“Melih Gökçek özür dileyecek“
Gazilerin Sesi için ilk konuğumuz, Gazi Koray Gürbüz: Biz inandığımız değerler için kolumuzu, bacağımızı feda etmişiz. Onurumuzu ayaklar altına aldırmayız. Türk milleti bilmeli, kutsalına sahip çıkamayan milletler yok olurlar.
Gazilerin Sesi için ilk konuğumuz, Gazi Koray Gürbüz: Biz inandığımız değerler için kolumuzu, bacağımızı feda etmişiz. Onurumuzu ayaklar altına aldırmayız. Türk milleti bilmeli, kutsalına sahip çıkamayan milletler yok olurlar.
Kollarını, bacağını, gözünü... Vatanı ve milleti için feda etti. Biri çıktı, “Benim için mi gazi oldun, şerefsiz” diyebildi. Yetmedi, “Allah görmüş de iki elini almış işte” dedi. Tüylerimiz diken diken oldu... Gözlerimiz doldu. Bin kere yerin dibine girdik. Gaziler susmadı, peş peşe eylemler yaptı. Artık, Aydınlık’tan anlatacaklar. Aydınlık, gazilerin sesi olacak. Sorunlarını çözümlerini birlikte tartışacağız. Şehit aileleri ve gaziler, her pazartesi okurlarımızla buluşacaklar.
İlk hafta konuğumuz Gazi Jandarma Astsubay Koray Gürbüz. Hani Melih Gökçek’in, Twitter’dan çattığı. “Gezi olaylarında, bütün eylemlerde o var” dediği. 1996’da 18 yaşında Şırnak Gabar Dağı’nda sol kolundan ve sol bacağından vuruldu. 4 ameliyat oldu. 7 ay hastanede yattı. İyileşmeden koşa koşa göreve geri döndü. Bundan 5 yıl sonra, 23 yaşında bu kez Siirt’in Karadağlar mevkiinde girdiği çatışmada vücuduna 14 kurşun isabet etti. 18 asker şehit olmuştu. Koray Gürbüz, sol dirseğini, sol ayağını ve iç organlarının bir kısmını kaybetti, bir kısmı yarım kaldı. 23 ameliyatın sonunda yaşıyor. Bilkent Üniversitesi’nde İşletme ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktora yapmakta.
- Şehit ve gazilerin kahramanlık öyküleriyle büyüyen bir toplumuz. Nasıl oldu da bir gaziye “Benim için mi gazi oldun şerefsiz?” diyebilir olduk?
Gazi Yılmaz Yiğit’in Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bir otobüste başına gelenler yalnızca bir sonuç. Otobüs şoförü, bu toplumun bir parçası. Yaşanan çürümeden payına düşeni almış. Muhtemelen içine düştüğü zavallılığın farkında bile değil. İki kolu, bir bacağı, bir gözü olmayan bir Gazi’ye karşı bu kadar gaddar olabilmesini birkaç kelimeyle açıklayamazsınız. Bu tamamen yaşanan iklimle ilgili. Haziran Direnişi’nde o zamanın başbakanı Erdoğan, savunmasız çocukları öldüren polislere “Destan yazdınız!” derken pek çok köşe yazarı da “Polis, uykusuz. Polis aç!” deyip olayı meşrulaştırmaya çalışıyordu. Yorgunsan gencecik bir çocuğu tekmeleyerek öldürebilirsin! Erdoğan’ın dediği buydu. Ankara’da Gazi Yılmaz Yiğit’e hakaretler yağdıran, ardından da utanmadan iftiralar atan, “Darp edildim! Gazi beni dövdü!” diye rapor alan şoför de aynı çürümenin ve vicdansız iklimin ürünü.
- Gazi ve şehitlerle aramızdaki vicdani bağ koptu mu?
Herkes “yalnızca kendisini” düşünür hale geldiğinde bazı şeyler değişiyor. Erdoğanların bu ülkeye yaptığı en büyük kötülük bu. Cenazeleri, ölümü bile ayırdılar. Mavi Marmara’da ölen çocukları “bizden” diye sahiplenip gözyaşı dökenler, Güneydoğu’da toprağa düşen evlatlarımız için gözyaşı dökmedi. Herkes kendi mahallesine çekilip olayları kendi mahallesinden görmeye başlayınca kavramlar değişti. Bizler yine de şanslıyız. Hâlâ bu coğrafyanın ezici çoğunluğu şehitliğin ve gaziliğin anlamını biliyor. Elbette Melih Gökçeklerin ve onun yalan söyleyerek, iftira atarak, kaset montajlayarak savunduğu belediye şoförlerinin sayısı da artıyor. Kendi çıkarları için her türlü kutsalı ayaklar altına almaya hazır insanlar yetişiyor. İşte asıl tehlike bu. Gökçek gibilere oy verdiğinizde yalnızca kötü bir belediyecilikle yaşamak zorunda kalmıyorsunuz. Aynı zamanda koltuğu korumak için her şeyin yapılabileceğini de, her türlü iftiranın meşru görülebileceğini de kabul ediyorsunuz.
- Gökçek’le yaşanan tartışmada ne oldu?
