“Hayata yeniden gelsem yine oyuncu olurdum“
Sözcü gazetesinin eki olarak yayımlanan hayat gazetesinde, sanat hayatında bu sene 50. yılını kutlayan ünlü tiyatro sanatçısı Levent Kırca ile yapılan bir söyleşi yayınlandı. Yüksel Şengül imzalı söyleşinin fotoğraflarını ise Yalçın Bel çekti.
İşte Levent Kırca ile yapılan o söyleşinin tamamı:
Sanat hayatının 50. yılını kutlayan ve İstanbul Bahariye’de açtığı kendi adını taşıyan tiyatrosunda Dımdızlak oyunuyla perde açan Levent Kırca ile tiyatroyu, oyununu ve yaşadıklarını konuştuk…
Dımdızlak oyunundan memnun musun?
Dımdızlak’tan memnun olmamak mümkün değil. İnsanlar çok beğeniyor, biz keyif alıyoruz ve para da kazanıyoruz.
Levent Kırca Tiyatrosu’nun ilk oyunu
Levent Kırca Tiyatrosu’nu Bahariye’de açtık. Burada 200 kişilik bir salonumuz var. Öyle mutluyum ki, anlatamam. Bu tiyatroyu açana kadar çok sıkıntılar çektim. Özellikle Kadıköy’de olmaktan çok mutluyum. “Gavur İzmir”den sonra buraya da “Gavur Kadıköy” diyorlar. İnsanları farklı, seyircisi farklı, çok lezzetli ve keyifli bir yer. Buraya gelmekte geç kalmışım. Kadıköy benim hayatımın ve sanatımın son perdesi.
Son perde için henüz erken…
Ölmek de güzel bir şey, korkmamak lazım. Benim tiyatro salonumun duvarına çoğu artık yaşamayan sanatçı dostlarımın fotoğraflarını koydum. Artık aramızda olmayan o sanatçı dostlarım da seyircilerle beraber oyunumu seyrediyorlar. Tiyatroya erken gelip, onlarla konuşuyorum, onlarla dertleşiyorum.
Onlar da pek çok sıkıntı yaşadı…
Elbette, Türkiye’de sanat yapmak, sanatçı olmak çok zor. Mesela, Gazanfer Özcan devlete borçlu göçtü öbür dünyaya. Onun gibi dev bir sanatçıya devletin sahip çıkması, heykellerini dikmesi gerekirdi. Devletin sanat politikası olsa inanıyorum ki sanatçısına sahip çıkacak ama ne yazık ki yok. Yasaklar, dışlamak ve ötekileştirmek gani.
Özel tiyatrolara yardım sürüyor mu?
Gezi olaylarından sonra bana, Genco Erkal’a ve Ferhan Şensoy’a devlet yardımı kesildi. Bu sene ise devlet, bütün özel tiyatrolardan yardımını kesti. Sanata böyle bir ilgisizlik çok acı.
Kitap yüzünden çok işkenceler gördüm!
50. sanat yılını kutluyor Levent Kırca.
50. sanat yılımda her şeye rağmen mutluyum. Hayata yeniden gelsem yine oyuncu olurdum. 60’larda tiyatroculara iyi gözle bakılmazdı. Rahmetli annem beni çok destekledi. Kitaplar olduğu için sık sık evimiz basılırdı. Onlara okuyan değil, itaat eden insanlar gerekiyor. Şu anda evimde 7 bin kitabım var. Ben kitaplarım yüzünden işkence gördüm, gözaltına alındım, polisten dayak yedim. Çok şükür şimdi artık her şey değişti.
Nasıl bir değişim!
O zamanlar kitabımız var diye gözaltına alınıyorduk, Şimdi taslağı var diye alınıyoruz.
50 yılın ödülü ne oldu?
Alkışlar, sevgiler, hayranlar. Olacak O Kadar programıyla televizyondan çok büyük paralar kazandım. Benimle birlikte bu ülkede tiyatrocuların da para kazanabileceği ortaya çıktı.
Bu tiyatroyu açarken ekonomik olarak zorlandınız mı? Arabamı bile sattım. Çok şükür sanatsever bir işadamı bana destek oldu, yardım etti. O olmasa bu tiyatroyu açamazdım. Kabul ederse bir gün onu size uzun uzun anlatmak isterim. Savcıya, Tayyip Bey korkmasın dedim!.. Size yardım eden işadamı Hızır gibi yetişmiş!.. Ben onu telefon defterime Hızır Bey diye yazdım. Adamın 14 bin lira limitli kredi kartı benim cebimde. Şimdi onun sponsorluğunda Sarhoş adlı bir sinema filmi çekeceğiz. Merak ettim ve Müjdat’a (Gezen) tanıyor musun dedim. Müjdat “O adam bana da destek olmuştu” deyince tamam dedim, bu adam gerçek bir Hızır. Siyasi taşlamalar nedeniyle hakkında açılan davalar var. En son Recep Tayyip Erdoğan, “Levent Kırca beni ölümle tehdit etti” diyerek dava açtı. Böyle bir şey oldu mu? Kendini Adnan Menderes’e çok benzetiyorsun, dikkat et sonun da onun gibi olmasın dedim. Oysa bu tehdit değil sadece ikaz. Ayrıca bu ülkede idam cezası yok ki. Benim söylediğim, dikkat et senin hükümetin de düşebilirdi. Bodrum’da kadın savcı ifademi aldı. “Siz Tayyip Bey’i öldürmeyi düşünüyormuşsunuz” dedi. Artık öldürmeyi düşünmüyorum, korkmasın, rahatına baksın dedim (gülüyor). O dava düştü.
Özgecanlar’ın ülkesinde yaşıyoruz Dönelim Dımdızlak oyununa. Ne ya da neler anlatıyor? Neşeli, komik, kahkahalı bir oyun Dımdızlak. Çocukluğumun geçtiği Samsun’dan başlıyorum anlatmaya. İlkokul öğretmeni rahmetli annem, emekli savcı ablam, gelip geçen hükümetler, muhtıralar, darbeler. Türkiye için Dımdızlaklar’ın ülkesi diyebilir miyiz? Elbette deriz. Türkiye Dımdızlıklar’ın Özgecanlar’ın ülkesidir. Kadının ezildiği, aşağılandığı, öldürüldüğü bir ülkedir Türkiye. Bütün bunlar yaşanırken kadınlarımızın önünde saygıyla eğiliyorum, acıları yüreğimdedir.
ulusalkanal.com.tr