Hüseyin Vodinalı yazdı: Erdoğan ile Esad acilen görüşmeli
Aydınlık gazetesi yazarı Hüseyin Vodinalı, Suriye'deki gelişmeleri değerlendiren bir yazı kaleme aldı. Vodinalı, Erdoğan-Esad görüşmesinin şart olduğunu belirtti. Vodinalı, "Suriye’deki PKK unsurlarının temizlenmesi ve Türkiye – Suriye sınırının güvenli hale gelmesi için bir an önce ve acilen Şam ile diyalog şart. Bu Suriye’nin de çıkarına bir şey. Esad da Suriye’de federal bir yapı istemiyor. Rusya’nın aracılığı ile artık daha fazla devam edemeyiz. Erdoğan-Esad görüşmesi olmalı" dedi.
Vodinalı'nın yazısı şöyle:
"Astana Süreci ve son olarak Soçi Zirvesi, Suriye’deki savaşı büyük ölçüde sona erdirdi.
Şimdi geriye kalan iki önemli sorun var.
Sınırımızın dibindeki PKK eğilimli ayrılıkçı Kürt bölgeleri ne olacak?
Yine bununla paralel Suriye’deki 13 ABD üssü nasıl kaldırılacak?
Rusya bu noktada en önemli aktör.
Ancak problemli bir aktör.
Yeni Suriye anayasasının federal yapıda olmasını ve Kürtlere özerklik verilmesinden yana gibi görünüyor.
Putin’in Soçi öncesinde yaptığı, “Suriye’nin yüzde 98’i kurtarılmıştır” açıklaması bunu doğrular nitelikte.
Çünkü Suriye’nin neredeyse üçte biri halen PYD’nin elinde.
Yani Putin, PYD’nin elindeki bölgeleri de kurtarılmış sayıyor.
Soçi’den dönüşte Balıkesir’deki astsubay mezuniyet töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’ye hitap ederken, “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” tarzı Rusya’ya da mesaj verdi.
“Gözümüzün içine baka baka Suriye-Irak sınırı boyunda terör koridoru oluşurken kenara çekilip beklememizi isteyenler olabilir. Onların ne istediği önemli değil. Bizim ülke olarak ne istediğimiz önemli. Bu kararı biz veririz. Onun için de bu kararı, biz tüm üst düzey yönetici ve komuta kadrolarımızla oturuyoruz, değerlendiriyoruz. Adımlarımızı ona göre atıyoruz... Bizi yedek kulübesine değil sahanın tamamen dışına atmaya matuf planları olduğunu biliyoruz. Bu oyunu ülkemiz için en hayırlı şekilde bozmak, sonuçlandırmak için milletimizin desteğiyle, ordumuzun gücüyle, kendimiz ve kardeşlerimiz için en hayırlı neticeye yönlendirmeye kararlıyız. ”
Soçi Zirvesi öncesi Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile Moskova’da 4 saat görüşen Putin, tahminimizce, Kürtlere özerklik içeren federal yapı önerdi.
Bunu şuradan da anlıyoruz ki, Kremlin yönetimi, Rusya’da düzenlemeyi planladığı “Suriye Ulusal Diyalog Kongresi”ne ilk başta PYD’yi de davet etmişti.
Suriye’de diğer garantör ülkeler olan Türkiye ve İran’ın itirazları sonrası bu toplantıyı ertelemiş, davetini ise geri çekmemişti.
Burada bir parantez açalım.
Tamam Avrasyacıyız, tamam NATO’dan çıkıp Şanghay İşbirliği Örgütü’ne girmeyi savunuyoruz. Çin ve Rusya ile Batı’nın ekonomik ve siyasi hegemonyasına karşı durulmasını öneriyoruz. Batı Asya Birliği kurup, İran, Irak ve Suriye ile bölgesel işbirliğini savunuyoruz.
Astana ve Soçi zirvelerinde varılan anlaşmalar, Türkiye’nin İran ve Rusya ile Şam ve Bağdat’ın yanında inisiyatif alması, Suriye’deki Batı kumpasının önüne set çekilerek, toprak bütünlüğü temelinde çözüm yolunun açılması, Barzani koridorunun önlenmesi çok büyük ve alkışlanacak hamleler.
Ama en önce ülkemizin çıkarları gelir. Ülke çıkarlarımızın tehdit edildiği yerde ne Batıcı ne Doğucu oluruz, o zaman Türkiye oluruz, ‘istiklali tam’cı oluruz. Öyle medyamızı oluşturan, liboş Batı etki ajanları gibi Waşington ne derse doğrudur, Brüksel’in hikmetinden sual olunmaz kafasında değiliz. (Bu arada Yasemin Çongar nerede bileniniz var mı?)
Zaten Batı hegemonyasından çıkmayı da bunun için savunuyoruz.
NATO’cu askerler gibi değiliz elbet, şükür ki genetik kodlarımıza Brüksellerde, Napolilerde, Norfolklarda “North Atlantic Terrorist Organisation” DNA’ları dizilmemiş. NATO’dan çıkarsak Güney Kıbrıs girer canımıza okurlar geyiğini yemiyoruz. Zaten NATO’yu askerlere değil, siyasetçi ve istihbaratçılara soracaksın, çünkü NATO esasen askeri örgüt değil, üyeleri kontrol altında tutmak için bir vesayet-cunta-istihbarat ve terör yapılanmasıdır. FETÖ bunun somut örneği işte.
