Doğu Perinçek yazdı: Atatürk'ün meclise sunduğu konfederasyon planı
M. Kemal Paşa 29 Şubat 1920’de Talat Paşa’ya yazdığı gizli mektupta: “Araplara karşı başından beri ifade ettiğimiz siyasi formül şudur: ‘Her millet kendi bağımsızlığını kurtardıktan sonra’ ‘konfederasyon’ halinde birleşmek”
Kurtuluş Savaşı önderliği, geçmiş bağlantılardan da yararlanarak, Irak’ın İngiliz işgaline ve Suriye’nin Fransız işgaline karşı silahlı mücadelesi için eylemli destekte bulundu. Bu destek tek yanlı değildi, karşılıklıydı. M. Kemal Paşa’nın belirttiği üzere, “Suriye ve Irak’ta Fransa ve İngiltere’ye karşı meydana getirilen hareketler, Kuvayı Milliye’ye yardım gayesine” yönelikti. Böylece Fransız kuvvetleri Suriye’ye bağlı bırakılacaktı. Nitekim öyle de oldu. Suriye ve Irak’ta yürütülen milli faaliyetler sayesinde, “bizim imhamıza çalışan düşmanlar, bize yönelttikleri kuvvetleri azaltmaya mecbur olmuşlardı.” Irak ve Suriye’deki Arapların emperyalizme karşı mücadeleleri, Maraş’taki milli kuvvetin başarısında “önemli bir etkide” bulundu. 1
M. Kemal Paşa, İngiliz ve Fransız işgalcilere karşı Irak ve Suriye’deki ayaklanmaları geliştirmek ve hatta ateşlemek için, 1920 yılı başında, bölgeye özel görevliler ve askeri uzmanlar gönderdi. 2
Verilen görev, işgal ordularına karşı direniş örgütlemek, düşmanı arkadan vurmak, Türk ve Arap milletleri arasına girmiş bulunan Fransız ve Ermeni işgal kuvvetlerini bertaraf etmek ve Arap örgütleriyle güvenli bağlantılar kurmak idi. 3
Mazlum Milletlerin bölgesel birliği:
Suriye ve Irak ile konfederasyon/federasyon planı
Bugüne kadar pek işlenmemiştir; Mustafa Kemal Paşa, Irak ve Suriye örgütleriyle ortak mücadeleyi, ortak bir örgütlenme hedefine bağlı olarak yürüttü. İlerde kurulacak bağımsız Arap devletleri ile Türkiye arasında bir federasyon veya konfederasyon planı bu ilişkiler sırasında oluştu ve üzerinde anlaşmaya varıldı.
Mustafa Kemal Paşa, 24 Ocak 1920 günü Halep’teki Arap Milli Teşkilatı Riyaseti’ne şu iletiyi yolluyor:
“Mektuplarınızda Suriye, Irak ve Türkiye’nin bağımsızlıklarını kurtaracak bir ‘konfederasyon’ teşkil eylemek veya irtibat maksadıyla birlikte hareket edilmesi bildirilmiş ve biz de bu tekliflerinizi kabul ederek tafsilatlı talimat göndermiştik.” (abç–DP) 4
Bu mektubun son cümlesinden anlaşılacağı üzere, Halep’teki Arap Milli Teşkilatı Riyaseti’nin konfederasyon önerisi, 24 Ocak 1920 tarihinden önce kabul edilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, bir ay geçmeden. Heyeti Temsiliye adına Kolordu Kumandanlıklarına 23 Şubat 1920 günü yolladığı talimatta, konfederasyon tasarımını bir kez daha resmi kayda geçirmiştir. Bu talimatın eklerinde, Halep Teşkilatı Milliye Riyaseti’ne, Şam’da Suriye ve Filistin Müdafaai Kuvayi Osmaniye Heyeti Umumiyesi Riyaseti’ne, Gönüllü Kahire Fırkası Reisi ve Amman Çerkez Fırkası Kumandanı’na daha önce gönderdiği talimatların bir özeti bulunmaktadır. Bu özette, yukarıda anılan Arap örgütlerinin önerdikleri konfederasyon planının kabul edildiği belirtilir:
“Suriye, Irak ve Türkiye bağımsızlıklarını kurtararak bir konfederasyon veya gelecekte kararlaştırılacak biçimde bir ilişki kurmak üzere birlikte hareket edeceklerdir.” (abç-DP) 5
M. Kemal Paşa, aynı günlerde, 29 Şubat 1920 tarihinde Talat Paşa’ya yazdığı gizli mektupta da, Suriye ve Iraklılarla “öteden beri münasebet tesis etmiş olduklarını” ve onları harekete geçirdiklerini belirtmektedir. En önemlisi, konfederasyon kararı alınmış olduğunu bildiren cümlelerdir:
“Daha ciddi esaslar dâhilinde harekât birliği için nezdimize gelmiş olan salâhiyettar Arap delegeleri ile kararlar alınmıştır. Araplara karşı başından beri ifade ettiğimiz siyasi formül şudur: ‘Her millet kendi bağımsızlığını kurtardıktan sonra’ ‘konfederasyon’ halinde birleşmek. Bu esas Araplarca memnuniyetle kabul edilmiştir.” (abç–DP) 6
Mustafa Kemal Paşa’nın Talat Paşa’ya gizli mektubu somut bilgilerle devam ediyor ve “İslam kitleleriyle konfederasyon halinde birleşme” planını bir kez daha vurguluyor.
