Doğu Perinçek: Bu açıdan tezgâhı işletenlerin bir hükümet krizi planlandığını görmek gerekiyor

Doğu Perinçek: Bu açıdan tezgâhı işletenlerin bir hükümet krizi planlandığını görmek gerekiyor

Türkiye-Rusya dostluğuna kurşun sıktılar ama dostluğu vuramadılar. Dostumuz Rusya Büyükelçisini vurdular ama Rusya ve Türkiye yönetimlerinin akıllı tutumları sayesinde Türkiye-Rusya dostluğu güçlendi. Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov, Türkiye-Rusya dostluğunun şehidi oldu. Yalnız Rusya’nın değil, bizim de şehidimiz.

BİR BAŞKA AMAÇ

O kurşun, yalnız Türkiye-Rusya dostluğuna değil, Türkiye’nin kendisine sıkılan kurşundur. Bu suikastı düzenleyenler, böyle adi bir kışkırtmayla Türkiye-Rusya dostluğunu bozamayacaklarını, hatta iki ülkenin birbirine daha sıkı sarılacağını bilecek birikime sahiptirler. O zaman bir başka amaç üzerinde düşünmek gerekir.

O amacı belirleyebilmek için son günlere bakmamız yetiyor:

Bir: Beşiktaş’ta polislerimiz şehit edildi.

İki: Kayseri’de askerlerimiz şehit edildi.

Üç: Ankara’da Rusya Büyükelçisi şehit edildi.

İlk iki saldırının hedefinde Rusya dostluğu yok, sonuncusunda Rusya dostluğu da var.

TEZGAHTAKİ CAN GÜVENLİĞİ KRİZİ

Üç saldırıyı aynı dizinin parçası olarak değerlendirirsek, tezgâhlayanların amacını görebiliriz. Zaten “Sosyal medya” denen ortamda hemen başlatılan kampanya o amaca kısmen de olsa ulaşıldığını gösteriyor. Şu anda kamuoyunda hızla yayılan kara propaganda şöyle özetlenebilir: “Türkiye’de can güvenliği yok. Polisin, askerin, büyükelçinin, hiç kimsenin can güvenliği yok. Artık polise bile güvenilemez. Polis, Büyükelçi vuruyor. Bu hükümet, Büyükelçilerin bile güvenliğini sağlayamıyor.”

Bu kışkırtma dizisinin sonuna gelmediğimizi herkes tahmin ediyor. Hükümet çevreleri bile “devamı var” diyorlar. Demek ki AKP yönetimi de, Rusya dostluğunu kurşunlamanın ötesinde bir amacın bulunduğunu en azından sezinlemektedir. Tertibin amacı, Türkiye’de güvenliğin olmadığını kanıtlamak olarak gözüküyor. Bu açıdan tezgâhı işletenlerin bir hükümet krizi planlandığını görmek gerekiyor. Zaten bu amaç, gizli de değildir, sık sık dile getirilmektedir. Biz, Pazartesi gecesi Ulusal Kanal’da “Kurşunlar, Türkiye’ye sıkıldı” diyerek bunu anlatmak istedik.

Türkiye, Fırat Kalkanı Harekâtı'yla Amerikan Koridoruna girmiştir, ABD’nin “Kara gücüm” dediği PKK/PYD’yi kökünden temizleme hedefine ilerlemektedir. Bu durumda düşman, Türkiye’de bir kararsızlık, bir irade zayıflığı, hatta bir otorite boşluğu yaratmak peşindedir. Türkiye-ABD savaşında yeni durumu böyle tanımlayabiliriz.

KURŞUNLARA YANIT

Bu koşullarda Türkiye, emperyalist tertibe, iradesini güçlendirerek, hükümetin dayandığı tabanı genişleterek, hükümet ile millet arasındaki bağları güçlendirerek, topyekûn birleşerek karşı koyabilir. İçine girdiğimiz ekonomik koşulları da hesaba katarsak, bu ihtiyaç önümüzdeki süreçte kendisini daha güçlü duyuracaktır.

İzlenecek siyasetler ve yapılacak işler bellidir:

BİR: KARA PROPAGANDAYI ETKİSİZ KILMAK

Düşmanın Türkiye’de can güvenliği bulunmadığını kanıtlama girişimine katkıda bulunan kampanyalar, devletin ve hükümetin güçleri ile milletin bir kesiminin birleşmesini baltalar ve Türkiye’yi çok daha olumsuz koşullara sürükler. Düşmanın yaratmak istediği kamuoyu ortamına hizmet edecek propaganda ve davranışlardan uzak durmalıyız.

İKİ: DEVLET BİLGELİĞİ

Gündemdeki tertibe karşı, devlet ve milletçe bütün gücümüzü seferber etmek durumundayız. Tertibe öncelikli yanıt, Millî Seferberliktir. Bu nedenle cumhurbaşkanlığı sistemi önerisini geri çekmek, bugün “hikmeti devlet”tir, devlet bilgeliğidir, devlet aklıdır.

ÜÇ: MECLİSİ VE HÜKÜMETİ GÜÇLENDİRMEK

Öte yandan bu tertibi Meclis'i ve hükümeti güçlendirerek boşa çıkaracağımızı da görmeli ve buna uygun çözümleri hayata geçirmeliyiz.

Millî Seferberlik, ancak Güçlü Meclis'le olur. İstiklâl Savaşı'nda da böyle olmuştur. Çünkü Türkiye’nin yakın tarihinde milletin güçlerini Millet Meclisi'yle güçlendirme geleneği oluştu. Başka bir araç bulunmuyor, Padişahlık devri arkada kalmıştır. Meclis'in yetkilerini budayan anayasa değişikliği, yalnız Meclis'i zayıflatmaz, hükümeti de zayıflatır. Hükümet ile Meclis arasındaki ilişki koparılınca, her ikisi de millet içindeki otoritesini kaybeder. O zaman Meclis de kalmaz, hükümet de kalmaz.

DÖRT: MİLLETİN BÜTÜN KESİMLERİNİ KUCAKLAYAN VE SEFERBER EDEN HÜKÜMET

Güçlü Hükümet, Güçlü Meclise dayanır. O nedenle karşılaştığımız tehdidin boyutlarını dikkate alan bir hükümet çözümü üretmek durumundayız. Bu, AKP hükümetini dışlamak anlamına gelmez. Varolan hükümeti, daha geniş, hatta bütün milleti kucaklayan bir tabana oturtmanın yollarını bulmalıyız. Bu çözüme Millî Seferberlik Hükümeti diyebiliriz. Tertibi göğüslemenin ötesinde, tertibi durdurma olanağına kavuşmanın yolu budur.

ABD emperyalizminin hükümet krizi kışkırtma girişimine daha güçlü hükümetle yanıt vermek biricik çözümdür. O zaman tertip amacına ulaşma şansını kaybeder ve boşluğa düşer.

Doğu Perinçek

Aydınlık/Rota