Bakan Eroğlu, NASA’dan sonra bilime de kafa tuttu!

NASA’ya kafa tutan Bakan Eroğlu’nun suyla tehlikeli oyunu. 2019 yılına kadar 1071 gölet inşa edeceklerini açıklayan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, mühendislik hataları yüzünden dünyanın pek çok ülkesinde büyük facialara neden olarak binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın ise evsiz kalmasına yol açan baraj facialarını görmezden gelerek akıl almaz bir genelgeye imza attı. Uzun yıllar sürmesi gereken hidrolik ölçümler ve mühendislik hesaplamalarına tahammül edemeyen Bakanlık, su yapılarıyla ilgili genelgede değişiklik yaparak, barajlara ‘gölet’, göletlere ise ‘küçük gölet’ tanımı getirdi. Su yapılarıyla ilgili DSİ şartnamesinde asgari su ölçümleri için 5 yıl şartı getirildiğini belirten Enerji-İş Sendikası, bilimsel yöntemleri yok sayan ve büyük felaketlere kapı aralayan genelgenin iptali için dava açtı.

Bakan Eroğlu, NASA’dan sonra bilime de kafa tuttu!

NASA’YA KAFA TUTAN BAKAN EROĞLU BU KEZ SUYLA OYNUYOR

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye’nin de içinde olduğu ülkelerin kuraklıktan olumsuz etkileneceğine dair NASA’dan yapılan açıklamayı “NASA da kim, biz onlardan iyiyiz!” sözleriyle eleştirmesiyle gündeme gelmişti. Konuyla ilgili tartışmalar sürerken Bakan Eroğlu’nun bu kez de hidrolik ve mühendislik bilimini hiçe sayan bir genelgeye imza attığı ortaya çıktı. Orman ve Su İşlerine Bağlı DSİ Genel Müdürlüğü’nce 19 Şubat 2016 tarihinde yayınlanan 2016/3 sayılı genelgeyle, su yapılarının tanımları değiştirilerek, barajlara ‘gölet’, göletlere ise ‘küçük gölet’ tanımı getirildi.

‘GÖLET OLUNCA BENİM İMZAMLA İŞ BİTİYOR’ DEMİŞTİ

Bu değişikliği ‘hile’ olarak niteleyen Enerji-İş Sendikası, Bakan Eroğlu’nun bilimsel yöntemleri açıkça reddettiğini öne sürerek, 15 Ocak 2016 tarihinde Düzce’de yaptığı şu konuşmayı buna delil olarak gösterdi:

“Uğursuyu üzerine bir baraj yaparak Düzce’nin su sorununu çözeceğiz. Zannediyorum bu yılın 6. ayında baraj projesi bitiyor. Bunu bir gölet gibi yapıp sonra baraja dönüştüreceğiz. Sebebi şu: adı gölet olduğunda benim imzam yeterli oluyor. Ben de Genel Müdürlüğümüze talimat verdim. Yüksekliği 46 metre olacak. İshale hattı arıtma tesisi projelerini de yapacağız. İnşallah Düzce’nin sorununu çözeceğiz. Proje baraj olarak hazırlandığında 7 yıl su ölçümü, 2 yıl planlaması 1 yıl projesi 10 yılda başlıyor. Ama gölet olunca benim imzamla iş bitiyor.”

ENERJİ-İŞ SENDİKASI GENELGENİN İPTALİ İÇİN DAVA AÇTI

Büyük felaketlere kapı aralayan genelgenin iptali için Danıştay’da dava açan Enerji-İş Sendikası, kamu kaynaklarının korunması, planlı bir kalkınma siyaseti yürütülebilmesi ve DSİ personelinin görevlerini yaparken bilimsel esaslardan ayrılmaya zorlanmasını engelleyebilmek amacıyla genelgenin iptalini istiyor.

