Kuşak ve Yol Girişimi BRICA İstanbul Zirvesi
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz yazdı...
18 ve 19 Ekim 2018 tarihlerinde İstanbul’da Kuşak ve Yol Girişimi’nin en önemli istişare ve işbirliği platformu olan BRICA (Kuşak ve Yol Sanayi ve Ticaret Birliği) Zirvesi icra edildi. BRICA, BRI (KYG) (Belt and Road Initiative) (Kuşak ve Yol Girişimi) ülkeleri arasındaki ortaklıkları artırmak amacıyla CFIE (China Federation of Industrial Economics-Çin Endüstriyel Ekonomiler Federasyonu) tarafından 2016 yılında Pekin’de kuruldu. 29 ülke ve bölgeden 31 iş dünyası kuruluşunun üyesi olduğu BRICA’da TÜSİAD, kurucu üye olarak ülkemizi temsil ediyor. KYG’de 68 ülkenin imzacı olduğu göz önüne alınırsa üye ülkelerin yarısından fazlası BRICA’da temsil ediliyor. BRICA, ilk zirvesini 2017 yılında Kahire’de icra etti. İstanbul Zirvesi’ne 39 KYG ülkesinden 700’e yakın temsilci katıldı. Tarihsel önemde ve etkinlikte icra edilen zirvede 51 panelistin katıldığı 12 panel yer aldı.
BRICA PANELLERİ GELECEĞE YÖN VERDİ
Özenle seçilen paneller, Kuşak Yol Girişimi (KYG); Kıtaların Kavşak Noktası Türkiye; KYG Perspektifinden Kıtalar ve Bölgeler; Dijital KYG; Regülasyon İşbirliği ve Anlaşmazlıkların Çözümü; Bankacılık Finans ve Sigortacılık; Ulaştırma ve Lojistik; Akıllı Şehirler; Mühendislik, Tedarik ve İnşaat; E-Ticaret; Turizm ve Kültür; Düşünce Kuruluşları ve Akademik Yaklaşımlar başlıklarını içeriyordu. Panellere Türk ve Çinli işadamları, KYG ülkelerinde iş yapan çok uluslu firmaların temsilcileri, dünya devi banka ve finans kuruluşlarının üst seviye yöneticileri, Çin ile ortaklık kurmuş büyük Türk firma yöneticileri, Çin’in en büyük sanayi, lojistik ve inşaat firma yöneticileri, AB Ulaştırma Komiseri Genel Sekreteri gibi bürokratlar ve pek çok akademisyen panelist olarak katıldı. Son derece bilgi verici ve yeni fikirleri tetikleyici panel tartışmalarının yanısıra, iki günün sonunda binlerce kartvizit değişimi belki de zirvenin en önemli somut çıktısı oldu. Bu eylem 2013 yılında Xi Jingpin’in açıkladığı, KYG nin beş hedefinden birisi olan halklar arası temas hedefine tam oturdu.
PEKİN KONSENSÜSÜ ÜSTE ÇIKIYOR
Modern tarihte Demokrat Parti ve ABD emrivakisi sonucu yaşanan Kore Savaşı haricinde birbirine silah çekmemiş; kaderleri ve tarihsel gelişim süreçleri birbirine çok benzeyen iki ulusun 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde KYG ve BRICA şemsiyesi altında buluşması her yönü ile dünya barış ve istikrarı için çok önemli bir gelişme oldu. 1978’de ortaya atılan Washington Konsensüsü yerine Pekin Konsensüsü’nün yer almaya başladığı bir dünyaya evriliyoruz. Bu evrilme geri dönüşü olmayan bir safhaya girmiştir. Artık Türkiye’de on yıl önceki Çin ve Çinli algısı kökten değişmiştir. BRICA İstanbul Zirvesi’nin açılışında TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik’in şu sözleri dikkat çekiciydi: “Ticaretin geçtiği yoldan sadece ticaret geçmez. Aynı zamanda bilgiler, fikirler, inançlar, değerler ve kültürler de geçer... Tarihi İpek Yolu bu nedenle yüzyıllar boyunca farklılıkları buluşturan, kaynaştıran bir köprü olmuştur. Bu yüzden BRICA’nın ikinci zirvesine doğu ve batının buluştuğu, medeniyetler şehri İstanbul’da ev sahipliği yapmaktan ötürü büyük heyecan duyuyoruz. Bu çok taraflı işbirliği mekanizmasının temel amacı, İpek Yolu üzerindeki ülkeler arası ortaklıkları ve ilişkileri daha da artırmaktır.” Çin Endüstriyel Ekonomiler Federasyonu (CFIE) Başkan Yardımcısı ve BRICA Genel Sekreteri Xiong Meng’in açılıştaki şu sözleri de Türk Çin ticari ilişkileri bakımdan önemli yer tutuyor: “Bir Kuşak, Bir Yol yeni imkanlar sunuyor. Bu kapsamda işbirlikleri derinleşiyor, ülkeler arasındaki ticaret artıyor. Türkiye ve Çin Asya’nın batı ve doğu uçlarında bulunuyor. Türkiye’yle işbirliğini artırmayı ve Kuşak Yol ülkelerini kalkındırmayı umuyoruz.”
