'Terörist başı Gülen, Humeyni'nin Tahran'a indiği gibi Türkiye'ye dönecekti'
Adalet Bakanı Bozdağ, "Darbe başarılı olmuş olsaydı, FETÖ terör örgütü kurucusu ve yöneticisi terörist başı Gülen, Humeyni'nin Tahran'a indiği gibi Pensilvanya'dan Türkiye'ye dönecekti." dedi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Darbe başarılı olmuş olsaydı, FETÖ terör örgütü kurucusu ve yöneticisi terörist başı Gülen, Humeyni'nin Tahran'a indiği gibi Pensilvanya'dan Türkiye'ye dönecekti." dedi.
Bozdağ, Habertürk televizyonunda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Darbe girişimiyle ilgili yaşadıklarının sorulması üzerine Bozdağ, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminde bulunduğu sıralarda yaşanan hareketliliği, telefonla kendisini arayan Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek'ten öğrendiğini söyledi.
Başbakan Binali Yıldırım'la yaptığı konuşmanın ardından olayın bir darbe girişimi olduğunu öğrendiğini, darbe teşebbüsünün başladığı sıralarda evinde yalnız olduğunu anlatan Bozdağ, ilk olarak 15 Temmuz Kızılay Milli İrade Meydanı'na yürüyerek gitmeyi ve buradaki vatandaşlarla darbeye karşı direnmeyi düşündüğünü dile getirdi.
Bozdağ, daha sonra yaptığı istişarelerin ardından TBMM'ye gitme kararı aldığını, çeşitli televizyon kanallarına bağlanarak açıklamalar yaptığını hatırlattı.
Mecliste konuşma yaptığı sırada, TBMM'nin bombalandığını anlatan Bozdağ, Meclisin çalışmasından ve meydan okumasından darbecilerin rahatsız olduğunu, bunun üzerine TBMM'ye bombaların atıldığına inandığını bildirdi.
FETÖ'nün Mecliste bulunan herkesi öldürmek istediğini ifade eden Bozdağ, FETÖ'nün TSK içerisine yerleştirdiği teröristlerin, ihanetin büyüğünü yaptığını, milletin kalbine ve millete bombalar attığını vurguladı.
"FETÖ taşerondur"
"FETÖ yalnız mıydı?" sorusu üzerine, Bozdağ, örgütün hiçbir zaman yalnız olduğunu düşünmediğini belirtti.
Bakan Bozdağ, Türkiye'deki bütün darbelerin hepsinin taşeronlar tarafından yapıldığının altını çizerek, "FETÖ son darbede kullanılan taşerondur ama Türk halkı hem FETÖ terör örgütünü hem onun tasmalı teröristlerini hem de o tasmayı onların boyunlarına takan güçlerin tamamını o gün yenmiştir." dedi.
Başka güçlerin, Türkiye'deki darbe teşebbüsünün başarıya ulaşmasını beklediğini belirten Bozdağ, FETÖ'yü kullanan güçlerin de olduğuna dikkati çekti.
"Adil Öksüz'ün şu anda nerede olduğunu kesin olarak bilen yok"
FETÖ'nün sözde "hava kuvvetleri imamı" firari Adil Öksüz'e yönelik soru üzerine Bozdağ, "Adil Öksüz'ün şu anda nerede olduğunu kesin olarak bilen yok. Adil Öksüz bu darbe girişiminin kilit isimlerinden bir tanesi, onda şüphe yok. Ama Türkiye'nin neresinde onu bilen yok. Bazı ihtimaller var. Kesin şurada deme ihtimali yok, herkes bir yorum yapıyor. Şu anda devletin elinde de Adil Öksüz'ün yerine dair kesin bilgi yok. Şuradadır, buradadır kati bir bilgi yok. Olsa zaten hemen Adil Öksüz'ü derdest edip yargıya teslim ederiz." ifadelerini kullandı.
Öksüz'ün bütün bilgilerinin de medya üzerinden Türk halkına sunulduğunu ve devletin, 80 milyon vatandaşın Öksüz'ü aradığını belirten Bozdağ, "Adil Öksüz'ün birileri tarafından bir yerde saklanma ihtimali var. Hareket etmesi halinde kolaylıkla tespit edilebilir. Tebdilikıyafet de olsa bir yerde açık verir, yakalanabilir. Vatandaş da takip ediyor, herkes takip ediyor. Bir ihtimal birileri saklıyor, ikinci ihtimal yurt dışına çıkmış veya çıkarılmış olabilir, üçüncü ihtimal de infaz edilmiş olabilir, ama bu ihtimallerden hangisi doğru ona dair kesin bir bilgi söyleme imkanı yok. Bu 3 ihtimal dışında başka bir ihtimal de görünmüyor." değerlendirmesinde bulundu.