Ancak, Rusya veya Çin’in benzer bir emperyalist tavrını görürsek ona da en sert biçimde karşı çıkarız.
Uluslararası ilişkiler, ortak çıkar ve gelecek üzerine bina edilir. Çıkarlarımız ise bugün artık Washington’da değil, Avrasya’da, Batı Asya’da, özetle Asya’dadır.
Parantezi kapatalım.
ERDOĞAN – ESAD GÖRÜŞMESİ ACİLEN ŞART
Erdoğan’ın Soçi’de Türkçe şakalaştığı Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, daha yeni (PYD’ye) bu davetin gündemde olduğunu söyledi.
Putin’in Soçi’de yaptığı açıklamada, ‘tarafların Suriye’deki tüm unsurların Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne katılması konusunda mutabık kaldığını’ sözlerine, Erdoğan YPG’yi kastederek, “Bir terör örgütü ile aynı çatı altında olmamızı kimse bizden beklememelidir” yanıtını vermişti.
İran’ın da benzer görüşte olduğunu söyleyen Erdoğan Soçi’den dönüşte uçakta, Putin’in kendisine ‘Esad’ın da YPG’yi masada istemediğini aktardığını’ söyledi.
Bu arada Putin, Soçi sonrası Trump’ı aradı ve Suriye’de ‘çözüme’ ulaştıklarını söyledi.
Ardından Trump – Erdoğan görüşmesi oldu, YPG’ye artık silah vermeyeceğiz palavrası işitildi.
Hani sanki ortada Rusya – ABD anlaşması olmuş gibi bir hava var ki bu bizim işimize gelmez.
Burada ciddi bir sorun var.
Türkiye, Suriye ve İran PYD ve YPG konusunda aynı görüşte, yani ABD güdümündeki terör unsurlarının temizlenmesi gerektiğini düşünüyor.
Rusya ise bunlarla anlaşmaya varıp, Kürtleri ABD’nin elinden koparmaya çalışıyor. Tabii devamında da bölgedeki 13 ABD terör üssünün kaldırılması var.
ABD terör üslerinin Suriye ve Irak’tan çıkarılması konusunda bölgedeki tüm unsurların ortak mutabakatı var ona eyvallah.
RUSYA’NIN SIRTINDA YUMURTA KÜFESİ YOK
Rusya büyük ülke.
Bir avantajı da, doğrudan Batı Asya içinde sınırı yok.
Hesaplarını ona göre yapıyor.
Önceliği, bölgedeki ABD unsurlarının çıkarılması.
Bunun için gerekirse PYD-PKK ve uzantılarına taviz vermeye meyilli.
Aslen PYD’den başkası olmayan Suriye Demokratik Güçleri’nin eş başkanı Riad Darar, eğer Suriye Federal bir ülke olursa, Suriye ordusuna katılacaklarını söyledi.
Darar’ın sadece Amerikalı değil Rus yetkililerle temas halinde olduğunu bilmeyen yok.
Oysa bu Türkiye için hayat memat meselesi.
PKK ve türevleriyle silahlı çatışma halinde. ABD ve NATO’nun derin paralel devleti FETÖ temizliği sonrası terörle mücadelede muhteşem bir yol alındı.
Bölgedeki FETÖ’cü subay ve askerlerin PKK ile işbirliği yaptığı ortaya çıktı.
Lazer pointerlerle işaretleştiklerini artık herkes dava iddianamelerinde okuyabilir.
Türkiye’nin fiili olarak NATO’dan çıktığı tarih olan, 24 Temmuz 2015’ten itibaren son iki yılda 10 binden fazla PKK teröristi öldürüldü, bunların içinde 500’e yakın üst düzey yöneticisi de aynı şekilde etkisiz hale getirildi.
Türkiye’nin milli ordu ve güvenlik güçleriyle yaptığı harekatlar, İran ve Irak tarafından da desteklenince PKK bitme noktasına yaklaştı.
Şimdi sıra Suriye’de.
Ankara artık Atatürkçü dış politikaya, yani bölge merkezli dış politikaya döndü.
Suriye’deki PKK unsurlarının temizlenmesi ve Türkiye – Suriye sınırının güvenli hale gelmesi için bir an önce ve acilen Şam ile diyalog şart.
Bu Suriye’nin de çıkarına bir şey. Esad da Suriye’de federal bir yapı istemiyor.
Rusya’nın aracılığı ile artık daha fazla devam edemeyiz.
Erdoğan-Esad görüşmesi olmalı.
Sonrasında Suriye-Türkiye-Irak ve İran ile Amerikan maşası PKK’nın bölgedeki tüm türevlerinin yok edilmesi için geniş kapsamlı bir işbirliği harekat planlaması yapılmalı.
Zaten bu 4 ülke bir araya geldikten sonra Rusya da daha fazla kendi ajandası için direnemez.
ABD’nin Suriye’nin kuzeyine çöreklenip tüm bölgeyi tehdit etmesine de asla izin verilemez."
ulusal.com.tr