ÇİN DAVET EDİLMEYEN YERDE YOK
Şüphesiz sermaye ve üretim gücü birikimi olan Çin’den her ülke pay kapmaya ve yatırım için fırsatlar sunmaya hazırlanıyor. Unutmayalım İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra savaştan zarar gören ülkelere Marshall Planı adı altında yapılan yardımlar 110 milyar dolardı. 2049 yılına kadar Çin’in KYG ülkelerinde yapacağı yatırımlar 4 trilyon doları bulacak. Burada tek fark yatırımların karşılıksız olmayacağıdır. Çin, karşılıklı bağımlılığı tek taraflı yapmayacak şekilde tedbirler almaktadır. Her ne kadar Çin’in ülkeleri büyük borç yükü altına soktuğunu iddia edenler varsa da, Çin davet almadığı hiç bir ülkeye zorla girmiyor.
TÜRKİYE İÇİN BÜYÜK FIRSAT
Türkiye için yepyeni bir ufuk çizgisi doğudan açılıyor. Yeni bir ışık doğuyor. ABD’nin gerek Transatlantik gerekse Transpasifik ticaret ve yatırım anlaşmalarından çekildiği ve de-globalizasyonu savunduğu bir dönemden geçiyoruz. Unutmayalım ki Türkiye her iki ekonomik girişim anlaşmalarına ne davet edildi, ne de parçası oldu. AB’ye de kulüp üyesi yapılmadık. Aleyhimize olacak bir şekilde gümrük birliğine alındık. ABD nin AB’den uzaklaştığı ve Avrupa’nın her geçen gün Çin’e yaklaştığı bu yeni dönemde Türkiye’nin karşısına çıkan KYG fırsatı, yüzyılın yeni bir fırsatıdır. Bunu iyi değerlendirmek Türkiye coğrafyasının, çalışkan nüfusunun ve olgunlaşan endüstriyel alt yapısının sunduğu imkânları Çin’in KYG imkânları ile buluşturma zamanı gelmiştir. Kaldı ki Doğu Akdeniz’de her geçen gün aleyhimize gelişen jeopolitik konjonktürde Çin ile ekonomik ve siyasi işbirliğini geliştirmek Türkiye’ye son derece güçlü manevra alanı sağlar.
TÜRK İŞADAMLARI DOĞUYA AÇILMAYA HAZIR
TÜSİAD ve beraberinde zirveye katılan Türk işadamlarında bu istenç ve iradeyi gördüğümü söyleyebilirim. Türkiye batı tipi kapitalist ekonomik modelin sunduğu imkanları uygulayan ve küreselleşmenin şimdiki şampiyonu Çin ile son derece uygun şartlarda kazan kazan ve karşılıklı saygı ilişkisi üzerinden ticari ve son tahlilde siyasi ilişkileri geliştirebilir. Bu çerçevede Türkiye, Hazar Denizi geçişli ve Baku -Tiflis -Kars Demiryolu bağlantılı Orta Koridor Girişimini KYG’ye tamamen entegre edebilir. Bu durumda ayrıca Kars - Edirne hızlı tren demiryolu projesi gerçekleştiğinde Doğu Anadolu’da Çin sermayeli büyük lojistik ve üretim üslerinin açılmasını teşvik edebilir. Türk Çin ilişkileri, KYG çerçevesinde sonsuz seçeneklere sahiptir. BRICA İstanbul zirvesi bu büyük potansiyelin kapısını açmıştır. TÜSİAD ise, Türk Çin ilişkilerinin her alanda gelişmesi ve olgunlaşması için büyük fırsatların ortaya çıktığı etkin bir zirve sürecini, başarıyla tamamlamıştır. Dilerim bu rüzgar ve yüksek başarma enerjisi artar ve güçlenir. Bu durum şüphesiz daha adil, daha sürdürülebilir, daha çevreci daha müreffeh ve dengeli bir dünyanın kapısını aralar.
Aydınlık