“Emir Faysal’ın mutemetleri dahi bu esas dâhilinde birleşmek üzere müracaat eylemişlerdir. Faysal’ın Fransızlar lehine gizli bir politika takip etmesi zan ve ihtimali, henüz bizi ihtiyatkâr hareket ettiriyor. Fakat Araplarla iş ortaklığında fiiliyat, diğer hiziplerin anlaşmasıyla başlamıştır. (…)
“Araplarla anlaşmada kullandığım formülden ve Kafkasya’daki arkadaşlara verdiğim talimattan anlaşılacağı üzere, benim de düşündüğüm, muhtelif İslam kitlelerini, bağımsızlığa mazhar olmak için bugün Türkiye’ye musallat olan düşmanlar aleyhine tahrik etmek ve bu suretle Türkiye’nin baskısını hafifletmek ve maddi ve manevi kuvvetlerini azami menfaatlar elde edebilecek şekilde daha serbest kullanmak ve ileride bağımsızlıklarını kurtaracak olan İslam kitleleriyle konfederasyon halinde birleşmek. Şimdiye kadar sarf olunan mesainin tecelli eden neticeleri memnuniyet verici gibi görünmektedir. Tahmin olunduğuna göre, İtilaf devletleri ilk zamanlarda baskıyla uygulamayı tasavvur ettikleri imha kararlarından vazgeçerek, Türkiye’nin mevcudiyetini tanımak kararına yaklaşıyorlar. (…)
“İtilaf devletlerinde gözlenen azami değişiklik zihniyetinin, son Bolşevik harekât ve muvaffakiyetine bizim Maraş’ta ve İslâhiye civarındaki askeri muvaffakiyetlerimizin eklenmesinden ileri geldiği zan olunur. (..)
“Suriye ve Irak işlerinde buraya gelmekle pek faydalı olabileceğinizi ümit ederim.”(abç-DP) 7
Talat Paşa’ya gizli mektubun yollanmasından sonra iki ay içinde koşullar M. Kemal Paşa’nın öngördüğü gibi değişmiş ve Ankara’da Milli Devrimin Meclisi kurulmuştur. M. Kemal Paşa, Meclis’in açılışının hemen ertesi günü, 24 Nisan 1920 tarihinde milli mücadelenin raporunu verir ve programını açıklar. Suriye ve Irak ile konfederasyon tasarımı bu kez Meclis önünde ilan edilmiştir. M. Kemal Paşa, Türk-Arap ilişkilerinin yakın tarihini de özetlemiş ve değerlendirmiştir. Bu önemli ve uzun açıklamayı, Şule Perinçek de Şam’da yapılan uluslararası sempozyumun bilgisine sundu. M. Kemal Paşa’nın Meclis konuşmasının konumuzla ilgili bölümlerini özetleyerek madde madde veriyoruz:
- Suriye ve Irak halkı, 1914’ten önce Osmanlı devletinin bir uzvu olmaktan şikâyetçiydiler ve bağımsız olmak gayesini takip ediyorlardı.
