Düzenin Çıkmaz Sokağı: Ekonomi

Düzenin Çıkmaz Sokağı: Ekonomi

Devrimden canlı yayın belgeselini izleyenler bilir, izlemeyenler için tekrar edelim:

Belgeselin hemen başında, Chavez CIA darbesi yapılmadan kısa bir süre önce bir mitingtedir. “Burada Venezüella’da ve tüm Latin Amerika’da neo-liberalizmin vahşi politikası görülüyor. Tüm piyasayı denetleyen görülmez bir el varmış. Bu bir yalan, yalan!” diye halkına sesleniyor. Ve o görülmeyen elin (emperyalizmin), büyük yığınları yoksulluğa, açlığa ve sefalete nasıl yol açtığını anlatıyor.

Türkiye ve ezilen ülkelerde iktisat okuyan öğrencilerin beyinlerine, işte o görünmeyen elin ne kadar ussal bir sistem olduğu nakış gibi işlenir. Çünkü kapitalizm, kendiliğinden olan ve insanlık tarihinin en muhteşem sistemidir. Kapitalizme karşı çıkan örgütsüz hocaların ise yerine koyduğu bir sistem olmadığı için o sistemin için zavallıca debelenip durduklarınıgörürsünüz.

Ha JoonChang isminde Güney Kore’li bir kalkınma iktisatçısının “Kalkınma Reçetelerinin Gerçek Yüzü” isimli bir kitabı var. Kitabın ana özeti şu: “Bugünün kalkınmış ülkeleri hiç de öyle zannedildiği gibi serbest pazar - serbest ticaret politikalarıyla ve temel demokratik kurumlarla kalkınmadılar. Bu ülkelerin IMF, Dünya Bankası ve DTÖ ile birlik olup, kalkınmakta olan ülkelere önerdikleri, hatta uygulanmasının şart koştukları politikalar, onları kalkındıran politikalar değil. Bilakis hepsi, sanayilerini geliştirmek için tarife koruması ve teşvik kullandılar.”Yani ezen ülkelerin ezilen milletlere önerileri, hiçbiri kendilerinin yaptıkları ekonomik programlar değildi.

Bunları niye anlatıyoruz? Biliyorsunuz 5 ayda 2 genel seçimden çıktık. Meclise giren bütün partilerin ortak olduğu bazı konular var. Mesela bu partiler çetin bir şekilde meclis ortasında yumruklaştıktan hemen sonra MV maaşlarının zammı konu olduğunda, yumruklar havada aynı safa gelebiliyorlar. Yasa geçer ve kendi oylarıyla kendi maaşlarını artırırlar. Ne kadar da demokratik değil mi? Aynı safta oldukları en temel konu ise: Ekonomi politikaları. İşte yukarda bahsettiğimiz Türkiye’yedayatılan sözde ekonomi reçeteleri, bu partilerimizin seçim beyannamelerinde, meclis kürsülerinde, TV programlarında bahsettikleri “reçeteler”in tıpatıp aynısı. Düşünsenize sizi süründürmek isteyen bir doktor var ve size yazdığı reçeteyi uygulayarak hastalıktan kurtulmak istiyorsunuz!

Çünkü ezen dünyanın ekonomi üniversitelerinde yetiştirilen ezilen dünya öğrencileri, ülkelerine döndüklerinde artık küreselleşmeci ekonomik tetikçilerinden farksız durumda çalışmaktadırlar. Kapitalizmin son aşaması emperyalizmin ideolojik ajanları durumuna düşmektedirler.

Seçimden sonra sistem medyasının ekonomi haberlerine baktığımızda ne görüyoruz?

- İhracat düşüyor

- Dolar ne olacak?

- Saman ithal ediyoruz

- Reform şart vs. vs.

Ekonomide bir tıkanıklık var ama bazı “yapısal” değişikliklerle bu giderilebilir. Evet sistemin sisteme eleştirisi bu “yapısal” sözcüğünde. Yapısal ama asla devrimci değil. Mesela ihracat düşüyor eve ama sorunu nasıl çözeceğiz? Ses yok. Çünkü ihracatın düşmesinden korkan sistem, aynı zamanda Suriye’yi kana bulayan, komşunun evini yakan, İran’la Mısır’la Irak’la Yemen’le “sıfır sorun” yaşayan, sistemin ta kendisi.

Önümüzdeki dönem Türkiye’yi, sorunun temelini net koyan ve bunları uygulama yeteneği olanlar yönetecektir. Küselleşmeciler değil kamucular,saman ithal edenler değil üretimciler, emperyalizmin tarafında olanlar değil ezilen dünyanın temsilcileri, bölenler değil birleştirenler,komşu ülkelere terör ihraç edenler değil komşunun dostu, işçi düşmanları değil emekçinin sesi olanlar, kendiliğindenciler değil tasarımcılar, memleket düşmanları değil vatanseverler.

Orçun Göktürk

ulusalkanal.com.tr