Mahmut Tanal twit attı Can Dündar üzerine atladı! İşte Erdoğan'ın o fotoğrafının gerçek hikayesi
CHP Milletvekili Mahmut Tanal'ın paylaştığı, gazeteci (!) Can Dündar'ın retweet yaptığı fotoğrafın hikayesini, o karede yer alan Mustafa Birçek ulusal.com.tr'den Umut Tezerer'e anlattı
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Afrin'e yönelik başlattığı "Zeytin Dalı Harekâtı" birilerini fazlasıyla endişelendirdi. Öyle ki, repertuarlarında her daim hazır olan ve ezbere bildikleri "Siviller ölüyor", "Ne işimiz var Suriye'de", "Barış hemen şimdi", v.b. şarkıları şakımaya başladılar...
Sadece şarkı da söylemediler. İmzalar toplandı, mektuplar yazıldı. Ve, tabii ki sosyal medya! O mecra kullanılmazsa olmazdı. CHP İstanbul milletvekili Mahmut Tanal'ı tanımayan yoktur. Tanal, oturup internetin başına kendi mi buldu, yoksa birileri bulup ona mı gönderdi bilinmez ama Twitter'dan bir fotoğraf paylaştı. Gazeteci(!) Can Dündar da bu twitin üzerine adeta atladı. Tanal, fotoğrafın üstüne "26 Yıl önce CUMHURBAŞKANI....,Yorumu millete bırakıyorum." diye yazdı. Can Dündar ise aynı mesajın üzerine "Müthiş haber @MTanal Erdoğan, savaşa karşı barış yürüyüşünde.." diye yazarak, kendi takipçileri görsün diye paylaştı. Yukarıda, Can Dündar üzerine atladı dedik. Çünkü, Tanal twiti attığında saat 11.32, Dündar'ın yorumu ile birlikte retweet (RT) yaptığında ise 11.35 idi.
O fotoğrafta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hemen yanında yer alan Mustafa Birçek'i aradık ve o fotoğrafın hikayesini kendisinden dinledik. O tarihlerde Sosyalist Parti'nin İstanbul İl Başkanı olan Mustafa Birçek'e sorularımız ve yanıtlarına geçmeden önce kısaca o dönemi biraz hatırlayalım.
Bakın, o tarihlerde Hürriyet'te yazan Emin Çölaşan 8 Şubat 1998'de o günleri nasıl anlatıyor:
"Güneri Cıvaoğlu'nun önceki gece yayınlanan Durum programı, gerçek bir ibret belgesiydi. 1991 yılında Körfez Savaşı yaşanırken Turgut Özal Cumhurbaşkanı, Orgeneral Necip Torumtay Genelkurmay Başkanı, Ali Bozer Dışişleri Bakanı idi.
Özal, ABD Başkanı Bush'la yakın işbirliğine girmiş, Türkiye'yi Amerika'nın kucağına oturtmuştu.
Amacını kısaca özetlersek, şöyleydi:
Amerika, Irak'ı vurunca biz de yukarıdan girecek, Musul, Kerkük gibi petrol bölgelerini ele geçirecektik. Böylece, yakınımızdaki petrol yatakları bizim olacaktı. Ondan sonra köşeyi dönecektik!
Bunu bize elbette yedirmezlerdi.
En başta Amerika yedirmezdi. Ama Amerika, Özal'ı bulmuşken dolmuşa getirmeye çalışıyor ve başarıyordu.
Böylesine uluslararası bir maceraya Türkiye'nin sokulması, gerçek anlamda bir intihar, bir cinayetti...
Ve Turgut Özal bunun farkında bile değildi.
"Bir koyup üç alacağız" diyordu!
Devlet yetkilileriyle görüş alışverişinde bulunmak, merhumun âdeti değildi. Çok fazla bir şey bilmediği halde kararları kendisi alır, çevresine tebliğ ederdi.
Asker kesimi ve dış politika uygulayıcıları, kendisinin bu inanılmaz yanlışına daha fazla göğüs geremediler...
Ve kısa sürede devlet kademelerinde iki önemli istifa oldu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay ve Dışişleri Bakanı Ali Bozer istifa ettiler...
Çünkü ikisi de, Türkiye'nin başına Özal kumarı sonrasında açılacak büyük belayı görmüşlerdi.
