Tüketim çılgınlığı atom bombasından daha vahim!
Nükleer Fizikçi Prof. Dr. D. Ali Ercan Hiroşima'ya atılan atom bombasının 70. yıl dönümü nedeniyle yaptığı değerlendirmede, insanlığın nükleer ve kimyasal silah dehşetini yaşadığı 2. Dünya Savaşı'nın çok pahalı bir ders olduğunu ve günümüzde oluşan nükleer denge dolayısıyla yeni bir nükleer savaş olasılığının düşük olduğunun altını çizerek, "yeni dönemde yeni risklerle karşı karşıya kalındı. Nüfus patlaması ve savurgan tüketimin çevre felaketine yol açan kirlilik ve yıkım etkisi, gelir dağılımında giderek artan adaletsizlik, terör, göç ve bölgesel savaşlar. Umarız ki beşiğimiz ve mezarımız olan mavi gezegenimizin insanlık için tek barınak olduğu bilinci giderek yayılır. Kapitalist ekonominin uydurduğu 'sürdürülebilir kalkınma' peşinde koşmaz, doğayla uyumlu 'sürdürülebilir yaşam' arayışına koyulur. Aksi takdirde bu yüzyıldaki kıyım 2. Dünya Şavaşını elliye katlayacaktır" görüşünü dile getirdi.
İNSANLIĞIN ÖLDÜĞÜ HİROŞİMA'NIN 70. YILI
6 Ağustos 1945'te ABD tarafından Japonya'nın Hiroşima kentine atılan atom bombasının üstünden tam 70 yıl geçti. Hiroşima'nın ardınan Nagazaki'ye atılan atom bombası, yaklaşık 200 bin insanın ölümüyle sonuçlandı. Nükleer Fizikçi Prof. Dr. D. Ali Ercan, Hiroşima'nın 70. yıldönümü nedeniyle yaptığı değerlendirmede, 3 kilometre çapındaki alan içerisinde bulunan her şeyi yakıp yıkan 15-20 bin ton TNT'ye eşdeğer olan 2 atom bombasının ardından ölen 200 bin kişinin yarısının birinci gün yanarak öldüğünü, geri kalanının ise yanık yaraları ve radyasyon etkisiyle kanserden dolayı 1-2 yıl içerisinde yaşamını yitirdiğini belirtti.
NÜKLEER FİZİKÇİ PROF. DR. ERCAN: 'SAVAŞ, GERİ ZEKALILIK GÖSTERGESİDİR'
Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyada savaş çığırtkanlığı yapıldığı bir dönemde, "Vatan'ı savunmak dışında savaş cinayettir" diyen Atatürk'ün bakış açısını benimsediğinin altını çizen Prof. Dr. Ercan, "Gerçekten de vatan savunması söz konusu değilse, savaş insan kanından nemalanan katillerin işidir. Yıllarca doğudaki, şimdi güneyimizdeki bataklığı hazırlayanlar temelde batının silah tüccarları ve onların içerideki sivil-asker hempalarıdır. Savaş sadece ahlâk düşüklüğünün bir göstergesi değil, aynı zamanda yönetici konumda olanlar için beceriksizliğin, geri zekâlı oluşun da bir göstergesidir. O nedenle yöneticilerimize ders olsun diye söylüyorum; aptallar problemleri yaratır, akıllılar onların yarattığı problemleri çözer ancak; gerçek üstün akıl odur ki, problemleri çözen değil, problemleri yaratmayan akıldır" görüşünü dile getirdi.
İşte Nükleer Fizikçi Prof. Dr. D. Ali Ercan'ın Hiroşima'nın 70 yıldönümünde yaptığı uyarılarla dolu kapsamlı değerlendirmesi:
ABD EMPERYALİZMİNİN MİLİTARİST YÜKSELİŞİ
"Japonya, 2 Eylül 1945'te Amerika, Kanada ve İngiltere'den oluşan müttefik kuvvetlere koşulsuz teslim oldu. Almanya ise 3 ay önce teslim olmuştu. Böylece, Adolf Hitler’in başında bulunduğu Almanya tarafından 1 Eylül 1939’da Polonya'nın istila edilişi ile başlayan ve 6 yılda, yarıdan çoğu siviller olmak üzere, yaklaşık 80 milyon insan zayiatına neden olan korkunç savaş da resmen bitmiş oluyor ve dünya yeni bir çağa, ‘nükleer çağ’a giriyordu. Bu dramatik yeni başlangıçla birlikte, ABD emperyalizmi dizginlenemez militarist yükselişini sürdürmeye başladı.
