2000 Dönüm Orman Suntaya Kurban Rantın Yeni Adı, Endüstriyel Plantasyon

Antalya Manavgat Evrenseki, Kalemler köyünde 2000 Dönüm taze Kızılçam ormanı "endüstriyel plantasyon sahalarındaki planlı ormancılık faaliyetleri" gerekçesiyle yok ediliyor.

2000 Dönüm Orman Suntaya Kurban Rantın Yeni Adı, Endüstriyel Plantasyon

Antalya Manavgat Evrenseki, Kalemler köyünde 2000 Dönüm taze Kızılçam ormanı "endüstriyel plantasyon sahalarındaki planlı ormancılık faaliyetleri" gerekçesiyle yok ediliyor.

Kesilen ağaçların AGT isimli bir şirkete satıldığı,aynı şirketinin adının özelleşecek olan arazilerin alımında geçtiği iddia ediliyor. Daha çok kuzey ülkeleri gibi yağışı bol alan ülkelerde kereste ve sunta imalatında doğal ormanların kesimini engelleyen Endüstriyel Plantasyon Türkiye'de henüz kimsenin yüzünü güldürmedi. Antalya'da şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte bir orman alanının katledilmesi yörede yaşayan yurttaşları ve yabancı yerleşimcileri harekete geçirdi.

Bölgede yaşayan Harun Friese, Endüstriyel plantasyonun asıl amacının kurak hastalıklı yanmış ormanların değerlendirilmesi olduğunu ancak yapılanın sağlıklı bir ormanı katletmek olduğunu ifade etti. Friese eğimli arazide kesilen ağaçları göstererek, Orman Bölge Müdürlüğünün kesimlerin yalnızca düz alanlarda yapılacağı bilgisini verdiğini, buna rağmen geniş oranda kesim yapılan eğimli arazilerin rüzgar ve su erozyonuna maruz kalacağını anlattı. Friese, Endüstriyel plantasyonun 35 senede çabuk büyüyen ağaçlar için yapıldığını ancak başka amaçlar sezinlediklerini şöyle dile getirdi: " Bize göre bunun içinde başka koku var. Burada rant kokusu var. Bu uygulama yanlış bir bölgede yapılıyor. Derhal durdurulması gerekiyor. Böyle sağlıklı, doğal ve doğa turizmine elverişli bir orman bölgesinin sunta yapmak için yok edilmesi cinayettir." Friese, 2007 yılında ki büyük orman yangınında yok olan 4000 hektarlık orman alanının hala ağaçlandırılmadığını, Endüstriyel plantasyon uygulamasının esas olarak bu bölgeye yapılması gerektiğini savundu.

İşçi Partisi Manavgat İlçe Başkanı Ali Yükser, Orman Genel Müdürlüğü'nün resmi gazetede yayınlanan 23.08. 2013 tarihli yönetmelik değişikliğine dikkat çekerek, yok edilen ormanların bulunduğu arazilerin özel şirketlere devredileceği uyarısında bulundu. Yönetmeliğe göre, özel ağaçlandırma gayesi ile köy ve belde tüzel kişiliklerine izin verilen sahalar gerçek veya tüzel kişilere devredilebilecek ve bu sahalara ortak alınabilecek. Ali Yükser bu uygulamanın devletin özelleştirme vurgununun bir devamı olduğunu, yürütmenin durdurulması yönünde mücadele başlatacaklarını kaydetti.

Yükser daha önce büyük orman alanlarını kaybeden çevre köylerin uzun zamandır susuzluk çektiklerini aynı durumun bu ormanın sınırına giren diğer köylerde de meydana geleceğine dikkat çekti.

Uygulamayı protesto eden başka bir yurttaş, Fahri Yiğitokur ise, " Kızılçamlar kolay kolay yanmayan bu toprağın doğal ağaçları. Suyu rezerve eder. Burayı harabe edecekler. Fidanların dikildikten sonra takibe alınacağına, yeni dikilen ağaçların sağlıklı bir şekilde büyüyeceğine inanmıyorum, köylü de inanmıyor. Binlerce dönümlük araziyi köylüden koparıp etrafını tel örgülerle çevirecekler. Bu bölge ihaleye verilmiş, müteahhitlere parsel parsel satılmış. Olayın içi yüzünün araştırılmasını istiyoruz . Oldu bittiye getirilmemeli." diye konuştu.

Kalemler köyüne yıllar önce yerleşmiş olan, bir turist gibi değil, köylülerle doğal hayatı paylaşan Till Ranted isimli Alman Yurttaş ise ağaç katliamının turizm üzerindeki etkilerinden bahsetti;

"Doğal ve tarihi zenginliklere sahip olan bölgelerde kitle turizmi kültürü ve doğayı yok eder. Geliri zannedilenin aksine düşürür. Dünyada yaygınlaşan Eko turizm uygulamaları işte bu doğal potansiyellerin değerlendirilmesini barındırıyor. Bu, uzun vadeli gelir demektir. Devlet kendi gelir olanaklarını yok ediyor. Ormanın yok edilmesinin orman ticaretine bir katkısı olamaz. Bu duruma şahit olmak trajik ve üzücü."

Endüstriyel plantasyon uygulamalarında yanlış giden ne var?

Konu hakkında Türkiye Ormancılar Derneği Batı Akdeniz Temsilcisi Ufuk Coşkun'un değerlendirmelerini aldık.

Coşkun,sadece Antalya'da 110 bin Hektar orman alanının bakanlık tarafından harita üzerinde beklenti (kesim)sahası olarak belirlendiğini, orman mühendislerinin itirazları üzerine bu oranın 11. bine düşürüldüğünü açıkladı.

Orman Genel Müdürlüğü'nün yerinde inceleme yapmadan, projelendirme ve maliyet planlaması yürütmeden bu yönteme giriştiğini kaydeden Coşkun, Endüstriyel plantasyon amaçlanan alanlarda önemli noktaların dikkate alınmadığına işaret etti.

"Hesaba katılmayan maliyetler var. Kesilen sahalarda toprak altında kalan kütüklerin sökülmesi büyük bir maliyet yüklüyor. Bu maliyetler kaynak yaratmak üzere yapılan bir uygulama için çok yüksek.

Proje çalışmalarında Arazilerin eğim hesabı yapılmıyor. Yönetmeliğe göre söz konusu sahaların eğiminin %30'un altında olması gerekiyor. Ancak kesimler bu şartlara uygun olmayan eğimli arazilerde yapılıyor.

Çalışma yapılan alana o yörenin yerli ırkı dışında bir doku yerleştiriliyor. Bölgenin eko sistemine müdahale ediliyor. Farklı ırkta ağaçların iklim değişikliklerinde nasıl gelişme göstereceği konusunda bir öngörü yok.

Endüstriyel plantasyon ağaçlarının büyüyeceği varsayılan 30 yıllık süreçte odun arz ve talebini, sanayiinin gelişimini hesaplamak mümkün değil. Piyasa koşullarının bu talep doğrultusunda gelişmediği durumda ne yaparız sorusu yanıtsız kalıyor.

Ufuk Coşkun aynı zamanda, yukarıdan aşağıya doğru "Ben yaptım oldu" anlayışı içinde, orman katliamı, arazilerin özel şirketlere devredilmesi gibi aşamalar içeren Endüstriyel Plantasyon projesinin hükümetin özelleştirme furyasının bir parçası olacağı ile kaygılarını da dile getirdi.

Haber : Devrim Aşkın Karasoy

Fotoğraf: Merve Demirağ

ulusalkanal.com.tr