Mustafa Mutlu yazdı: Zafer % 99,9 bizim

Mustafa Mutlu yazdı: Zafer % 99,9 bizim

Aydınlık gazetesi yazarı Mustafa Mutlu, Strazburg'daki AİHM Büyük Daire'de görülen Perinçek-İsviçre davası ile ilgili izlenimlerini köşesine taşıdı.

Kaleme aldığı yazıda "Zafer yüzde 99,9 Türkiye’nin ve Perinçek’in..." diyen Mutlu, "Bundan adım gibi eminim; çünkü gerek İsviçre’nin, gerekse Ermeni diasporasının avukatları, AİHM Büyük Daire’de dün yaptıkları savunmalarda ortaya yeni hiçbir şey koyamadı." ifadesini kullandı.

Mutlu'nun yazısı şöyle:

Strazburg’a giderken haklı olduğumuzu biliyorduk; kazanacağımızdan hiç kuşkumuz yoktu.

Doğu Perinçek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen dünkü duruşmada Ermeni soykırımının koca bir yalan olduğunu bir kez daha Avrupalı hakimlerin yüzüne haykırdı. Demokrat ve özgürlükçü geçinen İsviçre’nin ise ifade özgürlüğünü bile kısıtlayan garip bir ülke olduğunu gözler önüne serdi.

Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim:

Zafer yüzde 99,9 Türkiye’nin ve Perinçek’in...

Bundan adım gibi eminim; çünkü gerek İsviçre’nin, gerekse Ermeni diasporasının avukatları, AİHM Büyük Daire’de dün yaptıkları savunmalarda ortaya yeni hiçbir şey koyamadı.

İşin ilginci; iki ülke de dünkü duruşmada birbirlerini desteklemek yerine kendi paçalarını kurtarmaya çalıştı:

Duruşmaya müdahil olarak katılan Ermenistan’ın avukatları her zamanki gibi şov ve duygu istismarı yapmaktan geri durmadılar.

Hatta mahkeme heyetine açıkça, “Kararınız ne olursa olsun ama sakın Ermeni soykırımını reddetmeyin” derken; İsviçre’nin avukatları da ülkelerinin “ifade özgürlüğünü engellemekten” hüküm giymesinin yanlış olacağını, bu davanın konusunun soykırım iddiası olmadığını söylediler.

AİHM Büyük Dairesi’nin Romen kadın hakimi Lulia Antoanella Motoc’un hakimler adına sorduğu tek soru ise İsviçre’yi savunan avukatların süngüsünü düşürdü:

“Çıkardığınız yasayla Ermeni soykırımını tartışılmaz hale getiriyorsunuz? İyi de bundan nasıl bu kadar emin oluyorsunuz? Bu yargıya siyasi nedenlerle mi yoksa tarihi nedenlerle mi varıyorsunuz?”

Tekrar edeyim; kararın Türkiye aleyhine çıkmayacağından artık adım kadar eminim!

Peki; Türkiye’ye zafer sevinci yaşatacak bu karar ne zaman açıklanacak?

“Çok güvenilir bir kaynak”tan edindiğim bilgiye göre AİHM Büyük Dairesi, bu konuda pek acele etmeyecek...

Hemen belirteyim ki Ermeniler’in dünyayı ayağa kaldırmayı planladıkları 24 Nisan 2015’e kadar kesinlikle bir karar çıkmayacak.

Onun sonrasında ise mahkeme bir süre çalıştıktan sonra yaz tatiline girecek...

Yani 2015’in sonbaharından önce kimse bir karar açıklanmasını beklemesin!

Benden size garanti:

Yüreğinizi serin tutun... Yüz yıllık yalan bitti; şimdi sıra, bu kararın açıklanmasından sonra yapacaklarımıza geldi...

İlk işimiz belli:

Sözde Ermeni soykırımını tanıyan bütün ülkeleri, bu karara dayanarak yola getirmek ve kararlarından caydırmak...

Dünkü aşamaya gelmemizde büyük katkısı olan Talat Paşa Komitesi üyelerine ve Doğu Perinçek’e, konuya ilgisiz kalmayan milletvekili, siyasetçi, gazeteci ve bürokratlara, en önemlisi gelişmeleri gözlerini kırpmadan izleyen ve destek veren, dün sel gibi Strazburg’a akıp gelen sizlere...

Binlerce, milyonlarca selam olsun!

Emeğinize ve yüreğinize sağlık!

Günün İsyanı

İsyanım dün duruşma salonunda kızgın kızgın beni izleyen adama:

Niye kızıyorsun kardeş, devletin paralarını mı çaldım?

STRAZBURG NOTLARI

Uçağımız İstanbul’dan bir saat geç kalktı. Çünkü bir arkadaşımızın yurt dışına çıkış yasağı savcılık tarafından kaldırıldığı halde, havaalanı polisi bu çıkışa izin vermedi. Bu tatsızlık sayılmazsa, yolculuk gayet keyifli geçti.

Gece geç saatlere kadar canlı yayında olan Doğu Perinçek’in bir iki saat uyuduğu gözlerden kaçmadı.

