Bu da halkın kamu spotu!

Allah kimseyi Torosların koynunda o müdürün düştüğü duruma düşürmesin…

Bu da halkın kamu spotu!

Türkiye Soma’da yaşanan facianın yarattığı acıyla birlikte bir kez daha “gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” anlayışının milli bir gelenek haline geldiğini ağır bedel ödeyerek gördü. Ancak siyasi otoriteye göre kabuk değiştiren, gelene ağam, gidene paşam demeyi varoluşunun garantisi olarak gören kamu idarecilerinin vurdumduymazlığının yarattığı fotoğraf, insanlığın binlerce yıllık akıl birikimini bir çırpıda sıfırlayacak manzaralar ortaya koymayı sürdürüyor.

Bunun son örneklerinden biri de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan ve ekranlarda dönmeye başlayan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecini anlatan kamu spotu.

BAKANLIĞIN KAMU SPOTU, HALKIN AKLIYLA ALAY EDİYOR

İsteyenlerin bu adresten (http://vimeo.com/89495215 ) de izleyebileceği kamu spotunda, izleyenin rüyalarını süsleyecek türden doğa ve yaşam alanı manzaraları eşliğinde şöyle deniliyor: “Doğanın ortasında bir tesis. Bu tesis buraya kurulurken çevreye etkileri araştırıldı mı? Bölgedeki hayata zararı var mı? Ekosisteme etkileri değerlendirildi mi? Peki bu tesis buraya kurulurken bölge halkı bilgilendirildi mi? Tüm bu soruların yanıtını 20 yıldır veren Çevresel Etki Değerlendirme yani ÇED var… ÇED, uzmanların hazırladığı raporların ışığında, ilgili tüm kurum ve kuruluşların katılımıyla işletmelerin çevreye ve insana etkilerini değerlendirmekte. Türkiye’nin çevresi ÇED’le güvence altında. Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı…”

YIKIMA KARŞI DİRENEN ON BİNLERCE İNSAN MANYAK MI?

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED konusunda hazırladığı kamu spotunda böyle söylüyor… Peki gerçekler böyle mi? Bir süre önce Rize’deki bir davada HES’lerin çevreci olduğunu savunan bakanlık avukatına, “biz manyak mıyız, mazoşist miyiz o zaman?” diyen avukat Yakup Okumuşoğlu’nun da belirttiği gibi; “vadilerinde ÇED sürecinin meşrulaştırdığı yıkıma karşı direnen on binlerce insan manyak mı?” diye sormak gerekiyor…

TOROSLARIN KOYNUNDAKİ BİR ÇED TOPLANTISININ ANATOMİSİ

Biz yine de bu sorunun yanıtını bulmak için 15 Mayıs günü Torosların koynunda, Antalya’nın Akseki ilçesine bağlı Güçlüköy’de, köylü kadınların başını çektiği HES eyleminin ayrıntılarına bakalım…

Antalya-Konya karayolunda buluşan köylülerin eylem yapma nedeni, Akseki ve Gündoğmuş ilçeleri sınırlarında bulunan Çenger Çayı üzerinde özel bir şirket tarafından yapılmak istenen HES projesiyle ilgili halkı bilgilendirme toplantısı. Bir başka deyişle de ÇED toplantısı.

KAMU SPOTLARINI YEMEYEN HALK, YIKIMA KARŞI AYAKLANDI

15 Mayıs günü Bakanlığın duyurduğu saatte toplantının yapılacağı alana gelen Güçlüköylülere destek vermek için, daha önce kanyonları başında günlerce su nöbeti tutan Ahmetler köylülerinin yanı sıra HES’ten ağzı yanan Köprülü, Güneycik ve Gençler köylüleri de alana akın etti. Kadın erkek, genç ihtiyar sularını sahiplenmek için alanda toplanan köylülerin yaklaşık dört saat süren eylemi ÇED toplantısının yapılamamasıyla sona erdi. Bir başka deyişle Bakanlık yetkililerinin kamu spotlarıyla şirin göstermeye çalıştığı yıkım projelerini, o spotların hedef kitlesi olan halk artık yemediğini göstermiş oldu.