‘SU ÖLÇÜMÜ YAPMADAN İNŞAATA GEÇMEK AMAÇLANIYOR’

Genelgeyle birlikte getirilen baraj, gölet ve küçük gölet ayırımının amacının, Bakan Eroğlu’nun da ifade ettiği gibi hidroloji hesaplarına altlık olan su ölçümlerinin süresinin kısaltılarak ya da hiç yapılmayarak bir an önce inşaat aşaması geçme düşüncesi olduğunu dile getiren Enerji-İş Sendikası Genel Başkanı Volkan Türkyılmaz, “Aslında su depolama yapısının büyüklüğü ya da küçüklüğü planlama aşamasında süreyi kısaltma düşüncesine neden olmamalıdır. Çünkü süre kısaltma düşüncesi, başta hidroloji olmak üzere temel mühendislik alanlarında bilimsel yöntemlerin terk edilerek tamamen tesadüflere göre planlama yapma yönteminin esas alınmasına neden olmaktadır” diye konuştu.

ULUSLARARASI BÜYÜK BARAJLAR KOMİTESİ NE DİYOR?

DSİ’nin de üyesi olduğu Uluslararası Büyük Barajlar Komitesi’nin (ICOLD), su depolama yapılarını büyük baraj ve baraj olarak iki kısma ayırdığını kaydeden Türkyılmaz, 15 metreden yüksek gövdesi olan su depolama yapılarının ‘büyük baraj’, 15 metreden düşük olanların ise ‘baraj’ olarak tanımlandığına dikkat çekerek, “Ülkemizde ise 1996/4 sayılı DSİ genelgesinde 15 metreden düşük gövdesi olan su depolama yapısı gölet, 15-25 metre arasında gövde yüksekliğine sahip su depolama yapısı gölet ya da baraj ayırımı yapılmadan su depolama tesisi olarak tanımlanmıştır” dedi.

DSİ ŞARTNAMESİNE GÖRE ASGARİ 5 YIL SU ÖLÇÜMÜ GEREKİYOR

DSİ’nin ilgili şartnamesine göre su ölçümlerinin asgari 5 yıl süreyle yapılmasının şart koşulduğunu anımsatan Türkyılmaz, “Planlama aşamasından bir an önce inşaat çalışmalarına geçme aceleciliği nedeniyle yüzlerce yıllık deneyimlerden elde edilen bilimsel yöntemlerin, rakamlarla oynanarak yok sayılması ve su depolama yapılarının niteliklerinin değiştirilmesi mühendislik bilimi açısından kabul edilemez bir durumdur. Su ölçümleri; su depolama yapılarının, ne kadar zamanda ne kadar su toplayacağı, gövde yüksekliğinin ne olacağı ayrıca dolusavak, dipsavak gibi diğer su yapılarının boyutlandırma çalışmalarının esasını oluşturan hidroloji hesaplarının olmazsa olmazıdır ve üst üste yaşanabilecek kurak ya da yağış mevsimlerinin yanıltıcı sonuçlar vermemesi için uzun yıllar boyunca yapılması zorunluluktur” diye konuştu.

‘BİLİM YERİNE TESADÜFLERE TESLİM OLMAK FELAKET GETİRİR’

Su depolama yapısının su kaynağını oluşturan akarsu havzasının içinde ne kadar kaynak olduğu ve bu kaynakların aylara göre su potansiyelinin ampirik yöntemle tespit etmenin mümkün olmadığına değinen Türkyılmaz, “Elbisenin dikilmeden önce bol olup çirkin durmaması, dar olup sıkmaması, üzerine tam oturması için elbiseyi giyecek kişinin ölçülerinin alınmasıyla mümkün olabilir. Akarsuların da her birinin farklı karakterlere sahip olduğu düşünüldüğünde, bir akarsuyun su potansiyeli verileriyle bir başka akarsu üzerindeki su depolama yapısının boyutlandırılmasının da sakınca yaratacağı tartışmasız bir gerçektir. Hal böyleyken genelge ile küçük göletlerin planlama çalışmalarının en önemli aşaması olan hidroloji hesaplarında sadece ampirik yöntemlerin esas alınması bilimsel yöntemlere aykırı bir tutumdur. Yine aynı şekilde, barajı rakam hilesiyle gölete çevirerek hidroloji çalışmalarını 2 yıla düşürmek zaman açısından ‘kazanç’ sağlasa da bilimsel yöntemler yerine tesadüflere teslim olunacağından büyük kayıplara ve felaketlere kapı aralayabilecektir” dedi.