Başbakanlık Müşavirinin Öksüz ile görüşmesi
Bozdağ, "Başbakanlık Müşaviri olarak görev yapan Ali İhsan Sarıkoca, Adil Öksüz'ü ziyaret ediyor. Sarıkoca'nın böyle bir yetkisi var mı? Bu normal mi?" şeklindeki soru üzerine, "Makul değil. Kesinlikle hayatın olağan akışına uygun değil. Yani darbe olmuş, sabahleyin gözaltına alınmış, siz Başbakanlıkta müşavirsiniz, gidiyorsunuz o darbeciyle konuşuyorsunuz. Ne sıfatla konuşuyorsunuz? Siz kimsiniz? Ne yapıyorsunuz? Onun için savcılık iddianamesinde bu da çok açık. O da sanıklardan bir tanesi. Bütün bunların hepsinin yargıda hesabını verecektir ve adalet burada yerini bulacaktır." dedi.
FETÖ'nün sözde "hava kuvvetleri imamı" firari Adil Öksüz'ün de eninde sonunda, Türkiye içi veya dışında, sağ veya infaz edilmişse ölüsünün mutlaka bulunacağını vurgulayan Bozdağ, bunun kaçışının olmadığını aktardı.
"Hak ettikleri cezayı alacaktır"
Bakan Bozdağ, Öksüz gözaltındayken onun "FETÖ imamı" olduğunun bilindiğine ilişkin soruya da bu konuda o süreçte hükümetin bildiği bir şeyin olmadığını, oradaki esas olayın Öksüz'ün yakalanmasından sonra kolluk görevlileri arasında yapılan konuşmalar olduğunu, fakat bu konuşmaların üstlere, sivil iradeye, siyasi otoriteye iletilmediğini kaydetti.
Tüm bunların yargılamalar sonucunda ortaya çıkacağını vurgulayan Bozdağ, "Orada bunun imam olduğunu öğreniyor, normalde yetkili amirini araması lazım, o amirin de İçişleri Bakanlığına kadar yetkililerle bunu paylaşması lazım. Bir defa yetkiliyi aramıyor, başka birisini arıyor ve orada irtibatları kopartıyor onun için ben burada Adil Öksüz'ün yargının elinden kaçırılmasında bir organizasyon olduğuna inanıyorum. Bu organizasyon içinde olanların hepsi yargıya hesabını verecek. Hak ettikleri cezayı alacaktır. Onda hiç şüphe yok." diye konuştu.
"Bunlar, FETÖ'nün parasıyla hazırlatılan raporlar"
Bakan Bozdağ, CHP'nin 15 Temmuz'daki darbe girişimine yönelik raporu ve raporda bulunduğu belirtilen "MİT neden darbe girişimine karışan kişileri takip etmiyor?" ifadesine yönelik soru üzerine, CHP'nin milletin aklını karıştırmak ve FETÖ'nün "kontrollü darbe" iftirasının kabul edilmesini sağlamak için taşeronluk, FETÖ'nün avukatlığını yaptığını söyledi.
Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"FETÖ yurt dışında para veriyor senatörlere, vekillere, gazetecilere, televizyonculara. Sivil toplum örgütlerine, bazı kurumların temsilcilerine... Nasıl yapıyor bunu? Diyor ki, açıklamaları da veriyor eline, 'Bunu söyleyin'. Türkiye'nin aleyhine, FETÖ'nün lehine çok ciddi algı operasyonları yapıyor. Mesela düşünce kuruluşlarına raporlar hazırlatıyor. Hazırlattığı rapora o düşünce kuruluşu sadece imzasını atıyor. Raporu bunlar veriyor, onlar imzasını atıyor. Bunu hep para karşılığı yaptırıyorlar. Hala devam ediyorlar. O raporları da sonra parlamentolara, senatolara, diğer uluslararası kuruluşlara 'Bak işte siz Türkiye ile ilgili böyle diyorsunuz ama olaylar öyle göründüğü gibi değil. İşin aslı bu. Bak bunlar bağımsız, objektif kuruluş'. Bunların bağımsızlığı, objektifliği yok. Bunlar, FETÖ'nün parasıyla hazırlatılan raporlar."