Manavgat köylülerinin ÇED toplantısında “bilgilenmek istememesi”, yetkililerin yalanlarına karşı karınlarının tok oluşu ilk değil. Son da olmayacak…

KADINLI ERKEKLİ KÖYLÜLERİN DESTANSI EYLEMİ

İsterseniz son günlerde Türkiye’nin gördüğü en güzel halk direnişlerinden biri olan bu destansı eylemin ayrıntılarına daha yakından bakarak yüreği yaşam alanlarını korumak için çırpınanların yangın yerine dönen yüreklerine bir avuç serin su serpelim.

Manavgatlı köylülerin, kardeşlik ve dayanışma ruhuyla yazdığı destanın hem tanığı hem de eylemcilerinden biri olan yazar Şafak Okdemir, o destansı günün ayrıntılarını bizim için kaleme aldı.

Şimdi sözü, teneke, zurna ve düdük sesleri eşliğinde sürüp giden eylemin tam ortasında yaşadıklarını bizimle paylaşan yazar Şafak Okdemir’e bırakalım:

‘ÇED DUYURULARI SAYFASININ BAĞIMLISI OLDUK!’

“15 Mayıs günü Manavgat'ın Toroslar'ında yapılmak istenen iki yeni HES projesi için, bir yerlerde yine bir ‘ÇED toplantısı’ olduğunu biliyorduk günler önceden. Ama yetkililer bu toplantıya katılması beklenen köylülerin muhtarlarına bildirdiğinden değil. Ya da ilgili köyün görünür bir yerine duyuru asıldığından da değil. Resmi ÇED sayfası izleme bağımlısı olduğumuzdan! Yöre insanlarını yok sayarak yapılmak istenen HES'ler hakkında, zamanında bilgi edinebilmek için bakanlığın ÇED sayfasını izleme alışkanlığı edinmek durumunda kaldığımız için. Neyse ki internette hâlâ ÇED'lerle ilgili duyuru sayfasını korudukları için öğrendik. Meraklı bir dizi filmi izler gibi, her gün bu sayfaya bakarak, memleketin neresinde, hangi dağda maden ya da taş ocağı izni süreci başlıyor; hangi vadinin başına çorap örülmek isteniyor, hangi ören yeri tehlike altında görmek mümkün! Sağlam sinirlere sahip olmak gerektirdiğine de şüphe yok. Çünkü hemen her gün bir cennet köşemize daha maden ocağı ruhsatı verildiği ya da eşsiz güzellikte bir şelale üzerine HES izni çıktığı görülebilir buradan.

Vadilerimizin, derelerimizin, şelalelerin, köylerin ve dağların adını öğrenmek ve hep aklımda tutmak istesem de; hangi HES şirketi hangi dere üzerine hangi isimde HES yapmak istiyor, kaç tane yapmak istiyor, kaç kilometre boyunca dereyi boru içine alacakmış, suyu kaç metre yüksekten düşürecekmiş, şirketin sahibinin adı neymiş gibi içi karartıcı bilgilerle aklımı yormaktan vazgeçtim. Burada da, toplantısına gittiğimiz HES projesinin adını bile anmak istemiyorum. Bu tür teknik bilgiler ilgili haberlerde geçiyor zaten. Biz adını anmazsak, bu yıkım projeleri de gerçekleşemez diye de düşünebiliriz!

‘HES’LERİN YAPTIKLARI YAPACAKLARININ GARANTİSİDİR’

Yeni HES projeleri için ‘Yaptıkları yapacaklarının garantisidir nasıl olsa’ diye düşünenlerdenim. HES'in iyisi olamayacağına göre; her biri için ayrı ayrı yöre halkını bilgilendirmeye gelen şirket yetkililerini de, onlara sularımızı elleriyle sunan DSİ mühendislerini de, aslında ÇED sürecinden nefret eden Çevre Bakanlığı il yöneticilerini de göresimiz yoktur bizim. Ama yine de bizler, koşarak gidiyoruz bu ÇED toplantılarına. Çünkü tüm yaşamı ve geçimi köylerinden geçen bir dereye bağlı olan yöre insanları, yaşadıkları yerde bir HES tehdidi olduğunu hep en son öğreniyorlar. Bu güne dek inşaatı ve işletmeye geçişi mümkün olmuş HES'lerin hemen hepsi bir oldu-bittinin sonucu.

