Rafet Ballı, Erdoğan'ın asıl sorununu yazdı

Rafet Ballı, Erdoğan'ın asıl sorununu yazdı

Aydınlık gazetesinin usta yazarlarından Rafet Ballı, bugün köşesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın asıl sorununun AKP’ye güvenemediği olduğunu yazdı.

Ballı'nın yazısı şu şekilde:

Siyasette kanundur: İktidar olmak, ittifak kurmaktır. Müttefiklerini kaybeden, iktidarda tutunamaz.

***

Tayyip Erdoğan da öyle geldi.

Dışta: NATO sisteminin tercihiydi.

Siyasette mıntıka temizliği yapıldı. Önü açıldı.

Oybirliğiyle iktidara yürüdü.

***

İçte: Bir koalisyon oluştu. Üç kuvvete dayandı.

Bir: Milli Görüş’ün Batıcı kanadı. (Ara not: Erdoğan, bu yüzden AKP’ye hakim olamıyor.)

İki: Fethullahçı Gladyo.

Üç: Amerikancı liberaller.

***

İçte iki kırılma yaşandı. Sandık üzerinden.

İlki: 12 Eylül 2010 Anayasa referandumu.

Yargı eksenli değişiklikler kabul edildi (yüzde 58’le).

İkincisi: 12 Haziran 2011 genel seçimi. Yine kazandı (yüzde 49.9).

***

Erdoğan sonuçlara baktı: Herkesi yenmişti.

Rakip partileri. Koalisyon ortağı Cemaati. Liberalleri.

Ve partideki bütün kurucu babaları.

Özet: Tek başına sandıkların efendisiydi.

***

Koalisyon ortakları hakkında hükmünü verdi.

Cemaat’e de ihtiyacı yoktu. Liberallere de.

İkisi de yüktü artık. Kurtulmaya karar verdi.

Böylece: Erdoğan’ın “tek adamlık” dönemi başladı.

***

Sonuçlar sahaya yansıdı hemen.

Yandaş medyada liberaller ayıklandı.

Erdoğan’a değil, ABD’ye sadık olanlar maaştan kesildi.

Cemaat kontenjanı kaldırıldı seçimlerde.

Talepleri 60 kadardı. 3-4 sandalyeye indirildi.

***

2011 seçiminden hemen sonrası.

Cemaat ilk yoklamasını yaptı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan üzerinden.

Müsteşarı tutuklamaya kalktılar. Bölücülükten (7.2.2012).

Erdoğan hamleyi doğru okudu: Hedef kendisiydi.

Hamleyi savuşturdu. Gördüğü: Cemaat artık kavga mevzisindeydi.

Fakat: Kavganın yıkmaya varacağını anlamayadı.

***

Erdoğan “dış”ta da çıkmaza girdi. 2012 sonlarından itibaren.

Sebep: Suriye politikası.

Hesap: Esad’ı 2 ayda devirmekti.

Olmayınca: Amerikan cephesinde aykırılıklar başgösterdi.

Erdoğan’la ABD arasındaki senkron bozuldu. Her kuvvet kendi hesabının peşine düştü.

Bir de: İslam dünyasında “Erdoğan faktörü” iş yapmıyordu artık.

Yeni bir süreç başladı: Batı Erdoğan’a alternatif arıyordu.

***

2013’ün başları. Erdoğan için manzara şuydu.

Bir: İçte iktidar koalisyonu dağılmıştı.

İki: Dışta Batı desteğini kaybetmişti.

Üstelik: Eski destekçileriyle kavgalıydı şimdi.

***

Erdoğan ciddi bir de hata yaptı.

Rejim karşıtı uygulamaları...

Ergenekon, Balyoz davaları...

Tek adamlığı...

Sonuç: Atatürkçü cepheyle kavgasını da tırmandırdı.

Hepsi birikti: Gezi olayları patladı (31.5.2016).

***

Erdoğan cenahı kolaycı. Gezi’yi de Batıcı hamlelerin içinde sayıyor.

Gerçekçi olmak lazım.

Bir: Gezi’yi kimse planlamadı. Bir toplumsal öfke patlamasıydı.

İki: İçinde, Sorosçu bir damar elbette vardı. Özellikle İstanbul’da.

Adresleri de belliydi: Liberaller ve bazı Alevi çevreler.

Evet: Batı, Gezi’yi kullanmak istedi.

Fakat bütün Türkiye’de hakim slogan şuydu: “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!”

***

17-25 Aralık operasyonu bu zeminde yapıldı.

Olay: Yolsuzluğun kullanıldığı bir devirme hamlesiydi.

İçte ve dışta yalnızlaşmış Erdoğan’a karşı.

***

Bu süreç gösterdi ki: Erdoğan gerçekten “tek adam”mış.

Tamam: Halk desteği büyüktü.

Fakat: Müttefiki kalmamıştı.

Girişte kaydettim, tekrarlayalım: İktidar, ittifak demektir.

***

Üstelik: Bir çıkmaz daha vardı Erdoğan için.

“Reis” AKP’de de yalnızdı. Hiçbir “parti büyüğü” yanında yoktu.

Tespitim yeni değil. 17-25 Aralık’ın ilk günlerinde de yazdım.

“Erdoğan kaderini iki bu?rokrata emanet etti” (19.1.2014).

Kastettiğim: Hakan Fidan ve Efkan Ala’ydı.

Sonra bunu üçe çıkardım: “Erdoğan’ın dayanılmaz yalnızlığı: Yanında 2 bürokrat, 1 bakan kaldı” (14.3.2014).

Bürokratlar belli. Bakan da Bekir Bozdağ’dı.

***

Şimdi öğreniyoruz: Erdoğan onları bile saymıyor. Yanında kimse yokmuş aslında.

Diyor ki: “17-25 Aralık emniyet, yargı darbe girişimi ile birlikte net bir duruş sergilediğimde, yanımda milletimden başka kimseyi bulamadım” (27.10.2016).

Süreçte olanlara bakıyoruz.

Efkan Ala: Kenara alındı.

Hakan Fidan: Gözden düştü.

Bir tek Bekir Bey kalmış görünüyor!?

***

Soru: Erdoğan, tek bırakıldığını niçin kayda geçirdi?

Binali Yıldırım’ın durumuna dikkat. O da tek bırakanlar arasında sayılıyor.

Bir soru daha: O da mı gönderilecek? Ahmet Davutoğlu gibi.

Kim gelir? Şimdiden iki isim dolaştırılıyor: Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu.

***

Gelelim başkanlığa.

Soru basit: Erdoğan AKP’ye güvenebilse... Başkanlıkta bu kadar ısrar eder miydi?

“Reis”e hayli yakın bir isimle sohbetteyiz.

Tespitimi söylüyorum: Başkanlık peşindesiniz. Bütün Türkiye’ye hakim olmak istiyorsunuz.

Ama asıl sorununuz şu: AKP’ye hakim değilsiniz. Partiye güvenemiyorsunuz.

Cevap: Parti önemli değil, halka bak.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

ulusalkanal.com.tr

aydınlık gazetesi Rafet Ballı