Vatan Partisi ABD Öncü Kadın'dan 8 Mart mesajı: Ülkem kadınlarına...
Ülkem kadınlarına Washington DC 'den sevgiler.
Sizleri kilometrelerce uzaktan ülkeme duyduğum sevgi,özlem ve saygıyla selamlıyorum!
Vatan PartisiABD Öncü Kadın Kolları Başkanı olarak 8 Mart Emekçi Kadınlar gününüzü kutluyorum.
Dünyanın neresinde olursak olalım, kadın olmak bedel ödemek demek. Bu bedel, güzel ülkemde daha ağır ve yok edici. Ama biz Vatan Partisi’nin güçlü, üreten ve ayrımcılığı reddeden kadınları olarak nerede olursak olalım örgütlü mücadelemize yılmadan devam ediyoruz, edeceğiz. Tek bir gün değil, her gün kadının emeğinin günüdür. Asla unutmayalım.
Sizlerle Washington DC’den partimiz ve çalışmalarımız hakkında bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
Vatan Partisi olarak Washington DC'de Şubat 2015 yılında kurulduk. Amerika çapında üye sayımız toplam 110 ve sadece kadın üye sayımız 42.
Yönetimde 5 kadın, 6 erkek olmak üzere toplam 12 kişi yer alıyor. Ülke çapında kültürel ve politik aktiviteler, organizasyon ve çalışmalar yapıyoruz.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün nasıl ve neden organize edildiğini, tarihini ve Türkiye’de kadınlarımızın içinde bulunduğu durumunu ve nereden nereye geldiğimiz konusunda hazırladığım bazı notlarımı da sizlerle paylaşıyorum.
Aslında bu acı kadın öyküsü, biz Türk kadınlarına pek yabancı değil. Hâttâ hiç yabancı değil.
Tarih 8 Mart 1857.ABD'nin Newyork kentinde 40 bin dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları isteyerek bir tekstil fabrikasında greve başladılar.
Ama polisin acımasızlığı bütün dünyanın tüylerini ürperten büyük bir katliama yol açtı. Polisin daha insanca çalışma koşulları isteyen işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, tarihe büyük harflerle geçecek vahşetin fitilini ateşledi.
İşçilerin kilitlenmesinden sonra çıkan yangından ve barikatlardan kaçamaması yüzünden 129 kadın işçi yanarak can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katıldı. Olay lanetlendi.
Yıllar sonra 26-27 Ağustos 1910 tarihinde, Danimarka'nın Kopenhag kentinde Kadınlar Toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" – “ International Women's day’’ ve Türkçe adıyla ‘’Dünya Kadınlar Günü’’ olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.
Türkiye’deki kadınların durumuna gelince detaylar benim yorum ve düşüncelerim ile şöyle sıralayabilirim:
AİLE İÇİ ŞİDDETE VE KABADAYILIĞA MARUZ KALMAK
Dünyada her 3 kadından 1'i hayatında en az bir kez aile içi şiddete maruz kalıyor. ancak Türkiye'de bu oran diğer gelişmiş ülkelere oranla çok daha yüksek. Bana göre Türkiye genelinde kadınların neredeyse yarısı şiddete maruz kalıyor.
Uzmanların araştırmalarına göre ülke genelinde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı %39. varoşlarda bu oran %97'lere çıkıyor. Yaşadıkları fiziksel şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı %48.5. Herhangi bir sivil toplum örgütüne ve polis, savcılık dahil hiçbir kuruluşa başvurmayanların oranı %92.
Kendi gözlemlerime göre bu hiç bir kuruma başvurmayanların çoğu iyi eğitimli ve kariyer sahibi kadınlar. Nedenine gelince; bence sesini çıkarmayarak toplum içinde saygınlığını yitirmemek.
Bunu kırsal kesimdeki kadınlar ile kıyaslarsak hemen hemen aynı oranda. Ancak kırsal kesimdeki kadınlar şiddet gördüğünde daha çok konuşuyor ve bağırıyor. Ama eğitim ve kültürlüler yukarıda anlattığım nedenlerden dolayı seslerini pek çıkarmıyorlar.
Belki kadınlarımız hoşlanmayacaklar ama kesinlikle bir saptamamı sizlerle paylaşmak isterim. Bu kendi hayatımdan örnek olsun sizlere. Sizler de oturun bir düşünün kendiniz ve sistem içerisindeki kadının yerini yada erkeklerle olan bağımızı ve ilişkilerimizi.
Erzurum’da doğdum ve 5 kardeştik. Bir ablam ve 3 erkek kardeşim vardı. Ben ortancaydım hepimiz okul sonrası eve geldiğimizde annemin ilk işi ablama ve bana hemen sofrayı hazırlatmak olurdu. Erkek kardeşlerimiz ise her zaman hazıra konardı.
Sofraya oturduğumuzda annem, önce büyük erkek kardeşim ve sonra diğer erkeklerin tabaklarına yemek koyardı. Biz kızlar hep sona kalıyorduk.
Evde büyük erkek kardeşim annemin prensi idi. Bizler ise hiçbir şey ifade etmiyorduk.
Bakın aile içinde cinsiyet ayrımı yapmak öncelikle annemiz ile başlıyor. Onlar yani erkekler, aile içinde sürekli şımartılıyor. “O erkek, sen kızsın. Otur oturduğun yerde.” denilerek büyütülüyoruz çoğu kere. “Arslan oğlum, benim oğlum dünyaya bedel” denerek adeta birer boksör yetiştiriliyor evlerde. Sonrası malum.
Biz aile oluyoruz, biz de ailemizden annemizden ne görüyorsak ona devam ediyoruz.
Günün birinde kendi yarattığımız, büyüttüğümüz erkeklerin kölesi olup dayak, şiddet ve tacizlerine maruz kalıyoruz. Peki bunları kim yetiştirdi? Elbette bizler yani anneler. Yani ayrımcılık daha evde başlıyor.
Özellikle 0-6 yaş arası çocukları yetiştirirken yeme-içme, saygı ve sevgi, ruhsal tatmin; ne verirseniz onun gelecekteki hayatını belirlemiş olursunuz.
Eğer bizleri kendini her anlamda tamamlamış kadınlar tarafından hayata hazırlanmış olsaydık bu gün erkekler tarafından toplumsal ve kültürel baskı, eğitim-öğretim imkânlarından, çalışma hakkından yoksun bırakılmak, işyerinde ayrımcılık ve gelir adaletsizliğine uğramazdık.
Sevgili yürekli kadınlarımız. Lütfen öncelikle hedefinizi belirleyin.
Kadınlar mutlu,huzurlu ve bilinçli olduğu sürece dünya da sorunlar daha az olacaktır.
Kadınlar mutlu ise; çocuğu, eşi, ailesi, mahallesi, ülkesi mutlu ve huzurlu olur
Bizler bilinçli olursak, vücudumuz içinde kanımızla canımızla besleyip büyüttüğümüz ve dünyaya getirdiğimiz çocuklarımızın öncelikle erkek çocuklarımızın bu dünyaya daha sağlıklı, medeni, kaba kuvvetten uzak, kadına ve yakın çevresine ve ülkesine yararlı, eğitimli birer insan olmasını kolayca sağlarız. Aslında onları birer canavar değil, birer insan olarak yetiştirmek hiç zor değil.
Sizlere en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum
Gönül Messana
Vatan Partisi ABD Öncü Kadın Kolları Başkanı
ulusalkanal.com.tr