‘BU TUTARSIZLIK DSİ ÇALIŞANLARINI AÇMAZA SÜRÜKLEYECEK’

Aceleci ve zamandan kazanma anlayışının mevzuatta da tutarsızlıklara yol açtığına dikkati çeken Türkyılmaz, “1996 yılında çıkartılan genelgeyle 15-25 metre gövde yüksekliğine sahip su depolama yapılarının baraj kriterlerine göre planlamasının yapılması gerektiği ifade edilirken 2016/3 sayılı genelgede bu durumun tersine çevrildiğini belirterek, 15-40 metre gövde yüksekliğine sahip su depolama yapıları gölet olarak tanımlanıyor ve 1996/4 sayılı genelgedeki esaslara uyulması isteniyor. Bu tutarsızlık DSİ çalışanlarının hangi genelgenin hangi kısmını esas kabul edeceği konusunda tam bir açmaza sürüklenmesine neden olacaktır. 15-40 metre yüksekliğe sahip su depolama yapılarının ‘gölet’ olarak tanımlanması, çelişkiden öte bilim dışı bir yöntemin esas alındığını göstermektedir” ifadelerini kullandı.

BAKAN EROĞLU: ‘3 SENEDE 1001 GÖLETİ TAMAMLADIK’

Baraj ve gölet projeleri konusundaki açıklamalarıyla eleştirilerin odağında olan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ise 1954-2011 yılları arasında geçen 57 yılda 461 göletin tamamlandığını belirterek, “Biz ise 57 yılda yapılanın 3 katını 2012-2014 arasındaki 3 senede 1001 göleti hizmete alarak tamamladık. Millete hizmet çalışmakla olur” diye konuştu.

‘ESKİ TÜRKİYE’DE BİR GÖLET 22 YILDA BİTİRİLİRDİ’

16 Nisan’da Antalya’nın Kaş ilçesinde katıldığı Kıbrıs Barajı’nın temel atma töreninde eski Türkiye’de bir göletin 22 yılda bitirildiğini belirten Bakan Eroğlu, “Biz Türkiye’de ilk defa temeli at fakat unut devrini kapattık. Temelini at, açılış tarihini ve saatini ver, millete bunu duysun. Hatta taahhütname alalım, bunu da basına gösterelim anlayışını getirdik” ifadelerini kullanırken temelini attığı baraj projesinin 31 Aralık 2019 tarihinde saat 16:59’da bitirileceğini söyledi.

‘ANT İÇTİK, 1071 BARAJ VE GÖLET YAPACAĞIZ’

Geçtiğimiz hafta Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası'nın (İNTES) Ankara’da düzenlediği “Su ve Yatırımlar” başlıklı toplantıda konuşan Bakan Eroğlu, burada da benzeri açıklamalarını sürdürerek şöyle konuştu: “Türkiye'de barajların ve göletlerin yapılması bir zarurettir. Müteahhitlere teşekkür ediyorum, şu anda Türkiye'nin en yüksek, dünyanın sayılı barajlarını yapıyorlar. 2019 yılı sonuna kadar 1071 baraj, gölet ve sulama tesisini bitirmek için hepimiz ant içtik, söz verdik” dedi.

İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN MALİYET SORUNUNU ÇÖZMEK İÇİN KARARNAME

Temiz enerji kaynağı olduğunu savunduğu HES’lerin bütün dünyada teşvik edildiğini öne süren Bakan Eroğlu, “Tabiatı tahrip etmiyor, dereleri kurutmuyor, bilhassa yaz aylarında derelere can suyu veriyor. HES'ler Türkiye'de elektriğin sigortasıdır. Baraj ve hidroelektrik santralleri yapmaya devam edeceğiz” görüşünü dile getirirken, İNTES Başkanı Celal Koloğlu'nun döviz kurlarındaki artışlar nedeniyle oluşan maliyetlerin yükselmesine ilişkin konuşmasının ardından ise sorunun çözümü için yeni bir kararname üzerinde çalıştıklarını dile getirdi.

RAKAMLARLA DOĞAYA KARŞI GİRİŞİLEN SAVAŞIN AĞIR FATURASI

Mühendislik hataları yüzünden dünyanın pek çok ülkesinde büyük felaketlere neden olan barajlarda meydana gelen kazalar, yüzbinlerce insanın ölümüne, milyonlarcasının da evsiz kalmasına yol açarken, büyük ekolojik tahribatlar yarattı. Türkiye’nin yakın tarihinde 2012 yılında Adana Kozan’da meydana gelen baraj faciasında 10 işçi sele kapılarak yaşamını yitirmişti. Dünyanın değişik ülkelerinde inşa edilen barajlarda meydana gelen katliam gibi kazaların bazıları ve bu kazalarda yaşamını yitirenlerin sayıları ise şöyle:

BARAJLAR İSPANYA, İTALYA VE BREZİLYA’DA BİNLERCE CAN ALDI

İspanya Lorca’da 1802’de meydana gelen baraj faciasında 608 kişi yaşamını yitirirken 1800 ev, 40 bin ağaç yok oldu. 1864’te İngiltere Yorkshire’daki baraj faciasında 244 kişi yaşamını yitirdi, 600’den fazla ev zarar gördü ve yıkıldı. 1889 ABD Jonstown’da çöken South Fork Barajı, 2209 kişinin ölümüne, 1600 evin ise yıkılmasına yol açtı. 1917’de Hindistan’da Tigra Barajının yıkılmasıyla 1000’den fazla insan öldü. 1943’te 2. Dünya Savaşı sırasında bombalanan Almanya’nın Ruhr kentindeki Mohne Barajı’nın yıkılmasıyla 1579 kişi öldü, 11 fabrika yıkıldı, 114 yapı ise ağır hasar gördü. 1961’de Hindistan’da Panshet Barajı’nın çökmesiyle yaşanan faciada 1000 kişi öldü. 1963’te İtalya’da Vajont Barajı’nın hatalı bir vadiye kurulması nedeniyle yaşanan faciada birkaç köy haritadan silinirken 2000 kişi de yaşamını yitirdi. 1967’de Endonezya’da Sempor Barajının inşaatı sırasında yaşanan faciada 2000 kişi öldü.

BARAJ FACİASINDA 171 BİN KİŞİ ÖLDÜ, 11 MİLYON KİŞİ EVSİZ KALDI

1975’te Çin’deki Banqiao ve Shimantan barajlarında yaşanan felakette toplam 171 bin kişi yaşamını yitirirken 11 milyon kişi ise evsiz kaldı. 1979’da Hindistan’da meydana gelen bir başka baraj felaketinde Machchu-2 Barajının aşırı yağışlar sonucu çökmesiyle 5 binin üstünden insan öldü. 2009’da Rusya’da 75, Endonezya’da 90, 2010’da Kazakistan’da 43, Macaristan’da 10, 2011’de Japonya’da 8, 2012’de Bulgaristan’da 8, 2015’te ise Brezilya’da 15 kişinin ölümüne neden olan baraj felaketlerinin toplamda yarattığı can ve mal kaybıyla ekolojik yıkımlar büyük maliyetlere neden oldu.

Yusuf Yavuz

ulusalkanal.com.tr