EİNSTEİN'İN 3. DÜNYA SAVAŞI ÖNGÖRÜSÜ: TAŞ VE SOPA
Kore, Vietnam, Afganistan ve Irak savaşlarında ve dünyanın dört bir yanındaki -anti kapitalist devrimci hareketleri- bastırmakta kullanılan ABD silahlı kuvvetleri, dünyadaki bütün ülkelerin askeri güçlerinin toplamına eşdeğer güçte büyük bir savaş makinesidir. Artık bundan sonraki savaşlarda, özellikle nükleer silahların kullanılacağı savaşlarda askerlerden çok sivil halk kitlelerinin ölümle karşı karşıya kalacağı anlaşılmış oldu. Bu nedenle, Fizikçi Albert Einstein muhtemel bir nükleer savaş sonrası insanlığın düşeceği perişan duruma vurgu yaparak, 'Üçüncü dünya savaşından sonraki savaşlar herhalde taş ve sopalarla yapılır' demişti.
NOBEL ÖDÜLLÜ FİZİKÇİ NÜKLEER BOMBA İCAT EDİYOR
ABD'nin 1942-46 arası gizli olarak sürdürdüğü atom bombası yapımını içeren 'Manhattan Projesi'nde görev alan Robert Oppenheimer, Enrico Fermi, Ernest Lawrence, James Chadwick gibi dönemin ünlü fizikçileri, 16 Temmuz 1945'te başarıyla gerçekleştirdikleri nükleer denemede (Trinity Deneyi) nükleer bomba dehşetinin de yakından tanığı oldular. Parçacık hızlandırıcısı 'Siklotron'u icadından ötürü Nobel ödülü almış olan Ernest Lawrence, Japon elçisinin de yapılacak nükleer deneye davet edilmesini, elçinin nükleer bombanın gücünü bizzat görmesini, dehşetini bizzat yaşamasını istemiş ve böylece bombanın Japonya kentlerine atılmasına gerek kalmadan, Japonya'nın teslimiyete ikna edilebileceğini, savaşın daha az insan zayiatı ile sonlandırılabileceğini söylemişti. Ne yazık ki Lawrence'in bu önerisi Amerikan yönetimince kabul görmedi ve Roosevelt'in ani ölümü sonrası Başkan olan Truman, Japonya'ya nükleer bomba atılmasına onay verdi.
400'DEN FAZLA NÜKLEER, ELEKTRİĞİN YÜZDE 15'İNİ KARŞILIYOR
O günden bu yana 70 yıldır barış amaçlı olsun, savaş amaçlı olsun nükleer teknolojiler sürekli geliştirildi. Genelde her savaşa 'ulusal güvenlik amaçlı' şeklinde bir kılıf geçirilir. Yaklaşık dörtte biri atmosferde, diğerleri yer altında olmak üzere 2 binin üzerinde nükleer deneme gerçekleştirildi. Sivil alanlarda da nefes kesen teknolojik gelişmeler ardı ardına geldi. Tarımda ve tıp alanında insan sağlığına yararlı nükleer teknikler; sterilizasyon, röntgen, MR, tomografi, SPECT, PET, radioterapi, çağımızın vazgeçilmezleri oldu. Bunun yanı sıra elektrik enerjisi üretmek için, toplam 370 GWe gücünde, 400 den fazla nükleer santral inşa edildi. Dünyadaki tüm nükleer santrallerin dörtte biri (güç olarak üçte biri) ABD de bulunuyor. Gerçi bu santraller dünyanın elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 15'ini karşıladı ama elektrik üretiminin yanı sıra, 'yan ürün' olarak, nükleer bomba yapımında kullanılabilecek plütonyum da elde edildi.
RUSLARIN YAPTIĞI AKKUYU'DA 16 NÜKLEER BOMBA ÜRETİLEBİLİR
1000 MW gücündeki bir nükleer reaktörde bir yılda kabaca 200 kg. plütonyum elde edilebiliyor. Örneğin yap-işlet modeline göre mülkiyeti Rusya'nın olan 4800 MW gücündeki Mersin-Akkuyu Nükleer Santralı da teorik olarak, bir yılda her biri 150 bin ton TNT gücünde 16 nükleer bombaya yetecek miktarda, 960 kg. plütonyum üretebilecektir. Tabii nükleer patlayıcı üretmek için illa nükleer santral olması gerekmiyor. Şimdiye kadar dünya nükleer reaktörlerinde patlayıcı olarak kullanılabilecek nitelikte muhtemelen 1000 ton Pu-239 elde edilmiş olmalı. Yüksek enerjili a-ışını salarak bozunan (Yarılanma süresi 24 bin yıl) ve radyasyon etkisinden çok kanserojen ‘toksik’ etkisiyle tanınan bu yapay element plütonyumun parasal değeri yaklaşık 5 milyon$/kg.dır.