‘PAÇAVRA RAPORLARLA VADİLERİMİZİN KAPISINA DAYANDILAR’

Manavgat'ın Ahmetler Köyü gibi, komşusu Gençler Köyü de, yaşam kaynakları üzerine yapılmak istenen HES'lerin tehdidine ‘dur!’ demeye karar vermiş. ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararından döndürdükleri proje için başlatılan ÇED sürecinin takipçisi olmuşlar. Buradaki çelişki, hem ÇED isteyip hem de sonra toplantısında bulunmak istemeyen halktan kaynaklanmıyor. Her durumda, halkın kararını önemsemeyen, ne pahasına olursa olsun yaşam alanlarını ellerinden almaya kararlı politikalara karşı geliştirilmeye çalışılan savunma yolları söz konusu olan. Bir kaç acı deneyimden sonra öğrenmek zorunda kaldık ki; başlangıçta Avrupai heveslerle yürürlüğe konmuş olan ÇED süreçleri, zaman içinde hızla göstermelik bir işleme dönüştürülmüş olduğundan, bir milyon insan toplanıp olumsuz görüş bildirse de dikkate alınmamaktadır. Bunun sonucu olarak da, eğer bu göstermelik bir ‘süreç tamamlama’ işlemiyse, bizler bu süreci bir noktasında aksatmaya çabalıyoruz. ‘ÇED sektörü’ diyebileceğimiz işbirliklerinin bir tanesi olan, ÇED raporu hazırlama şirketlerinin ürünü olan paçavra değerindeki raporlara dayanarak, şirketlerin vadilerin kapısına dayanmasını elimizden geldiğince uzak bir ihtimal haline getirmeye çalışmaktır yaptığımız. Nedir? Köylülerden tarihi ve yeri olabildiğince saklanarak yapılmak istenen bu göstermelik ‘bilgilendir-me’ toplantılarını yaptırtmamak! Ve kuşkusuz bunu kayıt altına aldırtmak!

‘TENEKE, ZURNA, DÜDÜK; HES ÇETECİLERİ HOŞGELMEDİNİZ!’

Soma faciasının hemen ertesinde, gözler gönüller çok uzaktaki yurttaşların acılarına kilitlenmişken, Toroslar'ın güzeller güzeli bir köyünün kaderi için el ele verdi yüzlerce insan. Yok, eğlence olsun diye değildi teneke çalmalar, düdükler, zurnalar... Cehennem gibi bir gürültü ortamında, bizlerin acılarına yeni acılar eklemek için kapkara lüks arabalarıyla çıkagelen HES çetecilerine ‘Hoş gelmediniz’ demekti, öfkemizi tenekeden, düdükten çıkartıp, medeni davranacak gücü toplamaktı...

‘DİNLEMEYCEZ ONLARI, İŞLERİNİ GÖRDÜRMEYCEZ’

Köylerinin 10 kilometre uzağında, kendilerinden kaçırılmaya çalışılan toplantıyı aslında istemediğini göstermek için yollara düşen Gençler köyü kadınları, giderken anlattılar: ‘Bizim toprağımız her şeyimizdir. Ekip biçmezsek yaşayamayız bizler’ diyorlardı. Uzak illerde öğretmen olmaya çalışan çocukları için tüm kazançlarını döktüklerini, topraklarından ayrılmak zorunda kalsalar öleceklerini anlatıyorlardı. Aslında, muhtemel akıbetleri Soma'da yaşanmamış mıydı? Toprağından kopartılan insanlar, işte sonunda üç kuruşa muhtaç, köleler gibi ölüme gitmemişler miydi? Güzelim yeşil gözlerindeki hüzünle Ümmü, dereleri üzerine bir kaç yıl önce yapılmış olan HES yüzünden nasıl susuzluk çektiklerini, şirketin verdiği sözlerin bir tekini tutmayıp, nasıl tüm köyü suyun yolunu bekler hale getirdiğini anlattı: ‘Ölürüz de, bir yenisine asla izin vermeyiz!’ diyorlardı. Ve bu yaşayacakları ilk ÇED toplantısı olduğu halde, gelenlerin asla iyi niyetle gelmeyeceğine emindiler. ‘Dinlemeycez onları, işlerini gördürmeycez’di kararları...