Bozdağ, CHP'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve AK Parti'ye olan düşmanlığı nedeniyle, zarar verecek kim varsa onlarla sorgusuz, sualsiz hareket ettiğini, darbeyle ilgili araştırma komisyonu raporuna da FETÖ'nün iddialarının yansıması gayretinde olduğunu ifade etti.
"Yalan söylüyorlar"
Darbe girişimine yönelik istihbarat zafiyeti olmadığına yönelik bir şeyi asla söylemediklerini, herkesin bu noktada bir zafiyet, problem olduğunu aktardığını vurgulayan Bozdağ, FETÖ ile hukuk kuralları içerisinde her türlü mücadelenin verildiğini, her türlü bilginin de üzerine gidildiğini kaydetti.
FETÖ'nün bilinen türde bir terör örgütü olmadığına dikkat çeken Bozdağ, "Askerler de söylüyor, 'Efendim biz mücadele ettik.' diyor. Yalan söylüyorlar. Mücadele ettiniz de, bütün bunların hepsini, bu generallerin hepsini AK Parti mi aldı? Nasıl oluyor terfiler? Nasıl oluyor YAŞ kararları? 'Biz hep attık' deniyor. 'Hepsini attık ama bu hükümet geldi, şerh koydu'. Engelledi anlamında ima ediyorlar. Ben de soruyorum buradan, YAŞ'a gelip de ihraç edilmedik tek bir adam var mı? Yok. Kim gelmişse, ihraç edilmiş." diye konuştu.
"FETÖ'cü diye başka muhafazakar insanlar ihraç edildi ve FETÖ'cülere yer açıldı" değerlendirmesini yapan Bozdağ, "TSK yeterince mücadele etmedi mi diyorsunuz?" sorusuna, "Bu sınavları kim yapıyor? Akademiye girilen sınavları, Kuleli Askeri Lisesi sınavlarını Milli Eğitim Bakanlığı mı yapıyor?" karşılığını verdi.
Bakan Bozdağ, "Ergenekon ve Balyoz davaları olmasaydı, bugün daha farklı bir tablo olmaz mıydı TSK içerisinde?" sorusu üzerine de bu davalarla ilgili süreçlerin devam ettiğini ve bu süreci tersine çevirenin de hükümet olduğunu dile getirdi.
Bu süreçlerin 17-15 Aralık'tan sonra tersine çevrildiğine dikkati çeken Bozdağ, Ergenekon ve Balyoz davalarına ilişkin nasıl bir yargılama yapılacağına ilişkin soruya karşılık, şunları kaydetti:
"Ergenekon, Balyoz'da darbe teşebbüsü, darbe hazırlıkları var. Bunu kimse yok sayamaz. Kalktı FETÖ, kendi hesapları için burada bu işleri gerçek planlayanların yanına başkalarını da koyunca, bu iş sulandırıldı. Şimdi kalkıp eğer 'Burada hiçbir şey yoktu' dersek, o zaman da kendimizi aldatmış oluruz. Herkesin gördüğü, orada bazı şeyler oldu mu, oldu. Herkes bunu biliyor ama terör örgütü bunu kendi hedefleri doğrultusunda kullanmak için bu suçu işleyenlerin yanına bu suçla alakası olmayan kişileri koyarak, onları milletin gözünde itibarsızlaştırdı ama işin esasına baktığınızda, burada var mıdır yok mudur, Yargıtayın kararı var."
Bozdağ, bundan sonra da hukuki sürecin devam edeceğinin altını çizdi.
"Can Dündar, Almanya'dan devlet nişanı alacak ne iş yaptı?"
Bozdağ, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nu, durdurulan MİT tırları görüntülerini eski Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'a verdiği iddiasıyla ilgili yargılandığı davada, "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak" suçundan verdiği 25 yıl hapis cezasının gerekçeli kararına ilişkin yöneltilen soruları da yanıtladı. Gerekçeli kararda neden "CHP Genel Başkan Yardımcısı" sıfatının yer aldığı sorusu üzerine Bozdağ, gerekçeli kararın niye böyle olduğu sorusunun muhatabının Adalet Bakanlığı olmadığını, bunun o gerekçeyi yazanlara sorulması gerektiğini bildirdi.