Vatan ve millet uğruna, hayatının baharında iki kolunu, bir bacağını, bir gözünü ama hepsinden öte tüm yaşamını feda eden bir Gazi’ye karşı işlenen insanlık suçuyla karşı karşıyayız. Ankara’nın göbeğinde bir şoför, Gazi Yılmaz Yiğit’e 3 yaşındaki kızının yanında “Hayvan oğlu hayvan!”, “Şerefsiz”, “Enayi”, “Allah görmüş de ellerini almış!”, “Benim için mi kollarını kaybettin?”, “Ellerin yoksa ne yapayım” gibi alçakça cümlelerle hakaret etti, aşağıladı ve tartakladı.
Olayları tüm ayrıntılarıyla bilmesine rağmen Gökçek şoför hakkında işlem yapıp gazilerden özür dilemek yerine montajlanmış görüntülerle Gazi’ye karşı bir karalama kampanyası yürüttü. Twitter’da, Facebook’ta, televizyon kanallarında, gazetelerde benim aleyhime ifadelerde bulundu. Ne garip ki, Gazi olduğumdan bir kez bile bahsetmedi. Bir Gazi en ufak bir sorun yaşasa onunla aynı mücadeleyi vermiş biri olarak yardıma gitmek benim vazifemdir. Gökçek’lerin anlayamadıkları işte bu. Ben, Gazi arkadaşım için mücadele ederim ama Gökçek bunu yapamaz.
Oslo görüşmelerinde verilen sözler ortada. Bu olayın PKK’yla yapılan gizli görüşmelerin devamı olduğu da söylenebilir. Belki Gökçek’e İmralı’dan selam getirmişlerdir.
‘KABUL ETMEK İHANETTİR’
- Bir takım eylemler yapıldı. Bu konudaki tavrınız devam edecek mi?
Kamera kayıtlarında sabit. Eğer Gazi Yılmaz Yiğit’e edilen o küfürleri kabul edersek tüm gazilere ve şehit ailelerine ihanet etmiş oluruz. Melih Gökçek, Gazi Yılmaz Yiğit’ten özür dileyecek. Gazilere iftira attığını, şoförü kendi siyasi amaçlarına alet ettiğini itiraf edecek. Gazi Yılmaz Yiğit, bugün için vatan savunmasının vazgeçilmez hattına dönüşmüştür. Gazimizi, Melih Gökçeklere teslim edersek vatanın bütün kaleleri düşer. Gökçek’in Gazilere attığı iftiralara boyun eğmek, PKK’nın Ankara’ya bayrak çekmesine göz yummaktır.
- Çevreniz bu tartışmalara ne dedi?
Çevremden aldığım ilk tepki: “Aman! Melih Gökçek’e bulaşma!” oldu. Bir belediye başkanı düşünün! İcraatlarıyla değil ama çamur siyasetiyle herkesi susturmuş, korkutmuş. Biz inandığımız değerler için kolumuzu, bacağımızı feda etmişiz. Bedenlerimizde ne kaldıysa onu da zalimlere karşı kullanırız. Gazilerin onurunu ayaklar altına aldırmayız.
Gazilerine ve şehit ailelerine yani kutsalına sahip çıkamayan milletler yok olurlar. Ya kutsal olandan yana olursun ya da iftiracılardan yana. Ben Türk halkının gazilerine sahip çıkacaklarına eminim. Bu yüzden tüm ülkeye sesleniyorum. Zalimin karşısında susan dilsiz şeytandır! Yanlış gördüğünüz her şeye karşı çıkın. Bunu yaparsak ülke kurtulur, gaziler hakarete uğramaz. Melih Gökçek’ler de belediye başkanı taklidi yapamazlar.
'HAZİRAN DİRENİŞİ'NDE AÇILIMA KARŞI SOKAĞA ÇIKTIK'
- ‘Gezi olaylarında da o vardı’ diye fotoğraflarınız yayımlandı. Haziran Direnişi’ne katılmış olmanız sizi rahatsız ediyor mu?
Biz gaziler hükümetin açılım sürecini, Habur sürecini, terörist Abdullah Öcalan’ın muhatap alınmasını, hükümet tarafından gazi ve şehit ailelerinin var olan haklarının kısıtlanmasını, doğuda kahramanca çarpışan komutanlarımızın yalan, düzmece haberlerle hapse atılmasını protesto etmek için sokaklara çıktık. Bu bizim demokratik hakkımızdır.
'FEDAKÂRLIĞINIZ BOŞA GİTMEDİ' DESİNLER YETER!
- Gaziler, bir süredir seyahat kartı uygulaması hakkında mücadele ediyor. Ayrıca iş, emeklilik, madalya maaşı gibi talepleri var. Bu sorunlar nasıl çözülür?
Öncelikle iklimi değiştirmek lazım... PKK, Doğu ve Güneydoğu’da yol kesip kimlik kontrolü yaparken kimse gazilerin ve şehit ailelerinin rahat ve huzurlu bir hayat sürdüğünü düşünmesin. Ana sorunumuz bu! Biz, Türk halkının bizlere tek bir şey söylemesini istiyoruz: “Fedakârlığınız boşa gitmedi!” Bu kadar basit... Bundan sonra da yalnızca bu ruh halini hayata egemen kılmak için uğraşacağız. Türk halkının da bizlerin farkına varmasını, verilen mücadeleleri görmesini istiyoruz. Bunu başarırsak, vatan ve millet uğruna feda ettiğimiz hayatlarımız anlam kazanır.
Özlem Konur Usta/Aydınlık