Torumtay önceki gece Cıvaoğlu'na daha açık ve net konuştu, önümüze o dönemin acı gerçeklerini serdi. Dönemin 2. Ordu Komutanı Orgeneral Kemal Yavuz da pek çok gerçeği açıkladı.
Ve o programda bir kez daha anladık ki, 1991 Körfez krizi sırasında Türkiye'yi Türk askerinin sağduyusu kurtarmıştır.
Eğer Amerika'nın dolduruşuna gelen ‘‘büyük devlet adamı'' Özal'ın aklına uyup da Irak'a girseydik, her yönden pişman olacaktık.
Belki binlerce şehit verecektik... Ama kesin olanı, Musul ve Kerkük'ten, bir süre sonra -bütün dünyanın baskısıyla- atılacaktık.
Dünyaya rezil olacaktık.
O aşamada hiç değilse bundan kurtulduk."
Gelelim o fotoğrafın hikayesine…. Budan sonra sözü Mustafa Birçek'e bırakıyoruz.
Bu fotoğraf ne zaman çekildi. Yanınızdaki isimler ile nasıl bir araya geldiniz ve hangi "savaşa" karşı durdunuz?
Mustafa Birçek: Körfez Savaşı Özal iktidarı dönemi. Özal "bir koyup üç alma" söylemine dayanan bir dış politikaya dayanarak Türkiye'yi ABD emperyalizminin yanında Irakta savaşa sokmak istiyordu. Hatırlarsak zamanın Genelkurmay Başkanı Sayın Necip Torumtay istifa ederek ordumuzun direncini göstermişti. Türkiye de o dönem savaş karşıtlığı, ABD'nin başını çektiği ve Özal'ın da Türkiye'yi bu savaşa sokmaya çalışan politikalarına karşı o gün ki muhalefet partilerinin yapmış olduğu bir dizi eylemdi.
O günler tüm dünya da olduğu gibi ülkemizde de liberalizmin rağbet gördüğü dönemdi. O günlerde DYP İstanbul il başkanı Orhan Keçeli bizleri Hilton Oteli'nde bir toplantıya davet etti. İlk toplantı Hilton'da oldu. Bu toplantıda mevcut koşulları görüştük. Ardından neler yapılması gerektiğini konuşmak için ikinci toplantıyı da SHP il başkanı Ercan Karakaş'ın önerisiyle SHP il merkezinde yapma kararı aldık. Bu fotoğraf ise Refah Partisi İstanbul İl merkezinde yapılan üçüncü toplantıya ait. İlk toplantıdan sonraki toplantıları basına haber vererek yaptık. Özet olarak ilk toplantıda ABD'nin Ortadoğu'ya müdahalesini ve Özal'ı n emperyalist savaş yanlışı politikasına karşı bir araya gelme iradesi konuşuldu. 2.ve 3. toplantılar da ise yapılacak bir dizi eylemler konuşuldu, kararlaştırıldı.
(Mustafa Birçek)
Bugün de "savaşa hayır" diyor musunuz?
Mustafa Birçek: Türkiye bugün ABD emperyalizmine karşı savaşıyor. Bu savaşın sonuna kadar yanındayım. ABD emperyalizmine ve piyonları o kadar çaresizler ki, arşivleri bile çarpıtmaya çalışıyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan o gün Refah Partisi il başkanı olarak ABD'nin cephesinde Mehmetçiğin Irak'a müdahalesine muhalefet ediyordu.
O günlerden bu yana aradan geçen 26 yılda, önce başbakan ardından cumhurbaşkanı olan ve bir dönem "BOP Eşbaşkanıyım" diyen Erdoğan'ı nasıl yorumluyorsunuz?
Mustafa Birçek: Arada geçen zamanda bir BOP süreci de var tabii. Ancak bugün ABD'ye karşı savaşıyor. Türkiye'nin zorunlulukları esastır. Şahısların istem ve davranışları böyle dönemlerde geçerli olmuyor. Hatta bu fotoğrafın çekildiği toplantıda bir dizi eylem kararlarının son şekli verildi. Bazı liberaller Saddam karşıtlığı ve genel savaş karşıtlığı fikirler ileri sürdüler. Ben bu fikirlere karşı çıktığımda en kuvvetli destek veren isim ise Sayın Erdoğan'dı.
Umut Tezerer
ulusal.com.tr