Anayasa Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gül'le ilgili karar konusunda üç noktada ihlal kararı verdiğinin ifade edilmesi üzerine Bozdağ, "Anayasa Mahkemesine sormak lazım. Can Dündar şimdi Almanya'da. Peki Almanya Can Dündar'a ne yaptı? Devlet nişanı verdi. Can Dündar, Almanya'dan devlet nişanı alacak ne iş yaptı? Neyi yaparak hak etti bunu?" dedi.
Anayasa Mahkemesinin kararının yanlış olduğunu vurgulayan ve Almanya'nın Türkiye'nin aleyhinde çalışanları el üstünde tuttuğunu aktaran Bozdağ, "MİT tırları olayı bir ihanettir. Türkiye devletine, milletine bir ihanet olayıdır." ifadelerini kullandı.
"Umarım ki buna sağlıklı bir cevap verirler"
Bakan Bozdağ, MİT tırları ile ilgili konunun baştan sona bir ihanet olduğunu vurgulayarak, "Bu FETÖ terör örgütünün yargı, kolluk ve istihbaratın bir kısmı içerisindeki işbirliğiyle yapılmış bir ihanet organizasyonudur. Çok açık. Onun için de buradan birisi kalkıp, 'Ben devletime fayda sağladım buradan' diyorsa, milletin aklıyla alay ediyor." şeklinde konuştu.
Tırları Suriye'ye götürenlere de "Bu operasyonda başarısız oldunuz" denilerek bir hesap sorulup sorulmadığına ilişkin soru üzerine Bozdağ, "Burada bir başarısızlık değil, bir ihanet var. Devletin içindekilerin kendi devletlerine ihanetleri var. Onlar vazifelerini yapan insanlar, öbürleri ise ihanet edenler." dedi.
MİT tırlarının durdurulmasına yönelik hazırlanan yeni iddianamede, şüpheli sözde imamların ABD Büyükelçiliği ve Başkonsolosluğu ile telefon görüşmelerinin tespit edildiği bilgisinin yer alması, akşam saatlerinde Büyükelçilikten bazı bilgilerin talep edilmesi ve Büyükelçiliğin de "İddiayı destekleyecek bilgi yok. Türk yetkililerle temas halindeyiz" açıklaması yaptığının hatırlatılması üzerine Bozdağ şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bence çok önemli bir bilgi, veri. Cumhuriyet Başsavcılığı hazırladığı iddianamede, HTS kayıtları, diğer teknik bilgiler çerçevesinde bazı tespitlerde bulunuyor ve Büyükelçilikle, konsoloslukla oradaki telefon hatlarıyla görüşmeleri tespit ediyor. Ne kadar süre görüşüldüğüne dair tespitleri var ve bununla ilgili de ABD Büyükelçiliğine bir yazı gönderdiğini söylüyor. İşin doğrusu ben de merak ediyorum. İçeriği konusunda benim bir bilgim yok. Sayın Büyükelçi, ne diye cevap verecek? Bunu biz de hep beraber merak ediyoruz.
Son derece önemli bir olay. Tabii insanın aklına bir sürü soru geliyor. Neden bu MİT tırları olayında yer alanlar bir ülkenin büyükelçiliğini, konsolosluğu arar? Adil Öksüz olayında da gördük. Diyor ki, 'Aradık, pasaport iptal edildiği için'. Bir sürü insanın pasaportu iptal ediliyor. Hangisine bilgi veriliyor? İnsanlar tabii bir sürü soru soruyor. Umarım ki buna sağlıklı bir cevap verirler. Milletin aklındaki bütün soruları cevaplamış olurlar."
"FETÖ'nün avukatlığını yapanı halk sevmiyor"
CHP'nin, İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki olarak başlattığı yürüyüşe ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Bozdağ, bunun hesaplı bir yürüyüş olduğunu ve samimi bir düşünceye dayalı bir olay olmadığını söyledi.
16 Nisan'daki halk oylamasından sonra CHP'de genel başkanlık ve kongre tartışmalarının olduğunu ifade eden Bozdağ, "Yürüyüş başladıktan sonra o tartışmaların tamamı bıçak gibi kesildi. Bu açıdan yürüyüşe baktığımızda bir hedefine ulaşmayı görüyorsunuz. Parti içi tartışmaları bitirdi, ikincisi 2019 hesabı var. Çünkü 16 Nisan'da yaklaşık yüzde 49 'hayır' oyu veren vatandaşlarımızı Sayın Kılıçdaroğlu, bu yürüyüşte bir cephe oluşturarak kendi arkasına almak istiyor." diye konuştu.