KUMLUCA’DAN GAZİPAŞA’YA TOROSLARIN DAYANIŞMASI

Uzak mesafeler artık HES karşıtı dayanışmaya engel değil Toroslar'da. Kumluca'dan Gazipaşa'ya dek birçok yerden temsilciler, köylüler, muhtarlar geldi Gençler Köyü'ne destek olmaya. Toplantı yeri olarak bakanlığın belirlediği lokanta, Manavgat-Akseki ana yolu üzerinde ve Güçlüköy sınırlarındaydı. O gün, Güçlüköy halkı ve muhtarı yüzlerce insanı, bir otobanın kıyısında bile evlerindeymiş gibi hissettirdiler.

‘MÜDÜR NE TUTANAK YAZMAK NE DE KÖYLÜLERE VERMEK İSTEMİYOR’

Bir kişi bile, gelen HES heyetini dinlerse, işlem tamamlanmış sayılacağından, tam bir fikir ve eylem birliğiyle direndi, toplantı yerine girmedi ve saatlerce güneşin altında protestolarını sürdürdü insanlar. Toplantının yapılamadığı çok açık ve netti ama Antalya Çevre ve Şehircilik İl Müdürü, ne tutanağa gerçeği yazmak istiyordu ne de, bir kopyasını avukatlara ve köy muhtarına vermeyi.

‘O MÜDÜRÜN YERİNDE OMAK İSTEMEZDİM’

Protestolar arasında, bitmeyen teneke ve çan sesleri ve sloganlar eşliğinde, otobanın kenarında başlayan görüşmeler; orta refüjün üzerinde, lokantanın içinde, müdürlüğün minibüsünün içinde tam 4 saat sürdü! O koşullarda, yapılamamış toplantıyı yapılmış göstereceklerini ve bunu yapmak zorunda olduklarını, ama belgenin kopyasını halka göstermek zorunda olmadıklarını, 'yasa ve yönetmelikler çerçevesinde' savunan bir çevre il müdürünün yerinde olmayı hiç istemezdim doğrusu!

Bizler daha önce, yine yaptırılmamış bir toplantının yalan yanlış tutanağıyla jandarma tarafından kalabalık arasından kaçırılmış çevre il müdürü gördüğümüz için; bu kez kendilerini bir saniye bile yalnız bırakmıyorduk!

‘O TUTANAK GÜNÜN ÖZETİ NİTELİĞİNDE’

‘Güleriz ağlanacak halimize’nin sahnelendiği bir dramanın bu perdesini biz kazandık. Saatler sonunda ve tüketici konuşmalara eşlik eden halkın kararlı duruşuyla. Aslında, orada bulunan pek çok insanın katkılarıyla kotarılan bu ‘buluşma tutanağı’na, bin bir zorlukla yazdırılan cümleler günün özeti niteliğinde.

TOROSLAR KENETLENDİYALNIZ DEĞİLİZ HİÇ BİRİMİZ…

‘HES'çiler’ gittikten sonra Soma'da yitirilen canlar için saygı duruşu yapıldı. Ardından istiklal marşı söylendi. Sonrasında, Gençler Köyü muhtarının basın açıklaması, Ahmetler Köyü muhtarının konuşması, Gündoğmuş Köprülü ve Kayabükü muhtarları ile Gazipaşa Çığlık'tan gelen temsilcinin duygu dolu, öfkeli, kararlı konuşmaları; Toroslar'ın gerçek sahiplerinin birbirlerine karşılıklı verdikleri sözlere tanıklık eden kenetlenmiş elleri, yalnızca değerli anılar değil bizler için. Hiç kimsenin, hiç birimizin, hiç bir köyün yalnız başına olmadığı gerçeğinin ta kendisi. Ve elimizdeki en değerli 'belge'...”

Yusuf Yavuz

ulusalkanal.com.tr