Ekonomist Uğur Civelek böyle uyardı: Çöküşün hızlanması engellenemeyebilir
Ekonomist Uğur Civelek, "Bu aşamada sormak gerekiyor, İran’ın vurulması veya Suudi rafinerilerine benzer saldırıların tekrarlanması durumunda neler yaşanır? Kapalı kapılar ardında bu soruya yanıt arayanların vardığı tek bir sonuç var: olmasını engellemek adına tavizler dahil her yol sonuna kadar zorlanmalı, aksi takdirde sistemik çöküşün hızlanması engellenemeyebilir" dedi
Ekonomist Uğur Civelek'in Aydınlık gazetesindeki yazısı şöyle:
"Gerek küresel ve gerek ise ulusal düzeyde ekonomik öngörülebilirliğin hızlanarak azaldığı, güvensizliğin giderek daha belirleyici olduğu bir süreçten geçiyoruz. Varlığını korumak ve günü kurtarmak dışında bir şey düşünemeyecek kadar sorunlu olan sistemi oluşturan kurumsal yapının, bu görüşümüze katılamayacağını da peşinen biliyoruz; içine düştükleri çok boyutlu büyük açmaz nedeniyle, ifade etmeye çalıştığımız olumsuzlukların sebebi olmaktan kurtulamıyorlar. Son günlerin bazı gelişmeleri ile ifade etmeye çalıştıklarımızı örneklemeye çalışalım.
ABD ekonomisinde para ve maliye politikası uygulamaları hatırı sayılır ölçüde gevşek; buna rağmen sistemi oluşturan kurumsal yapının hafta içinde likidite sıkıntısı yaşaması tatsız bir sürpriz oluşturdu! Böyle bir durum olmayacağını varsayan bütün tahminlerin ayakları yerden kesildi! Para politikalarının kesinlikle yetersiz kalacağı ve bu nedenle büyükler arasında da batmakta olan sistemin gemisini çaktırmadan terk etmeye çalışanların sayısal olarak arttığı endişesi güçlendi! ABD para otoritesinin faizleri bir çeyrek puan daha indirmesi ve söylemler yolu ile herkesi memnun edecek türden orta yolcu mesajlar vermesi kimseyi rahatlatamadı!
Hemen yukarıda kısaca değinmeye çalıştığımız sistemik kırılganlık algısına bağımlı olumsuzluklar, jeopolitik gerginlik alanlarını da etkiliyor ve bir şeylerin değişmeye başladığı algısını güçlendiriyor; kendilerini olduklarından çok güçlü imiş gibi gösterip yaptırım tehditleri ile herkesi kendi çıkarlarına hizmet etmeye zorlayanlar, hamle avantajını kaybediyor! Bu durum hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı bir dönemin devreye girmesi, buna hazır olamayanların hızla kırılganlaşması anlamına geliyor.
Tam bir hafta önce Suudi Arabistan’daki bazı petrol rafinerilerine yapılan saldırılar sonrasında yaşanan gelişmeler, gözlemlediğimiz farklılaşmayı teyit eden örneklerin defilesi gibiydi! Çok havlayanlar, artık ısırma denemesine cüret edemiyor; çok korktukları ve özgüvenlerini hatırı sayılır ölçüde tükettikleri alenileşiyor, kendi aralarındaki dayanışmaların çözülme sürecine girmesi olasılığı artıyor!
Saldırı sonrasında petrol fiyatındaki artış yüzde 20 düzeyine ulaşınca, Batı’nın finansçılardan oluşan tulumbacı takımları, piyasalar ve beklentilerde çıkabilecek yangını büyümeden söndürebilmek için seferber oldu; panik eğilimlerin güçlenerek yıkıcı olmasını engellemek adına hesapsızca risk almak zorunda kaldılar. Bu haftanın ilk yarısında ABD para piyasalarında yaşanan likidite sıkıntısının bu çabalardan bağımsız olduğunu varsaymak, akla uygun düşmüyor!
Suudi Arabistan’daki rafineri saldırısını kimin yaptığı önemsizleşirken, ortaya çıkan sonuçlar güç dengelerini hızla farklılaştırdı. Suudi petrol şirketi Aramco hisselerinin satışı ile ilgili stratejiler ağır yara aldı; yine aynı ülkenin siyasileri, muhtemelen kalan güçlerini jeopolitik maceralardan çok içeride iktidarlarını koruyabilmek için kullanmak zorunda kalabilirler. Saldırıya ilişkin endişeler, bu haftanın ilk yarısında İsrail’de yapılan seçimleri de etkilemiş; korkuların kapıyı çalmasına bağlı olarak, saldırgan ve maceracı yaklaşımlara destek azalmaya başlamış! Çekirdek değişimlerin diğer tüm değişkenleri dolaylı olarak etkileme olasılıkları da yükselmiş!
Bu aşamada sormak gerekiyor, İran’ın vurulması veya Suudi rafinerilerine benzer saldırıların tekrarlanması durumunda neler yaşanır? Kapalı kapılar ardında bu soruya yanıt arayanların vardığı tek bir sonuç var: olmasını engellemek adına tavizler dahil her yol sonuna kadar zorlanmalı, aksi takdirde sistemik çöküşün hızlanması engellenemeyebilir!
Küresel ölçekte tehlikeli bir siyasi kasırga yaşanırken, ekonomi yönetimimiz dışarıdan para beklemeye ve bunu hızlandırmak için bir şeyler yapılıyormuş gibi görünmeye çabalamaktan başka bir şey yapamıyor. Ağustos ayı tüketici güveninin bir yıl önceki travma döneminin de altında kalmasının, ne anlama geldiğini idrak etmek söz konusu kesimlerin tüm hesaplarını bozuyor. Yurt dışı üretici fiyat endeksinin, yıllık bazda eksi yüzde üç seviyesine yaklaşmasının, sorunlu kredi hacmi ve makroekonomik eğilimler açısından nasıl bir anlam taşıdığını düşünmek kimsenin işine gelmiyor! Başarı diye pazarlanan bazı gelişmelerin, mevcut küresel eğilimler nedeniyle çok daha olumsuz algılara dönüşmesinin nasıl önleneceği konusu yanıtsız kalmayı sürdürüyor."
ulusal.com.tr