"Kılıçdaroğlu 'kontrollü darbe' lafını ettikten sonra bir anket yaptırsın bakalım halk ne diyor." ifadesini kullanan Bozdağ, şöyle devam etti:
"FETÖ'nün avukatlığını yapanı halk sevmiyor. Ona verdiği notu geri alıyor. Orada benim kanaatim, dağıttığını düşünüyorum. Çünkü Türk halkı sokakların hareketlendirilmesini istemiyor. Muhalefet deyince eylem yapanları değil, fikir, proje üretip, bu proje ve fikirlerle muhalefet edenleri seviyor. Şimdi Kılıçdaroğlu, eylem yapıyor. Eylem yapmak ayrı şey, muhalefet yapmak ayrı şey."
15 Temmuz'un birinci yılı
Bozdağ, "15 Temmuz'un yıl dönümünde AK Parti'de sokaklarda bazı yürüyüşler yapacağı, demokrasi nöbetlerine tekrar başlayacağınız söyleniyor. Bu da sokaklarda hareketlendirme olmaz mı?" sorusuna şu karşılığı verdi:
"Bu ayrı bir şey. AK Parti'nin yaptığıyla bunu yan yana koyamazsınız. Onlar izin aldılar mı? Nereden izin aldılar? AK Parti'nin yaptığı her şey legal. İnsanlar darbeye karşı, darbecilere karşı duruyor. Kılıçdaroğlu darbeye karşı mı yürüyor? Darbecilere karşı mı yürüyor? FETÖ'cülere karşı mı yürüyor? FETÖ'cülerle omuz omuza yürüyor. Yani FETÖ'cülere karşı yürümüş olsa ayrı bir şey. Darbe yapanlara yürümüş olsa ayrı bir şey."
"Kılıçdaroğlu yalan söylüyor"
"Sayın Kılıçdaroğlu, yürüyüşün İstanbul'a ulaşmadan 'Toplum kutuplaştı', 'Kamu düzeni tehdit altında' diyerek, OHAL gerekçesiyle Maltepe'deki buluşmayı yasaklamayı planladığınızı düşünüyor." ifadeleri üzerine Bozdağ, şöyle konuştu:
"Yalan söylüyor, çok net. Bakın şu anda Sayın Kılıçdaroğlu yürüyor. Türkiye'de OHAL yok mu? Var. Sayın Kılıçdaroğlu yürüyüşe çıktığında da var mıydı? Vardı. Peki OHAL niye uygulanmadı? Biz ne dedik, 'OHAL'i devlete ilan ettik'. Terör örgütlerinden Türkiye'yi korumak ve arındırmak için. Peki yürüyüşün güvenliğini kim alıyor? Sayın Kılıçdaroğlu çok iyi biliyor. Polis ve jandarma alıyor. İçişleri Bakanlığıyla sürekli temas halindeler, konuşuyorlar. Yol boyunca en ufacık bir olay olmasın diye bütün güvenlik tedbirleri azami düzeyde alınıyor ve alınmaya da devam ediliyor. Bu tür provokasyonlar olmasın diye de herkes uğraşıyor. İşte bugün DEAŞ terör örgütüyle ilgili olduğu basına yansıdığı kadar Kayseri'den çıkan araçlar, arabanın içerisine AK Parti bayraklarını koymak suretiyle yolda bir CHP yürüyüşüne karşı eylem hazırlığında içerisinde yakalandılar."
"FETÖ ile iltisaklı, irtibatlı olanları tespit etmek kolay iş değil"
"15 Temmuz öncesi mevzuatla böylesine bir temizlik yapılamaz mıydı ya da OHAL olmadan bu tasfiyeler mümkün değil miydi?" sorusu üzerine Bozdağ, bugüne kadar örneğine rastlanmayan terör örgütüyle mücadele edildiğini vurguladı.