NÜKLEER GÜCE SAHİP 8 ÜLKE
Bugün Dünyada Nükleer silahlara sahip olan ve 'Nuclear Powers' olarak tanınan 8 ülke var: ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore. Bunlara 100 kadar nükleer başlık sahibi olduğu bilinen İsrail’i de eklemek lazım. ABD nin fisyon tipi (Uranyum-23 veya Plutonyum-239 atom çekirdeklerinin parçalanması ) nükleer patlamayı gerçekleştirmesinden 4 yıl sonra, 1949 yılında Rusya da Atom bombasını patlattı. Rusya’nın atom programının başında ünlü Rus fizikçileri Andey Saharov ve İgor Kurçatov bulunuyordu. Arkasından İngiltere, Fransa ve Çin atom bombalarını patlattılar.
ANAYASA İZİN VERSE JAPONLAR DA NÜKLEER BOMBA YAPACAK
1970'ten bu yana dünyada artık 5 'Super Nuclear Power' ülke var ve BM'deki 193 eşit üye ülke arasında bu 5 ülke 'diğerlerinden daha eşit' olarak daimi 'veto' hakkına sahip oldular. İşe en geç başlayan Çin en becerikli çıktı; normal nükleer bomba yapımından 3 yıl sonra, Fransa’dan 1 yıl önce, termo-nükleer bomba imalini başardı. Aslında anayasaları izin verse ve isteseler, 2. Dünya Savaşının yenik ülkeleri Japonya ve Almanya da bu listeye çoktan dâhil olabilecek düzeyde bilimsel ve teknolojik olanaklara sahip ülkelerdir. Son zamanlarda uluslar arası önemli yaptırım kararlarında, '5+1' şeklinde bir diplomatik formülasyonla, artık Almanya da 5'li veto grubuna dâhil ediliyor.
YENİ RİSKLER: SAVURGAN TÜKETİM, İKLİM, GÖÇ VE TERÖR
Özetleyecek olursak; 2. Dünya Savaşı, tüm insanlık için çok pahalı bir ders oldu. İnsanlık sadece Nükleer dehşeti değil, kimyasal silah dehşetini de yaşadı. Genel geçer kanaat o ki, yeni bir küresel nükleer savaşı engelleyecek küresel nükleer denge artık kurulmuştur; bir nükleer savaş olasılığı çok düşük görünüyor. Ama yeni dönemde yeni risklerle karşı karşıya kalındı; 1-Nüfus patlamasının ve savurgan tüketimin çevre felaketine yol açan kirlilik ve yıkım etkisi, ağırlıklı olarak fosil yakıt kullanımından kaynaklanan olumsuz iklim değişikliği küresel ısınım, su baskınları, kuraklık, susuzluk. 2-Gelir dağılımında gittikçe artan adaletsizlik, zenginin daha zengin, fakirin daha fakir oluşu ve küresel yaşam kaynaklarının dengesiz dağılımı, sonuçta kaos, göç, terör, bölgesel savaşlar.
BU YÜZYILDAKİ KIYIM 2. DÜNYA SAVAŞINI 50'YE KATLAYACAK
Umarız ki, beşiğimiz ve mezarımız olan mavi gezegenimizin, insanlık için tek barınak yeri olduğu ve bu gezegenin çok kırılgan yaşam ortamını korumak gerektiği bilinci giderek yayılır. Liberal ekonominin dünya yaşam kaynaklarını sömüren umursamaz üretim furyası son bulur; 'tüketim toplumuna' doğru evrimleşen insanlık, çok geç kalmadan, gezegeni yaşanamaz hale getiren savurgan yaşam tarzından vazgeçer, nüfus artışını dizginler. Kapitalist ekonominin uydurduğu 'sürdürülebilir kalkınma' peşinde koşmaz, doğayla uyumlu sürdürülebilir yaşam modeli arayışına koyulur. Aksi takdirde bu yüzyıldaki kıyım 2. Dünya savaşını elliye katlayacaktır."