat Taksim Direnişi'ni gördüğümde dedim ki, "eğer devrim varsa, devrimci gençler de var." Sadece diskolarda gezen, barlarda undergrand partilerde gezen gençler olmadığını anladım. Türk dizilerinde gençler genelde öyle gösteriliyor ve izleyende öyle bir fikir oluşuyor. "Yalnızca öyle gençler yok, ülke sorunlarına kafa yoran devrimci bir gençlik de var" dedim.

Bugün ben bir örnek vereyim sizlere. Örneğin biz Arap ve Doğuluyuz. Eğer ben bir erkeği görürsem eşini döven, eğer ben karışmazsam ve adamı hırpalayıp kadını annesinin evine götürmezsem bu benim için onursuzluktur. Çünkü benim kültürüm böyle mesela. Bir örnek bu. O yüzden biz kadını koruruz, biz erkek olarak kadını korumakla görevliyiz. Bu bizim görevimiz. Fakat bugün TGB'den bir kadın ve bir erkek gelip bizi korudular. Bizimle yürüdüler ve bana dediler ki, "bu arkadaşlar senin korumaların." Ben bundan gurur duydum. İki arkadaşın fotoğrafını çektim, herkese göstereceğim. Buradaki kadınlar erkek gibi güçlü. Çok güzeller, çok zarifler ve çelik gibiler.

"Tarih karşıdevrimcileri değil, direnişçileri yazar"

Ben size başarı diliyorum. Başımıza ne gelecek diye korkmayın. Göreceksiniz; rüyalarınızı düşlerinizi çalacaklar. Yükseğe çıkmamanız için ayaklarınızdan aşağı çekecekler. Ne zaman fikirlerinizde tek olduğunuzu, yalnız kaldığınızı ve bütün insanların sizin karşınızda olduğunu görürseniz bundan kahrolmayın; bundan mutluluk duyun. İftihar etmelisiniz onlar gibi olmadığınız için. Çünkü tarih hiçbir zaman mazlum halkları yalnız bırakmadı. Tarih hiçbir zaman karşı devrimcileri yazmaz. Tarih direnişçileri yazar. Ailelerinin ve toplumun yanında gurbette gibi yaşayanları yazar. Korumak için siper oldukları halkın onları sırtından vurduğunu görenleri yazar. Eğer kazanmak istiyorsanız bunun bedelini ödemek zorundasınız. Eğer sıradan bir yaşam sürmek istiyorsanız orada buyurun. Fakat öldükten sonra kimse sizi hatırlamayacaktır.

Bütün önderler yalnızdı ve akıntıya karşı kulaç attı. Bütün önderlere bakarsanız önce aileleri ve yakınındakiler onlara karşı çıkmıştır. Hazreti Hüseyin'e - ona selam olsun- karşı savaşanlar, ona en yakın olanlardı. Babasının askerleriydi ve Müslüman olduklarını söylüyorlardı. O tekti ve garipti. Yalnızdı ama sonuçta o zafere ulaştı. Onun zaferi, 1400 yıl sonra Hazreti Hüseyin'den söz ediyor olmamızdır.

"Her yerde Atatürk sevgisini görüyorum. Hiç kimse bunu yok edemez"

Mahatma Gandi yalnızdı ve onu en yakınındaki öldürdü. Ama Gandi bugün hâlâ yaşıyor. Che Guevara'yı Boliv-ya'da savunduğu insanlar öldürdü. Açtı, hastaydı, üşümüştü ve bütün kurşunları bitmişti. Fakat Che Guevara hâlâ kalbimizde yaşıyor. Fotoğrafları her yerde, fikirleri yaşıyor. Mazlumlar bitmedikçe üzüntüm de bitmeyecektir. Kim zulmü görür ve ona karşı durursa, o vatanseverdir zaten. Siz de böyle olun. Atatürk de zulme karşı duranlardandır. Bugün nereye gitsem Atatürk fotoğraflarını görüyorum. Her yerde Atatürk sevgisini görüyorum. Hiç kimse bunu yok edemez. Çünkü Atatürk bunu teriyle, kanıyla, yaşamını adayarak kazandı bu sevgiyi, önderliği.

Atatürk Türklerin babası demek değil mi?

Evet.

- O zaman o sizin babanız, ona daha çok sahip çıkın. Eminim o sizinle şu an gurur duyuyordur. Teşekkürler.

Çok teşekkürler. Atatürk'ten görev alan Türk gençliği olarak söz verelim kendisine. Ortadoğu'daki mazlum halklarla beraber emperyalizmi bu bölgeden söküp atacağız. Biz de bunun sözünü verelim.

- İnşallah. Çok teşekkürler.

"Emperyalizmle mücadele eden her hareketin doğal üyesiyim"

Mariam Yaghi, siz de bir gazeteci olarak kendinizden bahseder misiniz?

-Ben Emel hareketi üyesiyim. Ama emperyalizmle mücadele eden her hareketin doğal üyesiyim. Babam siyonizme karşı mücadele etmiş, çatışmalara girmiştir. Çok sayıda Hizbullah hareketi içinde İsrail'in zulmüne karşı mücadele veren anne tarafından akrabam var. Amcam 18 yaşında direniş şehidi olmuştur. Bunu beni çok etkilemiştir. 18 yaşında bir genç zulme karşı özgürlük için şehit olmayı göze alıyor. Ben direnişçi ailenin bir kızı olarak bilinsem yeter. Daha fazla ayrıntı vermeye gerek yok.

Bize bir öneriniz var mıdır?

-Musa Sadr'ı okumanızı öneririm. Sadr bir ilk yaparak Hıristiyanlarla Müslümanları bir safta buluşurdu. İç savaş sırasında Sadr Şii kıyafetiyle kiliseye gitmiştir. Hıristiyanların bölgesinden dondurma alıp yemiş; kendisine, " onlardan bir şey alıp nasıl yersin" diyenlere, "siz nasıl kendinizden olan kardeşinize böyle dersiniz" yanıtını vermiştir.

TGB Akıl Fikir Bürosu

ulusalkanal.com.tr

bush muntazar el zeydi pabuç