- Hedefe ulaşmak için kuvvetlerinin yetmediğini görünce, emperyalistlerin “eteklerine sarıldılar”.
- Ancak Dünya Savaşı’nın sonunda İngiliz ve Fransız işgalcilerinin “aşağılayıcı idaresine hedef olduktan sonra”, büyük hataya düştüklerini anladılar.
- Böylece bir kesimi kendi içlerinde bağımsız olmakla birlikte, Osmanlı camiası içinde bulunma yönünü düşündüler. Hatta bir kesimi daha da ileri gitti ve “bağımsızlığın lüzumu yoktur” dediler.
- Suriye’de bu cereyanlar sonucu, “saltanat tesisiyle meşgul olan” Emir Faysal, ahalinin arzuları karşısında kendi emellerinin sarsılmakta olduğunu anladı ve temsilcilerini bizimle temasa geçirdi. Ancak Faysal, halka, dış baskılara direnmek için araç ve paralarının bulunmadığını, Türkiye bunu sağlarsa Fransızları kovabileceklerini söyledi. “Bunu biz samimi görmedik. Onun için vuku bulan siyasi müracaata siyasi cevap vermiş bulunduk. Ancak hakiki irtibat hükümet şeklinde değil, fakat Suriye milleti ile, Suriyeliler ile olmuş oldu. Ve bu, hakikaten bize manevi kuvvetle beraber maddi kuvvet katmıştır.” Bizim karşılık olarak gösterdiğimiz şekil şuydu: “Artık milli sınırımız dâhilinde bulunan insani ve genel kaynakları sınırımızın haricinde israf etmek istemeyiz. Fakat, birlik kuvvet teşkil edeceğinden, bütün İslam âleminin manen olduğu gibi maddeten de birleşmiş ve müttefik olmasını, şüphe yok ki, büyük memnuniyetle karşılarız ve bunun içindir ki, bizim kendi sınırımız dâhilinde bağımsız olduğumuz gibi, Suriyeliler de kendi sınırı dâhilinde ve milli hakimiyet esasına dayanmak üzere serbest ve bağımsız olabilirler.”
- Irak’a gelence, İngilizlerin muameleleri İslam ahaliyi fevkalade gücendirmiş oldu. Biz kendileriyle temas aramadan evvel, onlar bizimle temas aradı; mutlaka eskisi gibi Osmanlı memleketinin bir parçası olmayı kabul ettiler. Fakat biz onlara karşı, Suriyelilere söylediğimiz görüşü söylemekten başka bir şey yapamadık. ‘Kendi dâhilinizde kendi kuvvetlerinizle, kendi mevcudiyetinizle istiklalinizin teminine çalışınız. Biz de her şeyden evvel istiklalimizin teminine çalışıyoruz. Ondan sonra birleşmemiz için hiçbir mani kalmaz.’”
- “Bugün gerek Iraklıların gerek Suriyelilerin, bu iki bölgedeki dindaşlarımızın kalpleri bizimle beraberdir. Eğer bundan sonra gerekleri yapılırsa bunlardan azami istifade etmek mümkündür,”
M. Kemal Paşa, bu tarihsel sunuşunda, Suriye ve Irak’ın bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra, bu ülkelerle ittifakın biçimi konusunda da somut bir sonuca varıyordu:
“Bizimle anlaşmanın veya ittifakın üstünde bir şekil ki federatif yahut konfederatif denilen şekillerden biriyle irtibat peyda edebiliriz.” (abç-DP)8
Konfederasyon tasarımının Meclis’e sunuşundaki önemli yenilik, federasyon seçeneğini de içermesidir.
1 Atatürk'ün Bütün Eserleri, c.6, s.383; c. 8, s. 79-81.
2 Aynı yerde.
3 Harp tarihi Vesikaları Dergisi, E. U. Basımevi, Ankara, mart 1956, sayı: 15, Vesika No: 402; Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 6, s. 333.
4 Atatürk'ün Bütün Eserleri, c.6, s.217.
5 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, E. U. Basımevi, Ankara, Mart 1956, sayı: 15, Vesika No. 402; Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 6, s. 333.
6 Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 6, s. 408.
7 Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 6, s. 407-412.
8 Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 8, s.27 vd.
Doğu Perinçek
Aydınlık/Rota