CHP Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, Eskişehir Bağımsız Milletvekili Prof. Dr. Süheyl Batum, İstanbul Bağımsız Milletvekili İhsan Barutçu, eski bakanlar Yaşar Okuyan ve Enis Öksüz, DSP Genel Başkanı Masum Türker, Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Canan Arıtman, Barolar Birliği Temsilcisi Ali Arabacı gibi kamuoyunun yakından tanıdığı isimler de uçaktaydı.

Strazburg Havalimanı’ndaki polisler işlemlerimizi hiçbir sorun çıkarmadan yaptı...

Kısa bir şehir turundan sonra otellerimize yerleştik... Yemekteki sohbet konuları ağırlıklı olarak dünkü duruşmada neler olabileceği ve yurtseverlerin önümüzdeki seçimlere nasıl girmesi gerektiğiydi.

Dün sabah çok erken kalktık ve Ulusal Kanal ile Aydınlık’ın Avrupa temsilcileri, ben ve Odatv’den kardeşim Barış Terkoğlu saat 07:45’te AİHM’in önünde bekleyen yurttaşlarımızın yanına ulaştık.

Hava çok soğuktu... Ama vatandaşlarımız ellerindeki bayrakları sallamayı ihmal etmiyordu.

Daha sonra AİHM binasına girdik. Akredite olduğumuz için sorun çıkmadı. Duruşma salonuna ilk girenler de biz olduk. Bizden hemen sonra Türk parlamenterler heyeti geldi...

Tülay Erkin, Ömer Selvi, Şaban Dişli ve Egemen Bağış’tan oluşan AKP heyetinin oldukça durgun olması dikkatlerden kaçmadı.

CHP heyeti ise Deniz Baykal, Haluk Koç ve Gülsüm Bilgehan Toker’den oluşuyordu.

Egemen Bağış’ın Baykal’ın sağından ayrılmaması, ikilinin zaman zaman içtenlikle sohbet etmesi de ilginç görüntüler arasındaydı.

Bu dava; yıllar sonra İnönü ve Bayar ailelerini de bir araya getirdi.

İnönü’nün torunu Gülsüm Bilgehan Toker ile Celal Bayar’ın torunu Celal Bayar’ı birlikte Ulusal Kanal için röportaja davet ederken ben de en az onlar kadar heyecanlandım.

Yıllardır Ulusal TV ekranlarında görünmeyen Deniz Baykal da ricamızı kırmayarak davanın önemine ilişkin özel bir demeç verdi.

Egemen Bağış ise, zaten “laf olsun” diye yaptığım söyleşi teklifini, “şu aralar konuşmadığını” söyleyerek geri çevirdi. Ancak duruşmaya verilen arada AKP’li Egemen Bağış, CHP’li Haluk Koç’la sohbet ederken, “Doğu Perinçek, burada Charlie Hebdo” diyerek, izlenimlerini bir cümlede özetlemiş oldu.

Duruşmada basın mensuplarının çalışmasının engellenmemesi ise; Silivri’de itilip kakılmaya alışan bizi bir hayli şaşırttı. İçeriye fotoğraf makineleriyle ve hatta kameralarla girip istediğimiz gibi çekim yaptık, internete bağlanarak notlarımızı gazetelerimize geçtik.

Salondakilerin ilgisini en çok çeken kişi ise ünlü sinema oyuncusu George Clooney’in Lübnan kökenli İngiliz avukat eşi Amal Clooney oldu. Ermeniler’in avukatlığını üstlenen ve savunması sırasında “fazlaca rol yapan” Amal Clooney’in duruşma öncesinde ve sonrasında Hollywood starları gibi poz vermesi dikkatlerden kaçmadı.

Duruşma Türkiye saati ile 13:00’te sona erdi. Hemen salondan çıkıp dışarıda bekleyen kalabalığın arasına girdiğimde; Türk bayrağını taşıyanların sayısının hızla arttığını, elli metre ötede ise yirmi kişilik bir Ermeni Grubu’nun Türkiye aleyhine tezahürat yaptığını gördüm. İki grubun etrafı da polis tarafından çevrilmişti.

Yazımı yazmak için otelime dönerken Ermeni göstericilerin yanından geçtim. Eliyle beni işaret eden ve yanındaki bir başka kadına bozuk Türkçesiyle beni anlatan kadının gözlerini ömrüm boyunca unutmayacağım!

Ve son not: Uçağımız bugün saat 20:00’de Sabiha Gökçen’e inecek. Bilmek isteyen dostlara duyurulur.

Günün sorusu

Huber hakkındaki 100’üncü yazım, 14 Şubat Sevgililer Günü’ne denk geliyor. O gün saat 12:00’de Huber Köşkü’nün sahil kapısında olacağım ve bu işgalin daha kaç gün süreceğini sormak için Sayın Gül’ün gelmesini bekleyeceğim. Sorum size:

O gün benimle Tarabya sahilinde yürüyüşe gelir misiniz?"

ulusalkanal.com.tr