Bekir Bozdağ, "PKK terör örgütü belli, DHKP-C terör örgütü belli, diğer örgütlerin üyeleri belli ama bu örgüt kendini sürekli gizlemeyi, olduğu gibi görünmemeyi ve göründüğü gibi de olmamayı, nerede, kimin emrinde, yanında çalışıyorsa onun hoşuna giden şeyleri yapıp, onun nefret ettiği, hoşlanmadığı şeylerden uzak durarak güven kazanmayı ve yer edinmeyi prensip edinmiş. Yani takiye dediğimiz şey esasında insanları kişiliksizleştiriyor, karakterlerini ortadan kaldırıyor, omurgasızlaştırıyor. Öyle olduğu için bu örgütün üyelerini, bu örgütle iltisaklı ve irtibatlı olanları tespit etmek kolay iş değil. Bir defa bunu hepimizin görmesi lazım." değerlendirmesini yaptı.
"OHAL önemli bir fonksiyon icra ediyor"
OHAL'in devam edip etmeyeceğine ilişkin soruya Bozdağ, "OHAL, Türkiye'nin yaşadığı sorunların, terör tehditlerinin ortadan kaldırılması ve etkisizleştirilmesi için önemli bir fonksiyon icra ediyor. Tabii Milli Güvenlik Kurulunda (MGK) görüşülüp daha sonra Bakanlar Kuruluna geliyor. Orada henüz görüşülmedi ama ben OHAL'in belli bir süre daha devam etmesi gerektiğini düşünüyorum." karşılığını verdi.
FETÖ'nün siyasi ayağı
Bozdağ, FETÖ'nün siyasi ayağına ilişkin soru üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bir defa FETÖ ile ilgili siyasi alanlarda nüfuzu var mıdır? Vardır. FETÖ'nün sadece bir partiye değil, bütün partilere, bütün STK'lara, medyaya, her yere nüfuz edip, her yeri kontrol etme, her yere hakim olma gibi bir hedefi var. Bu, bugün ortaya çıkan gerçeklikle daha da iyi anlaşılıyor. AK Parti, FETÖ ile etkin mücadele yapan bir parti.
ByLock kullanan milletvekili yok, bakan da yok. Sayın Kılıçdaroğlu'na söylüyorum, dedi ki 'Benim elimde listeler var, şu kadar var'. Buradan çıkıp açıklasın şunu. Biz de öğrenelim, siz de öğrenin. Bütün Türkiye de öğrensin Allah için. Yani 'Benim elimde liste var, şu kadar şu var, bu kadar bu var.' demenin kolaycılığına kaçmasın, Allah rızası için bugünden tezi yok, şu elindeki ByLock'çu vekilleri, bakanları açıklasın. Hep beraber öğrenelim."
"Takdir yetkisi tamamen yargıya ait"
Ahmet Şık, Kadri Gürsel ve Musa Kart gibi isimlerin tutuksuz yargılanıp yargılanamayacağına ilişkin soru üzerine Bozdağ, "Bizim hukukumuzda yargılama Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre yapılıyor. Tabii tutukluluk istisna, serbest yargılama esas. Şu anda bizim hukukumuz bu ama tutuklama kararını, savcılıkların talebi üzerine hakimlikler veriyor. Onlar bunu takdir ediyor, kural bu. Bu kuralın uygulanmasında takdir yetkisi tamamen yargıya aittir, yargı burada takdir yetkisini kullanarak bu kararları veriyor ama bizim hukukumuzda kural, serbest yargılamadır." değerlendirmesinde bulundu.
"Cezaevinde her gün yakından takip ediyoruz"
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın cezaevinde sürdürdüğü açlık grevinin hatırlatılması üzerine Bozdağ, şunları kaydetti:
"Ben açlık grevini öncelikle bitirmelerini istiyorum. Çünkü gerçekten epey oldu, kendilerine zarar veriyorlar, sıhhatleri bakımında da. Şu anda hayati bir tehlike yok ama kendilerine de büyük zarar veriyorlar. Bundan vazgeçmelerini öneriyorum. Bu, doğru bir yöntem değil. Herkes kendisine karşı uygulanan bir işlemden dolayı böyle bir yönteme giderse bu yöntemle netice almaya kalkarsa o zaman o ülkede bir düzen kalmaz. Cezaevinde her gün yakından takip ediyoruz, onların hayatları bize emanet. Onların sağlıklarının iyi olması için teyakkuz halindeyiz. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu göreve başladı. Oraya müracaatını yapıp sonuçlarını bekleyebilirler."